banner913
banner932
banner1012

Sosyal Medyanın Sesi

banner1020

banner974
Sosyal Medyanın Sesi

banner971
GÜÇ KALMADI : Aşırı sıcak havalar, pahalılık, zamlar, geçim derdi, stres, insanlarımızı bunaltıyor. Trafik kazaları, çevre kirliliği, cürüm, işsizlik, çoğalan nüfus, denetimsizlik , disiplinsizlik, kamu hizmetlerinde, sağlıkta, eğitimde laçkalık, keyfi uygulamalar, taşınması güç yük oluşturmuş sırtımızda. Günü ,zor gün edebiliyor, yarına umutla bakmaya çalışıyoruz.. Allahıma yalvarıyorum, Güç ver Rabbim da dayanabilelim.
Hal böyle iken, siyasi partiler, politikacılar, hükümet edenler, muhalefet , yerel seçimler, tarih, aday adayı, yarışı da şiddetleniyor.. Bir türlü, güvenli, aydınlık bir yola çıkamıyoruz. Tuttuğumuz yol, zig zaklarla, yokuşlarla, uçurumlarla, tehlkelerle dolu. Ama, biz, yine de azimle ! kararlılıkla ! ayni yönde ilerlemeye uğraşıyoruz.. Bu yolun sonu felakettir, geliniz mantık yoluna , doğru yola dönelim diyenler, "deli, salak, aptal, hain, Rumcu, federasyoncu, Türk düşmanı...." ilan ediliyor., Vatan, Bayrak, milliyetcilik , örtü, perde olarak , bütün olumsuzlukları, yolsuzlukları vs. örtmekte kullanılıyor. Halbuki, sakin kafa, akıl izanla mantıkla değerlendirmeler yapılsa , doğru yol bulunabilecek.. Ne yazık ki, o yolu bulmaya gayret eden yok. Heleda, bizleri ve ülkeyi yönetenlerde HİÇ YOK. Bu ortamda, sağlığımızı da yitiriyor, hasta bir toplum oluyoruz. Yöneticilerimizin aklı fikri, seçim, koltuk, terfi, tayin , eş dost kayırmakta, yabancı ülkelere Elçi,Temsilci, tayin etmekte-ne işe yaradığı bilinmeyen- milyonlarca dolar savurganlığında. Doğru, düz , güvenli yolu ne zaman bulacağız, çok merak ediyorum..
Bir de, sıcak, bunaltıcı havaları aşıp , nasıl serinleyeceğimizdir, şimdi acilen düşündüğüm.
Klima da çare olmuyor, elektrik faturası ayrı bir yakıcı bunalımdayım stresdeyim...bilmem, siz ne haldesiniz ?
(Özcan Özcanhan)
 
 
“Umarım bir daha olmaz”
 
Türkçede beden dili ve vurgu çok önemlidir. Kullanışlarına göre bir kelime ya da cümle farklı anlamlar verebilir.
Örneğin “Umarım bir daha olmaz” dediğinizde aslında ne demek istersiniz?
Benim bildiğim bunun iki meali olabilir;
1- “Çaresizim. Zor durumdayım. Elimden bir şey gelmiyor. Başa çıkacak gücüm yok. İnşallah devam edip de beni zor durumda bırakmaz”
2- “Hele bir daha yapsın. Ona öyle şeyler yapacağım ki nerden geldiğini anlamayacak. Anasından emdiği süt burnundan gelecek”
Peki o, hangisini söyledi? Beden dilini görmediğimden, vurgusunu işitmediğimden meraktan soruyorum.
Hangisiydi söylemek istediği? Bir mi iki mi?
(Bülent Dizdarlı)
 
