banner913
banner932
banner1012

GEÇMİŞE ÖZLEM VE DÜNYA SANAT GÜNÜ

banner1020

banner974
GEÇMİŞE ÖZLEM VE DÜNYA SANAT GÜNÜ

banner971
Bugünlerde çevreme bir baktığımız zaman, ülkemin birçok konuda hep gerilere gittiğini görmekteyim. Örneğin; yollara bir sürü radar koyduk, cezaları yükselttik, değişen ne oldu ki. Kazalar azalmadı, arabalar yine son sürat gidiyor, üstleri açık istedikleri kadar yükle yüklü kamyonlar, belediye arabaları; çöpleri, taşları, çakılları yollara döke saça gidiyorlar. Hiç kimsede bunları denetlemiyor, kontrol etmiyor. Sonra vatandaş kaza yapmış. Yapmaz mı yollar şantiyeden beter, sanki de “Altın Kumsal” Lefkoşa-Mağusa yoluna taşınmış gibi yollar kum deryası. Kamyonların taşları o kadar çok atılıyor ki arabaların üstüne, arabaların kaportaları, boyalı kotlar gibi nokta nokta. Trafik günden güne rahatlayacağına kaos halini aldı. İnsanlar artık trafikten bunalmış, bıkmış durumdalar. Ne kırmızı ışıkmış, ne başkasıymış geçip gidiyorlar. Sadece trafik ışıklarına radar konulsa, belediye köşeyi dönmüştü şimdiye. Hele birde telefon konuşmaları on araba sürücüsünün dokuzu telefonda konuşur. Arabalarda hele birde atılan çöpler yok mu hele. Belediye 24 saat çalışsa yinede o çöpleri toplamaya yetişmez ama belediyede biraz kaldırımlara ağaç ekse. İki şeritli yolların arasındaki otları bir temizleyip ağaç ekse. Hele Kermiya’dan Kuzeye geçenlerin ilk gördüğü şey çöp ve ot, sonra ülkemize turist gelmez diye şikâyet ederiz. Eee bir güneye bakın birde kuzeye aradaki temizlik farkını görürsünüz.
         Bunları niçin yazıyorum, çünkü her gün gördüğüm şeyleri bir çok insan görüyor, yöneticilerde görüyor ama hiç kimsenin kılı bile kımıldamıyor. Yoksa insanlar belli bir yere gelince görmeme hastalığına mı? kapılıyor, bilemiyorum.
         Ülkemizde eğitim konusunda gerilemeler başlayınca, bu olaylar günden güne artmaya başladı. Özellikle 1974’den itibaren toplum ileriye gideceğine yıldan yıla hep geriye gitti. Eski dostluklar, birliktelikler, paylaşımlar hep azaldı. Üreten, çalışan insanım bu alanlardan koparılıp, memur edildi. Memuriyete alıştırıldı, zanaattan, tarımdan koparılıp, aylıkçı yapıldı. Al parayı, otur ye. Hep söyleriz “Hazarı dağ dayanmaz” dayanmadı, memleket bitti tükendi.50 yıl balık tutmayı da unutan toplum. Ağlarını çürüttü, güvelere yetirtti,  sandal delindi. Denize çıkacak ne sandal var, nede balık avlamaya yarayacak ağ.

         Kendi değerlerimizin bir çoğunu unuttuk, eski olan şey eskidedir dedik, yitip gitmesine neden olduk. ama 23 Nisan 2003 yılında kapılar açılınca her şeyin aslında bir yalan olduğunu anladık. 30 yıl biz birşeye değer vermedik ama köyümüz ,yurdumuz, değerlerimiz hep o tarafta kaldı, belki evlerimiz yıkıldı, yok oldu ama anılarımız, dedelerimizin mirası hala daha orda yaşıyor. Birden eski köyümüzün yaşamı, fotoğrafları, anıları, birden eski kültür değerlerimiz derleyip-toparlama düşüncesi bizde uyandı. Birden: “Bizimde bir ekinimiz”, “Bir Kıbrıs Türk Kültürümüz” olduğu birçok insanın aklına geldi.  İnsanlar herşeylerini anlatıp, paylaşma istediler ama birçok şey yitip gitmişti artık. Çünkü eskiyi bilenler birbir yitip gidiyor bu diyarlardan herşey yitip gidiyor ama bir çoğumuz hala daha düş dünyasındayız.
         Hala daha bu yitip getmeleri değerlendirmiyoruz, eskiyi korumuyoruz. Kültürel değerlerimize sahip çıkamıyoruz. Trafik ve çevre kirliliği ve kaosu gibi artık bir de kültür kirlenmesi yaşıyoruz ama ne uyanan var ne koruyan. Ülkede müze olmayınca ve buna bağlı müze eğitimi de bulunmayınca. İnsanlarımız değerlerini bilmiyor çünkü değerleri koruyan ve sunan  en iyi yer müzelerdir. Dünya müzeler haftası ama bir Dünya çağında Arkeoloji müzesi yok. Çocuk müzesi, açık hava köy müzeleri, edebiyatçılar müzesi vb. müze demek kültür demektir, bilim demektir. Gelişmek değerlere sahip çıkmakla olur. Bu bağlamda devletin yapamadığı müze işlerini Yakın Doğu Oluşumu, gerekleştiriyor ve yüz akımız oluyor. Bugün günden güne büyüyen özel koleksiyonu ile ve Lefkoşa Surlariçi Müzesi, yurtdışından gelen turistlere ve öğrencilere kendi değerlerimizi ve sanatçılarımızı tanıtması açısından çok önemli. Bir on yıl sonra bu oluşumun müzelerini bir düşleyin lütfen. Dr.Suat Günsel hocama ve ekibine sonsuz teşekkürü bir borç bilirken Dünya Sanat Gününüz Kutlu Olsun.
 

