Şimdi Kıbrıs Türk Halkı her gün kendisinin veya kurumlarının fırça yemeyeceği insanca bir yaşam için geleceğini Kıbrıs’ta iki toplumlu bir Federasyon’da görürse haksız mıdır? Sonuna kadar haklıdır. Peki bu durum Kıbrıslı Rumlarla ortak bir devlet kurma iradesinin bir sonucu mudur yoksa Türkiye’nin giderek artan bir şekilde uyguladığı baskı ve tahakkümün bir sonucu mudur? Bence cevap ikincisidir. Problem de zaten burdadır. Cenevre’de ne görüşürseniz görüşün aslolan halkın iradesidir. Federasyon tezini ayakta tutan ve tutmaya devam eden bizzat Türkiye Hükümetinin dün şahit olduğumuz tavırlarıdır. Bağımsız KKTC tezi dün itibariyle alenen ve yeniden çürütülmüş bir denklemdir... Türkiye’de uyguladığınız otoriter yönetim anlayışını burada uygularsanız farklı sonuçlar ortaya çıkar. Sebebi de basittir. Burası Türkiye değil Kıbrıs’tır. Ha bu durumu izleyen Kıbrıs Rum tarafı da herhalde kıs kıs gülmektedir halimize ve 38 yıllık “Bağımsız Devlet” tezimize...
(Mehmet Ekin Vaiz)
BAĞIMSIZ YARGI
Bir ülkede, devlet kaynaklarını partisine, mafyaya peşkeş çeken siyasiler yargılanmaz ve mecliste boy gösteriyorsa, o ülkede ,devletten zengin mafya babaları olur ama bağımsız yargı olmaz..
Bir ülkede, üniversite patronlarının özel uçağına binip, Cannes film festivaline giden, Mahkeme başkanları, hakimler olursa, o ülkede, dünya zenginler listesine giren, ancak kuruş vergi vermeyen üniversite baronlar olur, ama bağımsız yargı olmaz..
Bir ülkede, Yolsuzluk dosyaları başsavcılik cekmecelerinde saklanırsa, o ülkede, hırsızlar, bakan, başbakan olur ama bağimsiz yargı olmaz..
Bir ülkede, Savcının, oğluna aldığı rengrover arabanın vergisi icin vergi affı cikarsa, o ülkede süper luks arabalar olur ama bağimsiz yargi olmaz..
Bir ülkede, mafya, siyaset, polis iliskileri ayyuka cikmissa, o ülkede emekli ikramiyesi ile 5 tane süper lüks villa alan savcı, polis müdürü olur ama bağımsız yargı olmaz...
Yani , biri sizin yargı sistemine laf söyledi diye yargınız bağımlı veya bağımsız olmaz dostlar..
Bağımlı veya bağımsız yargiya sahip olmak o ülkenin yargı mensuplarının elindedir..
(Ediz Uzun)
Kıbrıslı Türkleri kimse istediği gibi ıdeolojik keyiflerine göre şekillendirmeye kalkmasın. Anayasa Mahkemesinin kararı yasalar kadar laik toplumun tarihsel kökleriyle de besleniyor.
Geçmişteki gazete küpürlerine baktığımızda
- Din adamı yetiştirme kursunu günümüzün Eğitim Bakanlığı yerini tutan Maarif Müdürlüğü açmakta ve yönetmekteydi.
- Kurslar günümüzdeki gibi ıdeolojik değil toplum ihtiyacına göre açılıyordu.
- Kurs Atatürk Büstüne çelenk koyup saygı duruşuyla başlıyordu.
- Günümüzdeki Din İşleri Başkanlığı o günlerin Müftülüğüydü.
-Kurs bitiminde ise Müftü vekili din adamlarının Atatürk ilkelerine bağlı olarak yetiştirildiğini vurguluyordu.
(Ahmet Billuroğlu)
Bu kadar saçma sapan iddianın uçuştuğu ve yargının bağımsızlığının Türkiye tarafından tehdit edildiği ortamın içinde dini içerikli kursları Eğitim Bakanlığı mı, Din işleri Dairesi mi düzenlesin diye tartışırken Anayasa Mahkemesi bence verdiği kararala ilginç bir şekilde Din İşleri Dairesi'nin bir Devlet Dairesi olmadığına kanaat getirdi. Sizce burası Devlet dairesi mi değil mi? Değilse kime bağlı?
(Mete Hatay)
2017'de Din İşleri Dairesi Yasası görüşülürken ortaya koyduğumuz tavır, bugün yaşananlar yaşanmasın diyeydi.
Müneccim olduğumuzdan değil, bilgiye güvendiğimiz için...
Bugün bize "bilgisiz" deme cüretini gösterenler, o gün de cahil cesaretiyle hareket ediyorlardı.
Yorumlar kısmına, o günkü tavrımızı anlatan bir gazete haberi bırakıyorum.
(Erkut Şahali)
Bizim gibi düşünmeyenlerin başına gelen her olumsuzluktan sevinen ve keyif alan insanların günden güne çoğaldığı bir toplumda yaşıyoruz. Güven Bengihan'ın pozitif çıkması ve onun sendikacı kimliğinden dolayı yapılan iğrenç yorumlara üzülmemek elde değil. Demokratik ortamda fikir mücadelesine giremeyenlerin acizliği olarak görüyorum bu tavırları...
(Emin Akkor)
Sosyal Medyanın Sesi
