banner913
banner932
banner1032

Dizdarlı’dan 65’inci yaşa özel paylaşım

banner1020

Dr. Bülent Dizdarlı, 65’inci yaş gününü kutladı, sosyal medya hesabından hayat hikayesini konu alan bir paylaşım yaptı

banner974
Dizdarlı’dan 65’inci yaşa özel paylaşım

banner971
Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nin emekli başhekimi Dr. Bülent Dizdarlı, dün 65’inci yaş gününü kutladı.
Dizdarlı, bu özel güne dair sosyal medya hesabından kısa bir hayat hikayesini konu alan bir paylaşım yaptı. Dizdarlı’nın paylaşımı şöyle:
BU GÜÑ DOĞUM GÜNÜM
Mart 1959’da doğmuşum. Aslında Birleşik Krallık vatandaşı olarak Dünya’ya gelmişim. Ne var ki bu vatandaşlığım sadece bir yıl sürmüş. İradem dışında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin vatandaşlığına geçirilmişim.  Bu konuda hep itirazım olmuştur, “Benim bilgim onayım dışında vatandaşlığım nasıl değiştirilir?” diye…
Dört yaşım biterken “millet” tanımını silah sesleri eşliğinde öğrenmeye başladım. Bir çocuk için o sesler çok ciddi bir travmaydı.  Belki de bu sebepten uzun zaman Dünya’da sadece Türkler, Rumlar bir de İngilizler var sandım. Gerçek dünyayı tanımaya başlamam için ilk okula başlamam gerekti. 
Annem öğretmendi. Misafir öğrenci diye beni yanında bir yıl erken kendi sınıfına götürünce, geri dönüşü olmayan bir şekilde hep kendimden bir yaş büyüklerle okudum.  Öğretmen çocuğu olmanın dayanılmaz hafifliğini de yaşadım, cefasını da çektim. 
Ada’da yaşıyordum ama, sekiz yaşıma kadar denizi ancak Dar Boğaz’da Neptün Bar’dan ufuktaki çizgi olarak gördüm. Dokuzuncu yaşımın yaz ayında Larnaka’da İstanbul Plajında ilk kez denize girdim. Larnaka bu sebepten hep bana özel bir yer olarak görünecekti.
Takımım olarak Kıbrıs’ta Çetinkaya’yı, Türkiye’de Galatasaray’ı seçmem de bu döneme rastlar. Anlayacağınız denizin iki tarafında da renk aşkım aynıdır.
Hayatımdaki ilk ciddi sınav koleje giriş sınavıydı.  Kazandım aslında. Ama o zamanlar Kolej diploması Türkiye Üniversiteleri tarafından kabul edilmiyordu. Bense orada okumayı dayım gibi doktor olmayı kafama koymuştum. Bu nedenle önce Şehit Hüseyin Ruso Orta Okulunu bitirdim. Sonra Lefkoşa Türk Lisesine gittim. 1974’ü Lise öğrencisi olarak yaşadım. Yaş 15’ti. Mevzi kazmak, kum torbalarını doldurmak gibi işler verdiler. Yaptım.
Üniversite seçme sınavlarına Lise birden itibaren çok sistemli hazırlandım. Ve istediğimi aldım. İstanbul Tıp fakültesini kazandım. İstanbul ‘da on yılım geçti. O dönemin bana en güzel gelen olayları, Deve Kuşu Kabare Tiyatrosu, AKM’de Pazar sabahki klasik Müzik konserleri, Mithat Paşa’daki maçlar, Çiçek Pasajı veya Hacı Salih (Sonradan Abdullah oldu) de geçen zamandı. Aslında dönem Anarşi, Kıtlık ve Kriz devriydi. Demirel yedi defa gitti sekiz defa geldi. Milliyetçi Cephe, CHP+12 Bağımsız dönemini yaşadım. Yağ gaz ve birçok temel ihtiyaç yoktu. Sık sık elektrik kesilir, kardeşten yakın olduğum arkadaşlarımla kaldığım Küçük Langa’daki evimizde sular haftada bir akardı.  Üstüne üstlük daha önce dediğim gibi Anarşi dönemiydi. Bu nedenle sık sık okul kapanırdı. Nitekim bir kapanma sonrası ilk kez üçüncü ülkeye seyahat etme şansını buldum. Sınıf Arkadaşım ve Kardeşimden yakın dostum Faik ile Londra’ya gittik. Orada kaldığım 10 gün Dünya’ya bir başka gözle bakmama sebep oldu. 
Hayatımın sonraki döneminde Otuz dört yabancı ülke, bunun en az üç misli yabancı şehir gezdim, gördüm. Her biri farklı öğretiydi. Hazır fırsatı bulmuşken itiraf edeyim. Ülkelerden İtalya’yı, Şehirlerden Budapeşte’yi  en çok sevdim.
1980 darbesini ve sonrasını yaşadım.  Hepsi bir deneyimdi benim için. Yol çok çakıllı çok dikenliydi ama hayat yolunda yürüyordum.  Sonunda mezun olup ihtisasa başladım. Türkiye’de çok sağlam dostlarım oldu. İnsan ilişkilerimi geliştirdiğim bir dönemdi.
 İstanbul’da kaldığım dönem içerisinde en hayıflandığım şey Galatasaray’ın dört kupa şampiyonluğu olmasına karşın, o on yıl içerisinde hiç lig şampiyonu olamamasıydı. Nitekim ben ayrıldım. Ertesi yıl şampiyon oldular.
22 yaşımda sigaraya başladım. Adeta müptelası oldum. Baktım ki beni esir aldı ve öldürecek 42 yaşında tek gecede bıraktım. O günden beri tütün ve tütün ürünleriyle kavgam vardır. Kebap dumanından başka hiçbir dumanı etrafıma yanaştırmam.
Evlendim. Genç bir hekim olarak askere gittim.  O zamanlar askerliği boşa geçen zaman olarak değerlendirirdim. Ama bugün yaşanması gereken bir deneyim olduğunu kabul ediyorum. Askerlik bittikten sonra bir kızım oldu. Kamu sınavıyla devlet hastanesine başladım. Hekim oldum. Klinik Şefi ve en sonunda başhekim oldum. Otuz yılda tam on altı Sağlık Bakanı gördüm.
Kıbrıs Türk Tabipler Birliğinde 18 yıl genel sekreter, başkan onur kurulu üyesi ve onur kurulu başkanı olarak görev yaptım. Doğu Akdeniz Üniversitesi Eğitim Vakfı Mütevelli heyeti, İnsan Hakları Vakfı yönetim kurulu üyeliği, Çetinkaya Spor kulübü başkan ve yönetim kurulu üyeliği, Beylerbeyi Tatlısu Halk Odası Spor Kulübü  Yönetim Kurulu Üyeliği, Darts federasyonu Ceza kurulu Üyeliği, Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanesi yönetim kurulu üyeliği gibi alanlarda gönüllü çalıştım. Bu sıralarda çok değişik çevrelerden değişik dostlar edindim.   
Önceleri, siyaseten ne olduğumu tanımlamakta zorlandım. Kalıp ideolojiler bana hiç uymadı. Sonunda Türk olmaktan yerinmeyen, hatta onur duyan ama buna karşın diğer ulusları da hakir görmeyen bir çizgide insana odaklandım. Sağcısı solcusu beni denge unsuru  saydı. Buna önceleri çok kızdım. Sonra ya sayıyorlar ya da sövüyorlar ama ne yapıyorlarsa etkilenip yapıyorlar deyip kabullendim.  
Bir gün geldi “Yaşın atmış” dediler emekli ettiler. Emekli olduktan sonraki beş yılda beş sağlık bakanımız daha oldu. 
Sonraki dönemde Pandemi yaşandı. Elimden gelen neyse yaptım. 
 
