banner913
banner932
banner1012

Erçin'le Kitap Dünyası

banner1020

Kitap okumayan bir kimsenin okumasını bilmeyene karşı bir üstünlüğü yoktur. MARK TWAIN

banner974
Erçin'le Kitap Dünyası

banner971
Hazırlayan: Erçin SELASİYE

HAFTANIN EN ÇOK OKUNAN KIBRIS KİTAPLARI:
Askıdaki Egemenlik – Kuzey Kıbrıs’ta De Facto Devletin İnşası  – Rebecca Bryant, Mete Hatay 
Kıbrıs’ın En Uzun Yüzyılı – Mete Hatay  
K.K.T.C’de Suçlar ve Cezalandırma Prensipleri – Rauf Kürşad  
Güçük Prens – Kıbrıs Türkçesi – Antoine de Saint-Exupery  
Hukuk Davaları Duruşma Kılavuzu – Hasan Esendağlı  

 
ASKIDAKİ EGEMENLİK KUZEY KIBRISTA DE FACTO DEVLETİN İNŞASI – REBECCA BRYANT, METE HATAY 
 
Askıdaki Egemenlik, KKTC’nin ortaya çıkış̧ sürecini ve Kıbrıs Türklerinin bu süreçte sergiledikleri farklı direniş̧ ve varoluş̧ stratejilerini zengin bir etnografik ve tarihî bilgiyle mercek altına alırken, bir devletin ortaya çıkışı, oluşumu ve egemenlik konularıyla ilgilenenlere son derece değerli bir kaynak sunuyor.
 
 
 
 
HAFTANIN EN ÇOK OKUNAN DÜNYA KİTAPLARI:
 
İz Bıraktığın Kadar Varsın – Esra Ezmeci 
Sokratesin Savunması – Platon (Eflatun)  
Ne İçin Varsan Onun İçin Yaşa – Hikmet Anıl Öztekin  
Efsun – Selahattin Demirtaş  
Fareler ve İnsanlar – John Steinbeck  
 
 
İZ BIRAKTIĞIN KADAR VARSIN – ESRA EZMECİ 
 
Uzman Psikolog Esra Ezmeci bu kez cinsellikten çapalamaya, eril ve dişil enerjilerden iletişime iz bırakmanın ve vazgeçilmez olmanın yollarını anlatıyor. İlişkilerde cesaretin ve özgür doğanızı hissettirebilmenin fark yaratan, devrimci yollarını incelikle tarif ediyor.
 


 
HAFTANIN KİTABI
MARTİN EDEN – JACK LONDON
Yıllar önce okuduğum bu kitabı geçenlerde bir daha okudum… O zaman da bu zaman da ilk sayfadan Martin Eden’i seveceğimi biliyordum... Onun gibi birini tanımayı ne çok isterdim… Kitap okumanın en güzel yanı da bu değil mi? Kitabın okuyanı sayfalarına hapsetmesi karakterlerle bütünleşmeyi sağlaması…
 Martin dürüst, edepli, öğrenmeye aç bir gençtir. Aşık olduğu kız uğruna kendi yaşadığı alt tabakanın dünyasından üst tabaka insanlarının hayatlarına ve düşüncelerine ortak olabilmek adına müthiş bir mücadeleye girer. Sürekli okur ve kendini geliştirir. Bu okuma daha sonra büyük bir açlıkla yazma isteğine dönüşür. Düşünce ve duyarlılık açısından güçlü doğası, canlı ve yaratıcı bir ruhu vardı. Yazmak için uyku uyumaz hale gelir. Yazdıkları başlarda hep geri döner, aslında o zaman daha mutlu ve umutludur. Ne zaman ki hedefine ulaşmaya başlar o zaman motivasyonu düşer, heyecanı yok olur. Sonunda kendini karanlığın içinde bulur.
Mücadele, aşk, felsefe, siyaset, toplum baskısı, ikiyüzlülük, çıkarcılık gibi birçok unsuru barındıran güzel bir roman ayrıca inanılmaz hikâye örgüsünün yanı sıra edebi bir ziyafet de sunan bu kitabı okumaya yeni başlayan arkadaşlara kesinlikle önermiyorum….
 


