27-28 Ocak 1958 Kıbrıs Türk Halkının varlığına, özgürlüğüne ve geleceğine sahip çıkma adına, Rum-Yunan ikilisinin tarihin derinliklerinden gelen Megali-İdea hayallerine karşı,  İngiliz  Yönetimine karşı; tek kalp, tek vücut olarak ortaya çıktığı ve direndiği,  düşmana boyun eğmeyeceğini ve gerektiğinde  bağımsızlığı için ölmesini bildiğini kanıtladığı ve de bunu dünyaya haykırdığı  günlerdir..
21 Ekim 1957’de İngiliz Valisi Harding’in  yerine, Sir Hugh Foot’un  Kıbrıs Valisi olarak atanmasının ardından  Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu  Başkanı Faiz Kaymak’ın görevinden ayrılması sonrası bu göreve İngiliz Sömürge Hükümeti Başsavcısı Rauf R. Denktaş getiriliyordu.. Yine o günlerde, 12 Kasım 1957’de İngiliz Sömürge Yönetimi tarafından yayınlanan  bir kararname ile  Türk ve Rum Maarifleri kesin olarak birbirlerinden  ayrılırken Rum okullarının başına bir Rum,  Türk okullarının başına da  bir Türk’ün atanması karara bağlanmıştır.
Geriye dönüp baktığımızda; 1 Nisan 1955’te  faaliyete geçen EOKA tedhiş örgütüne karşı kurulan KITEMB (Kıbrıs Türk Mukavemet Birliği), Kara Çete, 9 Eylül Cephesi ve Volkan’ın (Var Olmak Lazımsa Kan Akıtmamak Niye) etkisiz kalmasının ardından Rauf R. Denktaş, Dr. Burhan Nalbantoğlu ve Mustafa Kemal Tanrısevdi tarafından, Kemal Tanrısevdi’nin Lefkoşa’ya bağlı Eğlence köyündeki evinde 23 Kasım 1957’de kurulan ve kuruluş bildirileri  26/27 Eylül akşamı ada genelinde dağıtımı yapılan ve de Yarbay Ali Riza Vuruşkan’ın  31 Temmuz 1958 Kıbrıs’a gelişinin ardından  1 Ağustos 1958’de faaliyete geçmesinin ardından Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT), EOKA tedhiş örgütüne hele bir dur diyecekti..    
Taksim tezi, o günlerde Enosis’e karşı ileri sürülen en doğru tezdi. Her şeyden önce Taksim tezi, Kıbrıs Türk Halkının can ve mal güvenliğini koruyacak ve Enosis’in gerçekleşmesini önleyecek bir formüldü.  1958’e gelindiğinde gerek Kıbrıs’ta gerekse Anavatanımız Türkiye’de Taksim konusu gazete manşetlerindeydi..  Taksim tezi ile ilgili verilen demeçler Anavatanımız Türkiye’de en olağan söylemlerden  biriydi.
Geriye dönüp bakacak olursak; 26 Ocak 1958 akşamı 27 Ocak’ta çıkacak Bozkurt Gazetesinin manşet haberi duyulur.. Bu manşet haber Ankara kaynaklıydı ve Taksim’i kabul ettiğinin Türkiye Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu tarafından  açıklandığını yazıyordu..
Halbuki bu haber tamamen hatalı idi. Çünkü  esasında söylenen şey; İngilizlerin de 1956 yılında Taksim   tezini kabul ettikleri yönünde  geriye dönük bir hatırlatmaydı..  Tabii bu güzel haberi  gece yarısı Lefkoşa’da  duyanlar heyecanla sokaklara döküleceklerdi.
Ankara kaynaklı manşet haber şöyle idi. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı sayın Fatin Rüştü Zorlu’nun çok mühim  beyanatı: “İngiltere Taksimi Kabul Etti”
Gazeteye gelen haber yanlış anlaşılmıştı. Gelen mesajda, İngiliz Dışişleri Bakanının eski bir beyanatına atfen bir haber yer alıyordu. Ancak ok yaydan fırlamıştı!.. Yanlış anlaşılan mesaj dilden dile dolaşırken gece yarısına doğru Lefkoşa’da Şemmedi önderliğinde bir grup sabaha kadar yollara dökülür ve de Asmaaltı-Atatürk Meydanı-İnönü Meydanı arasında “Taksim Kararı Çıktı, Türk Askeri Geliyor” sloganlarıyla  dolaşırken evinin penceresini açanlar da sevinç  çığlıkları  atıyordu. O akşam yaşananlar vardı ve ertesi günü de yaşanacaklar vardı!.. 
27 Ocak 1958 sabahı bu haberi alan ve o günde Ayasofya Camii arkasında yer Lefkoşa Türk Lisesi  öğrencileri derslerine girmeyerek hazırladıkları pankartlarla  Atatürk Meydanına  ve oradan da Girne Kapısına kadar  yürüyüş yapıp geri dönmeyi hedeflemişlerdi.
