AB yetkililerinin “Kıbrıs Sorunu”na ilişkin açıklamalarının, tarafsız bir gözle bakıldığı zaman, soruna hiçbir katkı yapmayacağı ortada. Avrupa Komiseri Josef Sikela şöyle demiş… “AB Kıbrıs’ta BM parametreleri, uluslararası hukuk ilkeleri ve AB müktesebatına uygun bir çözümü destekliyor. Çözüm yalnızca Kıbrıs için değil, Doğu Akdeniz ve Avrupa’nın tamamı için faydalı olacak…” Yahu, şu Kıbrıs adası ne adaymış meğer de bizim haberimiz yok… Devam ediyor Sikela… “Kolonizasyon en kritik sorunlardan biri… Bir an önce çözülmesi gerekir…” Sikela’nın bilgilendirilmesi gerekir. 1974’de Makarios’u deviren Sampson’un, “Kıbrıs adası artık Yunanistan’a bağlandı.” açıklamasının hemen ardından Türkiye’nin, Garantör Devlet olarak müdahalesi gerçekleşti. Daha geriye gidersek, Rumlar 1963’te Kıbrıs’ın Güney’indeki Türk bölgelerinin tümünü işgal etmişti. Şimdi, tarihin akışı içinde Kıbrıslı Türklerin yaşadıklarını herkes biliyor. Günümüze dönelim. AB diyor ki: “Bölünme kabul edilemez.” Tam 42 yıldır, şimdilik sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin tanıdığı bir devlet var. Bu devletin adı da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti… Tam 42 yıldır bu adada iki devlet barış içinde yaşamaya devam etmektedir. KKTC Devleti eşit uluslararası statü istemektedir. Bu da bu devletin en tabii hakkıdır. İki devlet barış içinde eşit statüleri ile işbirliği yaparak çok değerli iki devletli bir çözüme ulaşacaktır. Sayın AB ve politikacıları bu gerçeği kabul ederlerse sorun çözümlenir.
Şu anda AB’ye tarih dersi vermenin ve gerçeklerle yüzleşmesini sağlamak için çok önemli gerçekleri anlatmanın bir anlamı yok maalesef… AB kararını vermiş. İlle de KKTC ortadan kalkacak ve Rumların çok istediği federasyon çözümü gerçekleşecek… Olmadı Sn. AB ve Sn. AB Politikacıları. AB’nin yıllardır sürdürdüğü üye devlet Rum Kıbrıs Cumhuriyeti’ne verdiği destek ortada. Yalnız AB’nin unuttuğu bir konu var. Değişmeyecek bir gerçek var Kıbrıs adasında, bu gerçeğin adı da iki devlet gerçeğidir. AB, bir an önce hayal kurmaktan vazgeçmeli ve gerçeklerle yüzleşmeli…