banner913
banner932
banner1012

Erçin'le Kitap Dünyası

banner1020

"Okuduğumuz kitap bir yumruk gibi bizi uyarmıyorsa ne işe yarar?" FRANZ KAFKA

banner974
Erçin'le Kitap Dünyası

banner971
Hazırlayan: Erçin SELASİYE 


HAFTANIN EN ÇOK OKUNAN KIBRIS KİTAPLARI:
Müziğimizde 60'lar 70'ler – Söyleşiler - Eralp Adanır 
Safir 1 - Müjdelenen Zaman –  Kemal B. Caymaz    
Güçük Prens –  Kıbrıs Türkçesi –  Antoine de Saint-Exupery 
Artık Sır Yok –  Zeki Erkut 
Doktor Behiç’in Öyküsüne Dair – Mustafa Doğrusöz 


 
MÜZİĞİMİZDE 60'LAR 70'LER – SÖYLEŞİLER – ERALP ADANIR 
Gazeteci – yazar Eralp Adanır’ın kitabında yayımlandı 10 Ekim 1998-26 Haziran 2004 tarihleri arasında BRT Televizyonunda hazırlayıp sunduğu “İstasyon” isimli müzik programına konuk aldığı kişilerle yaptığı söyleşiler yer alıyor…
 
 
HAFTANIN EN ÇOK OKUNAN DÜNYA KİTAPLARI:
Üç Kız Kardeş – İclal Aydın  
Hayat Hanım – Ahmet Altan
Hayatın Sesi – Gülseren Budayıcıoğlu
Körlük – Jose Saramago
Tiamat – İhsan Oktay Anar
 


ÜÇ KIZ KARDEŞ - İCLAL AYDIN
 
Ayvalık’ın denize uzanan taş sokaklarından, nice yaşamlar görüp geçirmiş zeytin ağaçlarından, hayatın kaynağından akan suyundan, eski evlerinden doğmuş bir aile hikâyesi Üç Kız Kardeş. Bir mutsuzluk hikâyesi değil; neşeli günleri yâd ede ede iyiliğe dönüşün hikâyesi. İyileşmenin yolculuğu…
 
 
 
 
 
HAFTANIN KİTABI
EKMEK KAVGASI – ORHAN KEMAL
Bana hediye edilen ilk kitap buydu daha 10 – 11 yaşlarında falandım. Babmın bir arkadaşı okurken gözüme çarpmış zorla kendime hediye ettirmiştim. Evet o zamanlar Orhan Kemal’i tam olarak anlayamamış ama tek tek bütün kitaplarına sahip okudukça farkındalığımı arttırmıştım.
Ne zaman umutsuzluğa düşsem bir Orhan Kemal kitabı okurum… Kesinlikle tavsiyemdir…
Ekmek Kavgası 25 öyküden oluşuyor. Her öyküde karakterlerin ekmeğinin, emeğinin peşinde koşan ve umudunu yitirmeden her zorluğa göğüs gerip o emeğin karşılığını alanların mücadelesi var.
Orhan Kemal'in kitabındaki yoksul tarım işçilerini, fabrikada kan ter içinde çalışan çocuk Sami'yi, üç çocuğunun geçimi için kirli pardösü içinde yaz-kış çalışan küçük katibi, tren istasyonunun beton zemininde uyuyan küçük kızı, pastırma-yumurta hayali gören cimcimeyi, elma, incir var bağrışıyla tozlu yollarda rızkını çıkarmaya çalışıp en sonunda yalnız, tek bir göz odada uzun bir süre sonra ölü bulunan ihtiyarcığı ve daha nice hikayenin kahramanlarını yanı başınızda hissediyor, onların onurlu duruşu size (en azından bana) umut veriyor…
Beni en çok etkileyen öykülerden birinde baba, çok kıymet verdiği kitaplarını satıp satmamak üzerine kendi ile epey mücadele veriyor. Karısı da kızı da satsın diye gözünün içine bakıyor. Gözünden sakındığı kitapları satmak... Düşüncesi bile acı verirken satılınca nasıl bir acı yaşarsın kim bilir. Yiyecek hiçbir şeyleri yok. Özellikle de kızı o kadar aç ki sürekli yiyecek hayali ile yaşıyor.  Ve bu öykü bizzat Orhan Kemal'in kendi yaşadığı şeyler.
Diyecek çok fazla söz yok. Alın ve okuyun.