 
Geçen haftalarda bir dostumun evine giren 18 yaşındaki genç, adaya tırın içinde saklı olarak getirildiğini söylemiş. Bugün gazeteye düşen haberde darp ve soygun suçundan yakalananların da ikamet izinleri yok. Binlerce öğrenci olarak veya çalışma izniyle yasal yönden adaya gelen ve sonra kayıt dışına düşen veya güneye geçen binlercesinin yanında bir de yasadışı yollardan adaya gelenlerin sayısı oldukça artmış durumdadır. Havayoluyla gelenler muhakkak muhaceretten geçebiliyor ama deniz yoluyla feribotlarla gelen tır gibi araçlara saklanıp gelen çok. Bu da kontrollerde büyük oranda bir zaafiyet yaşandığını işaret ediyor. Gizlice sandallar veya botlarla gelen sığınmacıları saymıyorum. Geçen sene güneye yapılan 10 bin iltica talebinin %90'ının kuzeyden geldiğine dair iddialar var. Çoğunun (%70) ise geldiği yer sub-Sahara olarak belirtilmiş. Bu iş gerçekten içinden çıkılmaz boyutlara gelmek üzere. Artan nüfus ve kontrolsuz göç kaçınılmaz olarak yabancı düşmanlığını besliyor. Bu tip göçler iki tarafı keskin bıçak gibi. Bir taraftan göç yollarına düşen bu insanların mağduriyeti ve daha sonra devreye sokulan iş, emek sömrüsü, diğer taraftan ev sahibi halkın mevcut kısıtlı kaynakları paylaşmaya zorlanması veya böyle bir algının yaratılmasından çıkan yabancı düşmanlığı. Bu daha sonra başka konulara da sirayet edecek (halen etmediyse!).
GÜÇ KALMADI : Aşırı sıcak havalar, pahalılık, zamlar, geçim derdi, stres, insanlarımızı bunaltıyor. Trafik kazaları, çevre kirliliği, cürüm, işsizlik, çoğalan nüfus, denetimsizlik , disiplinsizlik, kamu hizmetlerinde, sağlıkta, eğitimde laçkalık, keyfi uygulamalar, taşınması güç yük oluşturmuş sırtımızda. Günü ,zor gün edebiliyor, yarına umutla bakmaya çalışıyoruz.. Allahıma yalvarıyorum, Güç ver Rabbim da dayanabilelim.
Hal böyle iken, siyasi partiler, politikacılar, hükümet edenler, muhalefet , yerel seçimler, tarih, aday adayı, yarışı da şiddetleniyor.. Bir türlü, güvenli, aydınlık bir yola çıkamıyoruz. Tuttuğumuz yol, zig zaklarla, yokuşlarla, uçurumlarla, tehlkelerle dolu. Ama, biz, yine de azimle ! kararlılıkla ! ayni yönde ilerlemeye uğraşıyoruz.. Bu yolun sonu felakettir, geliniz mantık yoluna , doğru yola dönelim diyenler, "deli, salak, aptal, hain, Rumcu, federasyoncu, Türk düşmanı...." ilan ediliyor., Vatan, Bayrak, milliyetcilik , örtü, perde olarak , bütün olumsuzlukları, yolsuzlukları vs. örtmekte kullanılıyor. Halbuki, sakin kafa, akıl izanla mantıkla değerlendirmeler yapılsa , doğru yol bulunabilecek.. Ne yazık ki, o yolu bulmaya gayret eden yok. Heleda, bizleri ve ülkeyi yönetenlerde HİÇ YOK. Bu ortamda, sağlığımızı da yitiriyor, hasta bir toplum oluyoruz. Yöneticilerimizin aklı fikri, seçim, koltuk, terfi, tayin , eş dost kayırmakta, yabancı ülkelere Elçi,Temsilci, tayin etmekte-ne işe yaradığı bilinmeyen- milyonlarca dolar savurganlığında. Doğru, düz , güvenli yolu ne zaman bulacağız, çok merak ediyorum..
Bir de, sıcak, bunaltıcı havaları aşıp , nasıl serinleyeceğimizdir, şimdi acilen düşündüğüm.
Klima da çare olmuyor, elektrik faturası ayrı bir yakıcı bunalımdayım stresdeyim...bilmem, siz ne haldesiniz ?
(Özcan Özcanhan)
 

 
“Umarım bir daha olmaz”
 
