Avrupa Parlamentosu Başkanı Roberta Metsola, “Güvenlik Konseyi kararları uyarınca iki kesimli, iki toplumlu ‘federasyon’ temelinde yeniden birleşmiş bir Kıbrıs için müzakerelere yeni bir enerji kazandırma zamanı gelmiştir.”  demiş. Yeni enerjinin ne olduğuna ilişkin hiç kimsenin bir fikri yok. Acaba AB ve Rumlar, KKTC’deki bazı siyasilerin “federasyon çözümüne”  sıcak bakmalarından mı cesaretlenerek bu “yeni” enerjiyi  keşfetmişler?... Olabilir... Bu “enerji” yeni değil, eski... KKTC’nin 1983’de bağımsızlığını ilan ettiği gün, AB, bu yeni devleti tanımadıklarını, hiçbir zaman da tanımayacaklarını ilan etmişlerdi. Neden? Nedeni açık ve net. AB, 2004’de Rum Kıbrıs Cumhuriyeti’ni üye yapmış ve üstüne üstlük tüm Kıbrıs adasının artık AB içinde olduğunu da açıklamıştı. Yani AB, KKTC’yi hiçe sayıp tanımamakla kalmamış, “Kıbrıs Türk Toplumu”nun Rum Kıbrıs Cumhuriyeti içerisinde bir toplum olduğunu da açıkca belirtmişti. Eski enerjinin adını “yeni” enerji olarak değiştirmişler.
Rum lider Anastasiadis ise, “Kıbrıs’ın yeniden birleştirilmesi çabalarında Avrupa Parlmentosu ve Avrupa Birliği’nin desteğine dayalı olmaya devam edeceğiz.” demiş. Ne yazık ki Rum liderin halâ hayal aleminde yaşamaya devam ettiği açıkça ortada. AB ise, Metsola ağzı ile Kıbrıs bölünmüş kaldığı sürece Avrupa’nın hiçbir zaman bütün olamayacağını savunmuş... Hayret bir şey! Eski Kıbrıs Cumhuriyeti’nde zorla hakları  tamamen gaspedilmiş, kovulmuş, daha önemlisi bir çok Kıbrıslı Türk yok edilmiş, malları, mülkleri işgal edilmiş ve küçük kantonlar içerisinde tam 11 ay yaşamaya mahkum edilmiş bir büyük ve trajik olaydan söz ediyoruz. Bu gerçekleri hiçe sayan AB’nin, Metsola ağzı ile “Kıbrıs bölünmüş kaldığı sürece Avrupa’nın hiçbir zaman bütün olamayacağını” söylemesi hem komik hem de bir acizlik örneğidir.
AB, bugün kendi üyeleri ile büyük sorunlar yaşayan, “Either put up or shut up” politikaları ile çok zor bir dönemden geçmektedir. AB, bugün gaz bulamayan bir kuruluştur. İngiltere, AB’nin bu politikaları yüzünden üyelikten çıkmıştı. Her neyse bu onların sorunu. Ancak AB’nin küçücük bir adanın yarısında yaşayan Kıbrıs Rum Devleti, Kıbrıs Türklerini bir “toplum”  olarak içine almadan AB bir bütün olamaz  gibi sözlerle sahne almasının gerçeklerle hiçbir ilgisi yok. KKTC halkı ve siyasilari, KKTC’nin bağımsız, egemen statüsünün devam etmesi ve kabul edilmesi konusunda birlik olamazlarsa daha büyük sorunlar da yaşanabilir.