HAFTANIN YAZARI
ANTON ÇEHOV  (1860 – 1888)  
Rus modern kısa öykü ve tiyatro ustası olan Çehov 19 Ocak 1860 tarihinde Taganrog, Rusya İmparatorluğu’nda dünyaya gelmiştir.
Ticaretten çok dini konulara önem veren babasının zorlamasıyla kilise korosunda ilahi söyleyen Çehov, ticarette başarılı olamayan babasının yerine bakkal işleriyle de ilgilendiği için lise eğitimi oldukça uzamıştır.
Bir süre Yunan çocukların devam ettiği bir okulda okuyan Çehov, daha sonra 10 sene boyunca Yunan ve Latin klasikleriyle bir eğitim gördü. Çehov’un hayatı boyunca klasiklerden hoşnut olmamasına neden olan bu eğitim, düş gücünün gelişmesini sağlamıştır.
Babası 1876 senesinde iflas ettiği için ailesi Moskova’ya göçtü. Çehov, Ağabeyi ile birlikte Taganrog’da kalarak liseye devam etti. Genç yaşlarında kendi hayatını kendi kazanan Çehov, zor koşullar altında geçen çocukluk yılları sebebiyle hikayelerinde çocuklara geniş yer verir ve hep hüzünlü, incinmiş çocukları konu alır.
1897 senesinde liseyi bitiren Çehov, Moskova’ya giderek tıp fakültesine girdi. 1884’te doktor olan Çehov, tıp öğrenimi sırasında ailenin geçimine katkıda bulunmak için çeşitli dergilerde yazılar yazdı. Bu dönemde yazdığı yazılarını “Melbourne’ün Masalları” adlı kitapta toplayarak üniversiteyi bitirdiği sene ilk kitabını yayınladı.
Üniversiteyi bitirir bitirmez doktorluğa başlayan Çehov, Cerrahlık, Cansız Ceset ve Kaçak isimli hikayelerini bu dönemde yazdı.
1887’de “Alacakaranlıkta” isimli öykü kitabıyla Rus Akademisi tarafından verilen Puşkin Ödülü’nü kazandı.
Ünlü öyküsü 6. Koğuş’u 1892 senesinde yayınladığında, yaşadığı bölgede kolera salgını olması nedeniyle doktor olarak aktif rol oynadı.
Altıncı Koğuş, iki farklı insan tipi üzerinden ölüm, varoluşsal düşünceler ve toplumsal sorunlar gibi konulara değinir. 
1895’da yazdığı Martı, Çehov’un en önemli tiyatro eserlerinden biridir. Bir sanat çevresinin romantik ilişkilerini konu edinen oyunda, Çehov’un sanat görüşlerine de şahit olabiliriz. Oyuncu olmak isteyen Nina, şöhretini kaybetmek üzere olan oyuncu Arkadina ve onun yazar olmak isteyen oğlu Treplev ve yazar sevgilisi Trigorin karakterleri öne çıkıyor. Oyunla ilgili en akılda kalıcı şeylerden biri de Nina’nın tiradıdır.
1897 senesinde yurt dışındayken vereme yakalandı ve tedavi olmak için Kırım’a geçti.
Martı’dan iki yıl sonra yayımlanan Vanya Dayı’nın ilk gösterimi 1899 senesinde yapıldı ve toplu yapıtlarının ilk cildi yayınıydı. Vanya ve yeğeni Sonya ile Serebryakov ve genç karısı Yelena arasındaki çatışmadan bir toplumsal duruma işaret ediyor. Çehov’un en sevilen eserlerinden biri olan Vanya Dayı’da, Sonya karakterinin tiradı birçok eserde kendine yer buldu.
1901’de yazdığı Üç Kız Kardeş, Moskova Sanat Tiyatrosu’nda sahnelendi. Oyunda, Olga, Maşa ve Irina adlarındaki üç kız kardeşin çelişkileri ve çöküşleri ele alınır. Aynı zamanda kız kardeşlerin abileri Andrei ile de ilişkileri üzerinde durulur. Rusya’daki değişen toplumun ve değerlerin oyunun temelini oluşturduğunu söyleyebiliriz.
Çehov, Kafkasya seyahatinden sonra bir ev yaptırdığı Yalta’ya döndü ve Olga Knipper ile evlendi.
Moskova Sanat Tiyatrosu’nda sahnelenen oyunlardan biri olan Vişne Bahçesi, 1904 yılında seyirciyle buluştu. Çehov’un komedi olarak tanımladığı oyunda, Rusya’nın tarihsel arka planını ve değişimini, aristokrat bir ailenin yaşamına nüfuz etmesinden görebiliyoruz. 
1904 senesinde sağlığı bozulan Çehov’a tüberküloz teşhisi konuldu. Eşi ile birlikte Almanya’daki Kara Orman’a gitti ve Badenwiller’de öldü.
Anton Çehov'un bütün yapıtları ölümünden 40 yıl sonra 20 cilt halinde yayınlanmıştır. Bu yayının 8. cildinde Çehov'un sayısı birkaç bine ulaşan mektupları yer almaktadır. 
 
 
banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.