Edebiyata lise yıllarından sevdalıydım. Çok kitap okudum. Roman tercihimdir.  Ondan olacak beşi roman dokuz kitap yazdım.  Müzik aleti çalamam. Yeteneksizim ama iyi dinlerim. Gençlik yıllarımdan ABBA hayranıyım.  Türk Pop müziğinde ise Cem Karaca’yı ve Nilüfer’i her zaman ayrı tutarım. Türk Sanat müziğinde Zeki Müren’in üstüne tanımam.
Üzüntülerim oldu.  Sevinçlerimde. Bu gözler, yaşadığımız Orman yangınlarında, su baskınlarında, ama en çok da Marmara ve Kahraman Maraş depremlerinde bir de şu dağ yolu kazasında ağladı.  Sevtap Eurovision’u kazanırken, Galatasaray UEFA ve Avrupa Super Kupasını  kaldırırken, Rahmetli Naim halteri kaldırırken, Mili Takım Dünya üçüncüsü olurken, Gazoz oku hedefe atarken, hele kadın voleybolcular geçen yıl ardı ardına Milletler ve Avrupa kupasını kazanırken gururlandı. 
“Hayatta yapmak istediklerimin hepsini yaptım” dersem yalan olur. Buna karşın yapmak istemediğim hiçbir şeyi yapmak zorunda kalmadım. Bu özelliğimle kendimce gururlanırım da. Başarılarım oldu. Başarısızlıklarımda. Sevenim de oldu sevmeyenim de. Neticede 65 yaş geldi çattı. Beni ben yapan değerlerle  “Boşuna mı yaşadım acaba?” diye bir korkum yok. Zira, geriye dönüp baktığımda kendimce bir şeyler yapmışım. 
Sağlıklı kaldığım sürece bu hikâyenin devamı yazılacaktır. Bu süreçte siz sevgili dostlarımla, arkadaşlarla ve ailemle sağlık ve esenlik içinde kalmak en büyük dileğimdir. 
Evet! Ben iyi ki doğdum.  Ama sizlerde iyi ki varsınız.
İlginize, sevginize, saygınıza binlerce teşekkür.
 
banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.