EJDAN SADRAZAM
Hiçbir canlının bozmaya cesaret edemediği,
Derin bir sessizlik hakimdi ormana.
Yalnızca Kıbrıs’ın kadim sedirleri
Hafiften dans ediyordu dalga dalgarüzgarda.
“Neyiniz var “dedi Gezgin onlara:
“Kaos hükmediyor suya ve havaya,
İsyan etmişken toprakta yetişenler ona.
Tufan üstünde taht kurdu o,
Ve sonsuza dek oturacak
Felaketler tahtında.
Ama her felaket gelip geçicidir,
Sizsiniz,
Onu çağıran yanınıza
Yeniden ve yeniden.
Kaos’tan uzak tutarsanız kendinizi,
Gözyaşlarınız belki bir gece akar,
Ama her sabah yüreğinizde
Yeniden sevinç doğar.
Bulun sevincinizin,
Sizi götüreceği yeri.
Ötediyar’daki Özgür Kenti.”
Birden koyu renkli bulutların arasından
Boşluklar belirdi
Ve güneş onlara ilk kez kendini gösterdi.
İşte o an ikimiz de Ötediyar’a geçmiştik.
“Kendini aştın” dedi Gezgin, bana
“Ve ulaşabildin işte Ötediyar’a ,
Az kaldı Kaos’un el değemediği
Bakir topraklara ulaşmaya.”
Düşler Küllerle Yayılıyor
Koca Ormana
Büyük bir minnet duyuyorum,
Beni buraya getiren Gezgin’e.
Bırakmadığı için beni,
Koca ormanda Kaos’un kanlı ellerine.
Dedim ki Gezgin’e:
“Her yanımdan terim aksın,
Her yanımdan kanım aksın,
Bırakmıştım kendimi rüzgara
Her çarpışında bana,
Bir parça koparsın benden,
Beni benden çalsın parça parça.
Büyük
Zifos Bataklığı’ndan
Sen çıkardın beni.
O yer ki,
Kim düşmüşse bir anlık gafletle,
Yutulmuştur yüzlerce kez debelense de.
Nihayet sağlam bir kayaya bastı ayaklarım.
En kötü ve en umutsuz anımda,
Taşıdın beni Ötediyar’a.
Hasımlarım sevinmesin artık,
Gezgin duruyor yanımda.
Ne mutlu,
Böylesi dostu olana,
Sen ki,
Bir hareketinle
Güven veriyorsun insana.”
Bergüzar şu sözlerle sonlandırdı anlatısını:
“Ve böylece erdik Ötediyar’a,
Her şeyi bir eksiksiz anlatmaya çalıştım
Siz dostlarıma,
Kurtarın haydi şimdi,
Bırakmayın dostumuz Yoldaş’ı,
Kaos’un kucağında.”
Yola çıktı koşarak,
Son Direnişçi ve Sihirbozan.
Tek hedefleri vardı artık,
Yoldaş’ı Kaos’un elinden kurtarmak.
Geride kaldı,
Bergüzar ile Kalemtutan,
Özgürlüğe koşacak insanlık için
Umudu içlerinde taşıyacak.
Son Direnişçi Yoldaş’ı bulmaya giderken
Seslendi Sihirbozan’a ve dedi ki:
“Öcünü alacağım hem İzci’nin,
Hem de Nefer’in.
Kurtaracağım Yoldaş’ı,
Kaos’un kanlı ellerinden.
Acıya karşı savaşmak
Ve ondan sıyırıp kurtulmak;
Ne olabilir ki gayrı,
Benim için yaşamın gayesi .
Başkalarına ait ışığı soğuran uğursuz,
İnsana ait her şeye el koyarken,
Ne olabilir ki gayrı,
Benim için yaşamın gayesi .
O, benim olmamam gereken
Her şeyin simgesi.
Bir an görsem onu,
Oyacağım tereddütsüz gözlerini.”
Hak verir gibiydi Sihirbozan,
Son Direnişçi’ye şu sözlerle:
”Kuşkusuz
Hak ettiğini bulacak zalimlik,
İnsanların kendi haklar için değil,
Kayırıcıları için
Savaştıkları bu çağda”.