OKUMA AZMİNİZ HİÇ BİTMESİN

 
 
 
HAFTANIN YAZARI
PEYAMİ SAFA (1899 – 1961)
Şair İsmail Safa’nın oğlu olan Peyami Safa 2 Nisan 1899 yılında  İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Servet-i Fünun şairlerinden olan babası II. Abdülhamid tarafından Sivas’a sürgün gönderildikten sonra vefat etmiştir. Babasız büyümenin acısı dışında 9 yaşında kemik hastalığına yakalanmış ve 17 yaşına kadar da hastalığın vermiş olduğu fiziksel ve ruhsal bunalımları yaşamış ve düzenli bir eğitim alamamıştır. 
Peyami Safa 13 yaşında hayata atılmış ve memur olarak Posta Telgraf Nezaretinde küçük yaşta memur olarak çalışmaya başlamıştır.
1914-1918 yılları arasında öğretmenlik,
1918-1916 yılları arasında gazetecilik yapan yazar, amcaları Ahmed Vefa ve Ali Kami’nin yönlendirmesi ile edebiyata başlayarak hayatını yazıları ile kazanmaya başlamıştır.
Kendi çabası ile Fransızcasını geliştiren Peyami Safa sonrasında öğretmenlik yapmaya başladı. 1918’de ağabeyi ile beraber 20. Asır adlı akşam gazetesinde Asrın Hikayeleri adlı öyküler ile gazeteciliğe atıldı. Fıkralarının yanı sıra Son Telgraf, Cumhuriyet Son Havadis ve Tasvir-i Efkar gazetelerinde romanlar da yayınlamıştır.
Para kazanma kaygısından dolayı Bedii takma adı ile Cingöz Recai isimli polisiye roman dizisi yazmıştır. 1961 yılında çok sevdiği oğlu Merve’nin Erzurum’da yedek subaylık yaparken ölüm haberini alan Safa büyük sarsıntı sonucu 15 Haziran 1961 yılında İstanbul’da beyin kanaması geçirerek hayatını kaybetmiştir. 
Peyami Safa çeviri ve hikayeleri ile basına girmiş fakat hikayelerde gerçek bir başarıya ulaşamamıştır. Roman yazmak konusunda kendini geliştirerek Türk romanının başta gelen adları arasına girmeyi başarmıştır. Peyami Safa aynı zamanda günlük gazetelerde kaliteli ve seçkin fıkralar yazdı. 
Son yıllarına doğru kültür ve sanatımıza yaptığı en önemli hizmetler Türk Düşüncesi ve Kültür Haftası adlı dergilerde yazdığı yazıları olmuştur. Tasvîr-i Efkâr, Cumhuriyet, Milliyet, Tercüman, Son Havadis gazetelerine de yazılar yazmıştır. 
İki türlü romancılık yapan Peyami Safa ilk roman türü halk yığınları için yazdığı romanlardır ve bunlarda en küçük bir sanat kaygısı ve iddiasına yer vermemiştir. Sanat, edebiyat, felsefe, psikoloji, sosyoloji gibi değişik alanlarda yazdığı yazılarla çok yönlü bir yazar olmuştur. Kırk üç yıl boyunca hiç durmadan yazmış ve ilk döneminde değişik ilgi alanları içinde sol eğilimli siyasal akımlara ilgi göstermiştir.
 
Ölümünden bir süre önce metapsişik konulara yönelen yazar, 1949 yılında yayınlanan son eserlerinden "Matmazel Noraliya'nın Koltuğu" kitabında tıp öğrenimi yaparken bunalıma girerek felsefeye yönelen ve sonuçta mistik dünya görüşünde karar kılan bir gencin öyküsünü anlatmıştır. 
  
Edebiyat ve siyaset tartışmalarının hep içinde bulunan yazar, Nâzım Hikmet, Nurullah Ataç, Zekeriya Sertel, Muhsin Ertuğrul, Aziz Nesin gibi önemli isimlerle polemiklere girmiştir.
Para kazanmak için kaleme aldığı romanlarda dil ve anlatım, baştan savmalık, açık saçıklık dahi göze çarpmaktadır. Bu durumu önceden hesapladığı için, eserlerinde adını vermek yerine Server Bedi takma adı ile yetinmiş ve çok sayıda roman kaleme almıştır.  
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Matmazel Noraliya'nın Koltuğu ve Yalnızız gibi psikolojik türdeki eserleriyle Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında ön plana çıkmıştır. 
Kendini Türk edebiyatına mal eden romanlarında ise ciddi bir özen ve ağırbaşlılık yer almaktadır. Türkçenin üslup ustaları arasında hak ettiği yeri almıştır.
Yazdığı romanları sadece vakit geçirmek ve okuma aracı olmaktan çıkartıp düşünme ve kendine gelme aracı olmasını amaçlamıştır. İnsanın iç ve dış dünyasını tanımaya çalışan Peyami Safa son romanlarında metafizik konularda durma eğilimi göstermiştir.
 
banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.