banner913
banner932
banner1012

İnsan beynini etkileyen 10 roman

banner1020

Amerika Birleşik Devletleri’nde, yayın hayatına 1845’de başlayan ve en eski dergilerden biri olarak bilinen popüler bilim dergisi Scientific American’da bir makale yayımlandı. Toronto Üniversitesi öğretim üyesi psikiyatr Keith Oatley ile Ingrid Wickelgren’in yazmış olduğu makale; edebiyat eserlerinin insan beynine olan etkilerini içeriyor.

banner974
İnsan beynini etkileyen 10 roman

banner971

Buna göre romanlar gerçek duygularımızı etkileyebilme ve onlara dokunabilme özelliğine sahip eserler bütünü. Bir romandaki iyi örülmüş bir kurgunun etrafındaki karakterle kurduğumuz bağlar sosyal ve duygusal zekamızı etkileyebiliyor. Adeta gerçek bir yaşam deneyiminin ardından kazanacağımız özelliklere, romanlar sayesinde ulaşabiliyoruz. İşte araştırmanın listelediği ve insan beynini etkileyen 10 roman!

1. Genç Werther’in Acıları – Johann Wolfgang von Goethe


Yayımlandığı ilk yıllarda -1770’lerde- birçok kişinin intiharına sebep olan eser, listemizin ilk sırasında yer alıyor. Tüm sınırları aşmış evrensel bir yapıt olan Genç Werther’in Acıları’nı yazar henüz yirmi beş yaşındayken yazmış. Karşılıksız aşkından dolayı intihar eden Werther’in şiirsel ve tutku dolu sözleri insanın zihnini en çok etkileyen eserlerin başında geliyor. Hassas ve narin yapılı bir ressam olan Werther’in, hayalî dostu Wilhelm’e yazdığı mektuplardan oluşan eser büyük bir aşka karşılık alamamanın, aklın yerine duygusallığın geçtiği büyük bir yapıt.

 

2. Aşk ve Gurur – Jane Austen

Aşk ve Gurur, Jane Austen’in yirmili yaşlarının başındayken yazdığı ve bir klasik halini alan romanıdır. ‘’Gurur ve Önyargı’’ olarak da bilinir. Zengin bir beyefendi ile yoksul bir ailenin taşralı bir kız çocuğu arasında geçen çatışma anlatılır. Bennett ailesinin hanımefendisi Mrs. Bennet’in tek amacı kızlarını zengin bir ailenin ferdiyle evlendirmektir. Eşi Mr. Bennet ise tam aksine sağduyulu ve akıllı bir babadır. Ailenin genç kızlarından Elizabeth Bennett ile varlıklı ve toprak sahibi Fitzwilliam Darcy arasında geçen ve içerisinde servetten kaynaklı gururun, yoksulluk kaynaklı önyargının olduğu bu ilişki bir klasik halini almıştır.

3. Kızıl Damga – Nathaniel Hawthorne

Kadim ve büyük çoğunluğun yüreğine işlemiş geleneklerle körpe ve ateşli tutkular çatışırsa sonuç ne olur? Kızıl Damga; 17. asrın Boston kentindeki katı ve ananevî dünyayla ihtirasların yüzleşmesini anlatıyor. Tutkulu bir genç kadın, onun ürkek âşığı ve intikamdan başka gözü bir şey görmeyen ihtiyar bir koca romanın kahramanları. Evli ve genç kadın işlediği zina suçundan ötürü üzerinde kızıl bir harf taşımak zorunda kalır. Ancak bu kadın sahip olduğu gücün ve gelmekte olan modern kadın figürünün bir temsilcisi olduğunun farkındadır. Onun ardına saklanan korkak âşık ile ihtiyar koca ise gitmekte olanı, bir nihayeti temsil etmektedirler.

4. Madam Bovary – Gustave Flaubert

Fransız edebiyatının, temsil ettiği değer ve işaret ettiği sosyal ilişkileri gereği en önemli romanlarından biridir. Madam Bovary; 19. yüzyıl Fransız kadınının kapana kısılan hayatını ve devrin kadın erkek ilişkilerini bize çıplak bir şekilde gösterir. Bir doktorla evlenip taşrada standart bir hayat yaşamaya gönlü razı olmayan Madam Bovary, okuduğu romanlardaki tutkulu hayatları istemektedir. Eser işte bu başına buyruk kadının, mutsuzluğa boyun eğmemesi ve bu uğurda giriştiği her türlü fedakârlığı anlatır.

5. Middlemarch – George Eliot

Kitabın Türkçe tanıtım yazılarında eserin şöhreti şu cümleyle anlatılır: pek çok eleştirmen tarafından İngiliz edebiyatının en büyük, görkemli kurgu eseridir. George Eliot, diğer eserlerinden de bilindiği üzere insan tabiatının derinliklerine inme meselesinde, çağdaşlarına kıyasla önemli merhaleler kat etmiştir. Middlemarch ise yazarın 1869 ila 1871 arasında yazdığı sekiz kitaptan oluşur ve olgunluk eseri olarak kabul görür. Roman 1820’lerin sonunda Middlemarch adlı hayalî bir kasabada geçse de tabii ki yazarın görüp tanık olduğu ilişki ve düzenleri içerir. Viktoryen devrindeki kadınların statüleri, din, politika, eğitim, evlilik ilişkileri gibi hayatın kritik konuları romanın ele aldığı başlıca konulardır.