Şaşırmıştı Son Direnişçi,
Sihirbozan’ın sözlerine
Sordu ona, “Ne demek istiyorsun ?” diye.
Yanıt verdi ona Sihirbozan
Ve dedi ki:
“Suçlular değil,
Suçlayanlar hep cezalı.
Kendi için bir amacı,
Değeri olmalıydı,
Yüzülmeden önce koyunun postu.
Bak bize,
Şu kan ter içerisindeki halimize.
Hile yapmak mıdır gerçek sevgi,
Mutlu etmek için başkalarını.
Yoksa kabul edilmeyecek diye,
Yapay gerçekler içerisine
Sığınmak mı?
Karanlıklar,
İyiliğin ışığından korkarak dağılırlar.
Bunu bilmelisin iyice.
Kaptırmamalısın kendini,
Olmayacak bir düşün peşine!
Ne sağsın,
Ne ölü,
Ne akıllı,
Ne de deli kendi isteğince.
Hadi uyan,
Uyan bu bitmek bilmez,
Seni yutan ucube düşten.
Kopuk kopuk çalışıyor zihnin,
Tek bildiğin
Kurtarılması gerektiği kölelerin.
Ucuz mallar satan
Bohçacı gibisin;
Taşıyorsun sırtında bunca yükü.
Dinamik çağımızın,
Baş isyancıları arasındasın.
Nerede bizim
Aktif ve dinamik sevgimiz?
Kendi elinle bana da
Kendine de çok çektirmedin mi?.”
Son Direnişçi içini döktü
Sihirbozan’a elverdiğince:
“Kaos’un eline tutsak düşsen bile,
Seni kurtarmak için
Kılını kıpırdatmaz hiç kimse.
Ama biz,
Onların görmek istedikleri gibi
Göremeyiz hiçbir şeyi.
Bir ödevdir,
Hem senin ve benim için
Kurmak özgür dünyayı .
Kurtuluşun,
Sana öğretilenleri
Durmaksızın sorgulamanda saklı!
Her alanı incelemen
En doğru tavır olmalı.
Kazanmak için ,
Başlayacak İkinci Hınç Savaşı’nı.
Bekle diyemem artık sana,
Beni beklediğin kadar.
Çok eski bir sahtekarlık olur bu,
Seninle oynayamam,
Senin de bir onurun var,
Benim de.”
Yanıt verdi ona Sihirbozan
Ve dedi ki:
“Ey Adil yargıç,
Kurtuluşun tahtına oturan yüce ilhan,
Anlatacağım yaptığın harika şeylerin hepsini.
Geri çekilirken düşmanlarım,
Sendeleyip düşecekler senin önünde.
Kötülerin adı silinecek sonsuza dek.”
Son Direnişçi yanıt verdi Sihirbozan’a ve dedi ki:
”Düşmanlarım karşımda.
Bir ordu kurup da benimle savaşsalar da ,
Kılım kıpırdamaz,
Güvenim kaybolmaz sana.
Beni sinende gizlersin,
Korursun beni
En kötü günümde,
Değil mi sevdiğim?”
İkisi de
Bir an durup baktılar birbirlerine,
Gözlerinde yanan alevler,
Isıtıyordu,
Kendilerini bu soğuk
Hafif çıvgınlı gecede.
Sürdürdü konuşmasını
Son Direnişçi ve dedi ki:
“Güneş,
Kalbimin üzerine doğmakta sanki.
Bilemediğim geçmişimden kalma,
Çok acayip şeyler hissediyorum içimde.
Alev alev gözlerine baktığımda.
Bir kıvılcım.
Karanfiller vadisinde,
Büyük bir yangın çıkarmaya hazır,
Dur, dur sakın yapma....
Sessizlik bürüyor her yanımı,
Beni sensiz bırakma.
Su koca ormanın ışıksız gökyüzünde,
Kendini dışa vuran yıldızlar gibi,
Aydınlat beni ışığınla!”
Sihirbozan açtı kollarını,
Sarmak için Son Direnişçi’yi
Ve dedi ki:
“Gel sevdiğim sarılalım, gel”.