O günde hasbelkader benim de aralarında olduğum Lefkoşa Türk Lisesi  öğrencileri “Taksim” lehinde sloganlar atarak Selimiye Camii yanından geçerek bugünkü Vakıflar İdaresi binasının hemen  ilerisinden “Saray Önü  Meydanı”na  girerek Girne kapısına kadar gitmek  isterken İngiliz Askeri Birlikleri buna engel olacaklardı..
Bu kez yön değiştiren Lefkoşa Türk Lisesi öğrencileri yine bugünkü  Evkaf  Binası ve İş Bankası arasındaki yolu kullanarak günümüzde Oto Park olarak kullanılan alanda  yer alan Lefkoşa Türk Kız Lisesi Binası önlerine geldiklerinde Viktorya Kız Lisesi ve Atatürk Kız Meslek Lisesi  öğrencilerinin de katılımı ile Atatürk Meydanı’na gelirken hedefleri Girne Kapısı’na kadar sloganlar atarak gidip geri dönmekti.. Ancak İngiliz Yönetimi askerlerinin silahlı engeli ile karşılaşacaklardı..
O günde İngiliz Askeri güçlerinin  göz yaşartıcı bombalarına,  coplarına ve havaya sıkılan mermilerle  karşılaşmasının ardından Liseli Kızlı-Erkekli öğrenciler ellerindeki pankartları ve sağdan soldan toplanan taşlarla karşılık verirken “Ya Taksim  Ya Ölüm”  sesleri yeri göğü inletirken bu sesleri duyan halkımız meydana dolmuşlardı..
O günde Lise öğrencilerinin Girne kapısına kadar yürüyüp geri dönme isteğine engel olan İngiliz askerleri öğrencilerin dağılmasını ister. Öğrenciler dağılmamakta kararlıydılar. Liseli Kız-Erkek öğrenciler ve halkımız İngilizlere karşı  direnirken  şiddetli çatışmalar oluyordu. İngiliz askerleri coplarla saldırır ve havaya canlı mermiler atarken öğrenciler  de İngilizlere  taş atar ve ellerindeki pankartları kullanırken   öğrenci arkadaşlar ve halkımız arasında yararlananlar vardı.. Yine o günde İngiliz askerleri havaya  canlı mermi kullanırken  o sesleri duyan halkımız Atatürk Meydanına akın edecekti.
O günde saat 10.00’da  Polis Merkezi’nde sirenler çalmaya başlarken İngiliz Yönetimi tarafından  sokağa çıkma yasağı konuluyordu.. Ancak siren sesleri ve İngiliz askerlerinin önce havaya sıktıkları mermilerin sesleri ve “İngiliz Askerleri Öğrencileri Vurdu” şeklinde  yükselen  sesler bir anda Lefkoşa’da yankılanırken yer yerinden oynuyordu.
O günde İngiliz askerleri sokağa çıkma yasağı koyarken tam da aksine  Lefkoşa’da insanların yükselen seslerini ve göz yaşartıcı bombaların seslerini Lefkoşa’da duyan halkımız, kadın-erkek Meydana dolmaya başlarken oluşan kalabalık kontrolden çıkıyordu.. İngiliz askerleri Tank ve Zırhlı araçlarına ek olarak küçük uçaklarıyla havadan destek  alarak kalabalığın üzerine göz yaşartıcı bombalar atarlar. “İngiliz askerleri öğrencileri vurdu” sözleri bütün şehre yayılırken kalabalık kontrolden çıkar, İngilizlerle göğüs göğüse çarpışmalar olur. Rum gençliğinin yıllarca yaptığı taşkınlıklara tepki göstermeyen İngiliz askerleri, Türk gençliğinin üzerine acımasız bir şekilde  geliyorlardı.
Her şeye rağmen o günde Liseli öğrenciler ve halkımız Girne Kapısına ulaşmayı başarıyordu.  Girne Kapısında Kıbrıs Türk’tür Partisi Genel Sekreteri sayın Osman Örek, gençlerimize  yaptığı konuşmada  sessizce dağılmalarını isterken bu sırada bir gencimiz Girne Kapısının Burcuna çıkarak Türk bayrağını dikmeyi başarır.
Osman Örek’in tavsiyesine uyarak   dağılmaya başlayan  gençlerin ellerindeki Türk Bayrağını İngiliz askerlerinin zor kullanarak almak istemesinin ardından; öğrencilerle İngiliz askerleri arasındaki çatışmalar yeniden başlarken, Saray Önü’nde Liseli öğrencilere  süngü takarak saldıran ve coplayan  İngiliz askerlerine karşı yan sokaklardan  halkımızdan destek gelecekti.. DEVAM EDECEK..