6. Anna Karenina – Tolstoy

Dünyanın en büyük romancı ve yazarlarından Tolstoy’un, tüm devirlerin en iyi romanlarından biridir Anna Karenina. Roman sizi şu açılış cümlesiyle karşılar: “Mutlu ailelerin hepsi birbirine benzer, her mutsuz aileninse kendince bir mutsuzluğu vardır.” Sevgiden mahrum bir evlilik yaşayan Anna, akıl almaz bir şekilde Kont Vronsky uğruna sahip olduğu tüm konfordan vazgeçiyor. 19. asır Rusya toplumundaysa bu davranışın hoş karşılandığı söylenemez. İsyankar romantik Anna ile karizmatik bir asker olan Vronsky arasındaki hüzünlü aşk hikâyesi dönem Rusya’sını, toplumdaki çarpıklıkları ve ikiyüzlülükleri görmek bakımından da oldukça faydalı. Anna Karenina her devirde tarihin en büyük romanlarından biri olarak kalacak.

7. Bayan Dalloway – Virginia Woolf

Eser bir kadının gün boyu yaşadığı duygu ve düşünce durumlarını işler. Romanın kahramanları olan Septimus Warren Smith ile Clarissa Dalloway birbirleriyle asla karşılaşmamışlardır, ancak Septimus’un ölümü üzerine Clarissa ile aralarında bir bağ kurulur. Clarissa kendini, Septimus’un yerine koymuştur. Bir parlement üyesi ile evli olan Clarissa mutlu değildir; zira erkeklerden ziyade kadınlara ilgi duyar. Roman tüm bu çalkantılı dünyalar içerisinde Clarissa’nın kafasında, geçmiş ve bugün arasındaki git gellerle örülüdür.

8. Sevilen – Toni Morrison

Bir mücadelenin ve taviz vermemenin öyküsüdür Sevilen. Köleliğe içeriden bir bakışın işlendiği eserde; çocuklarıyla beraber köle düzeninden kaçan bir kadının özgürlük mücadelesi anlatılmaktadır. Yazarına Pulitzer Ödülü’nü de kazandıran Sevilen’de, Sethe karakteri hem kadınlık hem de annelik ile bir iç hesaplaşma haline giriyor. Afro – Amerikalıların yaşamlarına ışık tutması bakımından da tarihî bir ağırlığa sahip olan eser, çok kereler de tüm zamanların en iyi romanları arasında kabul edilmiştir.

9. Utanç – J.M. Coetzee

1999 Booker Roman Ödülü’nü kazanan Utanç; Güney Afrika’da çarpıcı ve dehşetli bir dönüşüm yaşayan toplumu anlatıyor. İki evliliğinden sonra şimdi bekâr olan, elli yaşlarında ve bir kız babası Prof. Lurie’nin öyküsü bize sosyal, siyasî ve bireysel dönüşümler yaşayan o coğrafya insanını tanıtıyor. Mektepten bir öğrencisiyle girdiği ilişki sonucu okuldan ayrılan, eski karısı tarafından da alaya alınan Lurie için tek samimi ve dostane yer kızı Lucy’nin çiftliğidir. Irk ayrımının, kudurmuşçasına yaşanan bir şiddetin anlatıldığı Utanç’ta yazar yumuşak ve pamuk olmak gibi bir derde düşmeden, çarpıcı ve yaman bir şekilde bildiklerini aktarıyor.

10. Gönülsüz Köktendinci – Mohsin Hamid

Başarılı, ‘’seçilmiş’’ ve tam anlamıyla sistemin adamı olmayı başaran bir genç adamın Amerika’daki yaşamının, 11 Eylül sonrası nasıl değiştiğini, nasıl her şeyi bırakıp memleketi Pakistan’a geri döndüğünü anlatıyor eser. Çok başarılı, etkileyici ve günümüze ışık tutan şahane bir yapıt. Doğu ile Batı’nın çatışması çok gerçekçi ve akıcı bir dille anlatılmış. Eserin tanıtım yazısında her şey o kadar berrak ki: ‘’Kahramanı Cengiz, Amerika’ya okumaya giden yetenekli, zeki, pırıl pırıl Pakistanlı bir genç. Princeton Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun olur. Sınıfının birincisi, okulun en iyisidir. Toplumdaki seçkinler arasına katılır. Tüm dünyadan kendisi gibi yetenekli, gelecek vadeden gençler Amerika’ya gelerek, Amerikan rüyasına bir an evvel dahil olabilmek için canla başla çalışırlar. O da hırslı, azimlidir. Ve çok çok az sayıda işletme mezununun girebileceği, hatta hayal edebileceği prestijli bir Amerikan firmasında muhteşem bir iş edinir. Artık senede seksen bin dolar kazanmakta, business class uçmakta, son derece şık giyinmektedir. Bundan sonra tek yapması gereken, kendini kapitalizmin ritmine uydurmak, devamlı çalışmak, paralanmak ve yükselmektir. Bir Amerikalı genç kadına âşık olması onun “Amerikanlaşma”sını önce kolaylaştırır, ancak hikâye ilerledikçe beklenmedik biçimde zorlaştırır. Mohsin Hamid bu “seçilmiş”, “sürüden ayrılmış”, fazlasıyla Amerikanlaşmış Pakistanlı gencin nasıl olup da 11 Eylül sonrası kendi içinde derin bir kimlik bölünmesi yaşadığını, etrafındaki herkesten ve her şeyden soğuduğunu, tepkisel ve kindar olduğunu ve son tahlilde Amerika’yı terk edip Pakistan’a dönmeyi seçtiğini anlatıyor kitabında.’’

banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.