“KKTC’nin, Türkiye ile göbek bağı kesilmeli”

DİSİ Başkanı Averof Neofitu, Kıbrıs sorununun, kendilerinde her zaman söylendiği gibi, kritik virajda değil marjinal bir dönemde olduğunu; Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in, diyaloğun yeniden başlamasının mümkün olması için her türlü çabayı sarf ettiğini de ifade etti. 
BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs sorunu için görevlendirdiği geçici özel danışmanı Jane Holl Lute’un Ada’ya beklenen gelişinin, diyaloğun yeninden başlamasına ilişkin zorlukların aşılıp aşılamayacağını ortaya koyacağını ifade eden Neofitu, diyoloğun başlaması durumunda, yolun, yürünmesi zor olacağını çünkü Türk “uzlaşmazlığının” bilindiğini savundu.
Neofitu, ancak bunun tek başına, uzlaşmazlığın kırılması çabalarını yoğunlaştırmaları ve sürdürmelerine olanak tanımadığını da ileri sürdü. 
İki kesimli, iki bölgeli federal bir çözümün aranması çerçevesinde Kıbrıs sorununa adil, kalıcı ve yaşayabilir bir çözüm sağlanmasının mümkün olacağını söyleyen Neofitu, “Kıbrıs helenizmi” için, Ankara kanadından duyulan iki devlete dayalı çözüm veya konfederasyona ilişkin düşüncelerin veya başka tercihlerin bulunmadığını, bunların Kıbrıs Rum tarafınca görüşülmesinin mümkün olmadığını söyledi. 
Enerji alanındaki gelişmelere de değinen Neofitu, uluslararası şirketlerin, Güney Kıbrıs’ın tek yanlı ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölgesi içerisindeki sondajlara müdahil olduğunu belirterek, Türkiye’nin “tehditlerine” rağmen enerji programlarını sürdürdüklerine dikkati çekti. 
Neofitu, doğal gazın, “Kıbrıs’ın yeniden birleşmesini istemeleri açısından Kıbrıslı Türkler için bir teşvik olduğunu” da söyledi. 
Neofitu, Kıbrıs sorununun çözümünün, istisnasız tüm Kıbrıslıların yasal haklarını sağlaması ve yeniden birleşmiş bir Kıbrıs’a, Kıbrıslı Türkleri eşit bir şekilde entegre etmesi gerektiğini ifade etti. Neofitu konuşmasında KKTC’nin, Türkiye ile olan göbek bağının kesilmesi gerektiğini de iddia etti. 
Garantörler, koruyucular, işgal askerleri olmaksızın normal bir devlette yaşamayı talep ettiklerini ifade eden Neofitu, Guterres Çerçevesinde de dile getirildiği gibi 21’inci yüzyılda, BM ve AB üyesi olan bir devlette garantörlerin ve koruyucuların, hatta “işgal ordularının” yerinin bulunmadığını söyledi.