Bu ülkede halâ KKTC Devleti’nin iç sorunlarının AB ile sıkı işbirliği yapılarak çözümleneceğine inananlar var. Dahası var... AB’nin ısrarla iki toplumlu, iki kesimli, “federasyon”  çözümü istemesine rağmen ve bunun ancak KKTC’nin ortadan kalkmasıyla gerçekleşeceğini söyleyen bu kuruluş ile devletin tüm sorunlarının ortadan kalkacağına inananlar var. Yani kısacası, halâ AB şemsiyesi altında KKTC’nin değil, onlara göre ve AB’ye göre “Kıbrıs Türk Toplumu”nun, Rum Kıbrıs Cumhuriyeti sınırları içinde bir toplum (yani yama) olarak yaşamasının uygun olacağını savunanlar var. AB’nin uyum yasalarına uymak ve AB’ye uymak KKTC’nin ortadan kalkması anlamına gelir. Bunu unutmayalım.
Yapmayın  Allahaşkına! Kıbrıs Türk Halkı’nın 1983’te bağımsızlığını ilan eden KKTC ile devletine kavuştuğunu ve bu yolda yürümeye devam ettiğini, edeceğini herkes bilir. Bu yoldan vazgeçip AB’nin kucağına oturmak felaketin daniskasıdır. Bunu da bilmeyen yok. Yine de bir kez daha hatırlatalım. 1983’te bağımsızlığını ilan eden KKTC’yi tanımadıkları ve tanımayacaklarını net bir biçimde açıklayan AB, 2004’te Rumların Kıbrıs Cumhuriyetini üye yaparken, KKTC’ninm bağımsız, egemen statüsünü tanımadığını, tanımayacağını ve bu devleti yok saydığını açıkça belirttikten sonra,  “AB, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni, yani tüm adayı AB’ye üye yapmıştır. Tüm ada AB’ye girdiğine göre, Kıbrıs Türk Toplumu da AB’ye girmiş sayılmaktadır. Adanın tek hükümeti ve devleti Kıbrıs Cumhuriyeti hükümeti ve devletidir. Kendi kendine, Kıbrıslı Türklerin bağımsızlığını ilan ettikleri devleti tanımıyoruz.” açıklamasını yaparak kararını dünyaya duyurmuştur. Bugün, AB’nin Kıbrıs Sorunu’na ilişkin politikası tıpatıp yukarıdakinin aynısıdır. Hiç değişmemiştir ve değişmeyecektir de...
AB ile işbirliği yapmak, federal çözümü ve KKTC Devleti’nin ortadan kalkmasını kabul ederek, Rumların çoğunluk olarak yöneteceği yeni “federal Kıbrıs Cumhuriyeti” içinde bir “toplum” olmak anlamına gelir. AB ile işbirliğini savunanlar bunu unutmamalı.