Kıbnsım
Memleketim
Dünya cennetim benim
Masmavi Akdeniz 'in
Beyaz köpükleriyle yıkanan
Zümrüt bakışlım
Güzelim...
Baharları
Kırlangıçlar uçar semalarında
Bir başka güzellik var
Her mevsiminde
Ovasında
Dağında
Bir başka güzellik...
Denizle çevrilidir etrafı
Süt mavisi denizle...
Mert insanlar yurdu Kıbrıs 'ımın
Girne 'si
Limasol'u
Baf'ı
Cennetten birer köşe
Surlarla çevrili
Köhnemiş Lefkoşa kenti bile
Başka güzel.
Ya İskele;
Hele, hele
Yeşiller yeşili Lefke...
Yenilenmiş çoğu kentlerimizin
Modernleşmiş.
Beton yığınları
Yükselmekte çoğunda;
Sözüm ona
Ülkem
Altın Çağında.
Anılarda kaldı
Eski günler
O bir hafta süren
Düğünler.
Anılarda kaldı artık
içinde yıkandığımız
iri horasan küpleri.
 
Kahvelerde
Lokum dolardı cepleri
Konuklarımızın.
Ne oldu bize ansızın?
Nerde eski günler?
Sevecendi,
Mertti,
Cömertti Kıbrıslım.
Geride kalmış
Çoğunun yurtları;
Mazi olmuş
Konukseverlikleri
Tertemiz dostlukları,
Bir zamanlar
Burçları
« Yeğdir Allah yeğ»
Sesleriyle çınlayan Lefkoşa
Minarelerdeki
Ezan sesiyle
Türklüğünü
Haykırırdı kentin
Adam boyuydu ekinler
Mesarya Ovasında.
Bedbereket vardı
Köylümün tarlasında.
Baflının
Limasollunun
Pekmez kaynarken avlusunda
Yedi mahalleye
Kokusu savrulurdu.
Üzüm pekmezi, ffarnıp pekmezi.
Sucuklar asılırdı
Taptaze,
Dizi, dizi.
Topak helvası,
Ekmek helvası yapılırdı
Güzelim pekmezden;
Bunlarla beslerlerdi bizi;
Pasta nedir bilmezdik
Biz küçükken.
En gözde tatlıydı
Zülbiye.
Bolca yaparlardı, Ye babam ye...
Penevetler vardı tahtadan
üzerlerine sıra sıra
Ekmekler dizilen.
Asılı dururdu tabacada
Günlerce ekşimeden,
Küflenmeden
O güzelim ekmekler.
Evlerimizde
Aşkı tahtası bulunurdu.
Anamız,
Ninemiz,
Hamur Yoğurur,
Aşkı açardı üzerinde.
Yemek vakti geldi mi
Aşkı tahtamız
Masa olur,
Sofra
Bunun üzerine kurulurdu.
Altından yanardı hamamlarımız
Bir zamanlar.
Cıvıl cıvıldı
Eskilerde hanlarımız.
Eşekler girerdi,
At gibi
Kıbrıs eşekleri;
Develer çıkardı
Sürekli,
Ağır yük taşıyan.
Baf'in, Limasol 'un Yolları
Zamk gibiydi, Yapışkan; Üzüm şırasından.
içinden yağ akan
Ünlü Bafpeyniri,
Nonut mayasından çöreği,
Tatlı sucuğu,
Köfteri,
......
Dört numara
Tüm lambaları.
Ne yağ kandilleri kaldı,
Ne de şahane
Karpuzlu lambalar.
Tarih oldu birer birer
Tek atlı, Çift atlı, Süslü arabalar.
Mersedesler geçiyor şimdi
Daracık sokaklarımızdan.
Başı dönüyor insanın,
Başı dönüyor hızdan.
Şarkılar dinlerdik bir zamanlar
Siyah plaklı,
İğneli gramofondan.
İslim büyük yenilikti;
Kurtulmuştuk
Ocaklardan,
Odundan.
Artık ülkem modernleştl.
Yıllar yıllan izledi,
Mutlu yılları
Devler yuttu;
Masallar gizledi...
Anılarda kaldı mutluluklar,
Mutsuzluk sardı bizi.
Eski sevecenlik,
Cömertlik,
Saf ve kanaatkar
İnsanları ülkemin
Şimdi bir mazi.
Hâsılı ülkem çirkinleşti.
Mahmut İslamoğlu
 
banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.