Türkçede beden dili ve vurgu çok önemlidir. Kullanışlarına göre bir kelime ya da cümle farklı anlamlar verebilir.
Örneğin “Umarım bir daha olmaz” dediğinizde aslında ne demek istersiniz?
Benim bildiğim bunun iki meali olabilir;
1- “Çaresizim. Zor durumdayım. Elimden bir şey gelmiyor. Başa çıkacak gücüm yok. İnşallah devam edip de beni zor durumda bırakmaz”
2- “Hele bir daha yapsın. Ona öyle şeyler yapacağım ki nerden geldiğini anlamayacak. Anasından emdiği süt burnundan gelecek”
Peki o, hangisini söyledi? Beden dilini görmediğimden, vurgusunu işitmediğimden meraktan soruyorum.
Hangisiydi söylemek istediği? Bir mi iki mi?
(Bülent Dizdarlı)
 
 
Geçen haftalarda bir dostumun evine giren 18 yaşındaki genç, adaya tırın içinde saklı olarak getirildiğini söylemiş. Bugün gazeteye düşen haberde darp ve soygun suçundan yakalananların da ikamet izinleri yok. Binlerce öğrenci olarak veya çalışma izniyle yasal yönden adaya gelen ve sonra kayıt dışına düşen veya güneye geçen binlercesinin yanında bir de yasadışı yollardan adaya gelenlerin sayısı oldukça artmış durumdadır. Havayoluyla gelenler muhakkak muhaceretten geçebiliyor ama deniz yoluyla feribotlarla gelen tır gibi araçlara saklanıp gelen çok. Bu da kontrollerde büyük oranda bir zaafiyet yaşandığını işaret ediyor. Gizlice sandallar veya botlarla gelen sığınmacıları saymıyorum. Geçen sene güneye yapılan 10 bin iltica talebinin %90'ının kuzeyden geldiğine dair iddialar var. Çoğunun (%70) ise geldiği yer sub-Sahara olarak belirtilmiş. Bu iş gerçekten içinden çıkılmaz boyutlara gelmek üzere. Artan nüfus ve kontrolsuz göç kaçınılmaz olarak yabancı düşmanlığını besliyor. Bu tip göçler iki tarafı keskin bıçak gibi. Bir taraftan göç yollarına düşen bu insanların mağduriyeti ve daha sonra devreye sokulan iş, emek sömrüsü, diğer taraftan ev sahibi halkın mevcut kısıtlı kaynakları paylaşmaya zorlanması veya böyle bir algının yaratılmasından çıkan yabancı düşmanlığı. Bu daha sonra başka konulara da sirayet edecek (halen etmediyse!).
(Mete Hatay)
 
 
Bugünlerde yerel yönetimler değişiklik yasası gündemi oluşturuyor. Yeni bir yapılanma, yasal düzenlemeler, genişletilen yetkiler vs ile reform amacına bir yere kadar ulaşır. Belki ulaşamaz da.
Unutmayalım ki asıl olan insandır, zihniyettir, vizyondur.
En iyi idari yapılar, gelir kaynağı güçlü yönetimler kötü bir yönetici ile yerin dibine vururken; imkansızlıklar, yokluklar içinde bir yapı vizyon sahibi bir yönetici ve güçlü bir kadro ile başarılı olabiliyor. Siz yeter ki ortaya bir vizyon koyun. Ülke kaynaklarını eşit ve adaleti hakkaniyetle uygulayın. Belediye sayısı değil 18'e, 8'e de düşse yaşanan ve yaşatılanlar ile var olan zihniyet başarısız olmaya maalesef mahkumdur.
(Ahmet Billuroğlu)

 
 
Bugünlerde yerel yönetimler değişiklik yasası gündemi oluşturuyor. Yeni bir yapılanma, yasal düzenlemeler, genişletilen yetkiler vs ile reform amacına bir yere kadar ulaşır. Belki ulaşamaz da.
Unutmayalım ki asıl olan insandır, zihniyettir, vizyondur.
En iyi idari yapılar, gelir kaynağı güçlü yönetimler kötü bir yönetici ile yerin dibine vururken; imkansızlıklar, yokluklar içinde bir yapı vizyon sahibi bir yönetici ve güçlü bir kadro ile başarılı olabiliyor. Siz yeter ki ortaya bir vizyon koyun. Ülke kaynaklarını eşit ve adaleti hakkaniyetle uygulayın. Belediye sayısı değil 18'e, 8'e de düşse yaşanan ve yaşatılanlar ile var olan zihniyet başarısız olmaya maalesef mahkumdur.
(Ahmet Billuroğlu)
 
banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.