banner913
banner932
banner1012

“Yeni formüller masaya yatırılmalı”

banner1020

Meclis Eski Başkanı Dr. Sibel Siber, federal çözüme ulaşma çabasının hayal olduğunu söyledi ve “Çözümle sonuçlanma ihtimali daha yüksek yeni bir yola girilmesinin zamanı artık gelmiştir” dedi

banner974
“Yeni formüller masaya yatırılmalı”

banner971
Meclis Eski Başkanı Dr. Sibel Siber, Dergipark’ta yayımlanan “Kıbrıs sorunu ve yeni fikirler” başlıklı makalesinde dikkat çeken görüşlerde bulundu.
Siber, masadaki BM parametrelerini reddedenin Rum tarafı olduğunu,
2004 Annan Referandumu’nda, Kıbrıs Rum toplumunun federasyona “hayır” demesinin üzerinden 17 yıl geçtiğini ve o günden bugüne, yapılan çeşitli kamuoyu yoklamalarında, Rum halkının federasyona “hayır” iradesinin değişmediğini gösterdiğini vurguladı.
Siber, “Bunu bilgi ve belgelere dayanarak uluslararası topluma anlatmak önemlidir. Burada tartışılması gereken federasyonun iyi bir çözüm modeli olup olmadığı değil, Kıbrıs’ta yaşayabilir bir çözüm bulunması için ne yapılması gerektiğidir” dedi.
Sibel Siber, federasyonun temel ilkesinin siyasi eşitlik olduğuna göre ve Rum tarafının siyasi eşitliği reddettiğine göre, gerçek anlamda federal bir çözüme ulaşma çabasının bir hayal olduğunu ifade etti.
Siber, “Uluslararası baskıyla, halkların benimsemediği çözümler ise barış yerine çatışma, acı, gözyaşı getirir. Nitekim yakın tarihimizde bunu yaşadık. O nedenle, eğer yaşayabilir bir çözüm arzu ediliyorsa, yani sonuç odaklı müzakere hedefleniyorsa, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in 16 Ekim 2018’de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne sunduğu Kıbrıs Raporu’nda da vurguladığı gibi ‘yeni fikirlere’ ihtiyaç vardır” şeklinde görüş belirtti.
Bunca yıldır masada olan federal çözüm formülünün, sorunu çözemediğine dikkat çeken Siber, “Tıp’ta bize öğretilen bir prensip vardır: Aynı hastalığı taşıyan her hastayı aynı reçeteyle iyileştirmezsiniz; yani “hastalık yoktur, hasta vardır.” Bu aşamada, iki toplumun karar mekanizmalarının ortak olmayacağı yeni formüller masaya yatırılmalıdır. Bu yeni formülün adına ister konfederasyon ister iki devletli çözüm deyin. Adının ne olacağından ziyade, geçmişin ve bunca yıllık müzakerelerin tecrübelerinden yola çıkarak, Kıbrıs’taki gerçekler de göz önünde bulundurularak, çözümle sonuçlanma ihtimali daha yüksek yeni bir yola girilmesinin zamanı artık gelmiştir” ifadelerini kullandı.
Sibel Siber’in makalesi şöyle:
  “Sözcük oyunu oynuyorum küçük yeğenimle. “Bu söz sana ne anımsatıyor?” diye soruyorum ve sözcükleri ardı ardına sıralıyorum...“Kalem” diyorum, “kâğıt” diyor, “deniz” diyorum “mavi” diyor; “Kıbrıs” deyince, “sorun” diyor hemen. Anlamamış gibi bir kez daha tekrarlıyorum sorumu. “Ne yani, anlamayacak ne var, ”dercesine, bu kez daha yüksek sesle “Kıbrıs Sorunu!..” diyor. Ben yüzümde acı bir gülümseme, bu küçük masum gözlere bakıyorum. Kıbrıs’ın sorunla özdeşleştiği gerçeğini vurgulayan, 2010 yılında yazmış olduğum bir yazıdan alıntı yaparak giriş yapmak istedim yazıma. Maalesef ‘Kıbrıs’ denince akla ilk gelen sözcük, ‘sorun’. Tedavisi mümkün olmayan kronik bir hastalık gibi... İyileşmesini istersiniz, âmâ pek de umudunuz kalmadığından onunla yaşamayı öğrenirsiniz. Kıbrıslı Türklerin birlikte doğup büyüdüğü, birlikte yaşlandığı Kıbrıs sorunu ile ilgili ruh halini, hekim kimliğimle böyle izah edebilirim ancak. Kıbrıs’ta toplumlararası müzakerelerin başlangıç yılı 1968.Beyrut’ta bir otelde başlamış müzakereler. Kıbrıs Türk toplumunu temsilen Rauf Raif Denktaş, Kıbrıs Rum toplumunu temsilen ise Glafkos Kleridis, ilk kez sıcak bir Haziran ayında bir araya gelmişler. O zamandan beri gazete sütunlarında; “Kıbrıs Sorunu’na çözüm bulmak amacıyla iki lider...” diye başlayan sayısız habere konu oldu müzakereler. Kıbrıs Sorunu’nu konu alan“ Aynı Masada Yarım Asır” isimli kitabımın son sözünde sonuçlanmayan müzakerelerle ilgili şu ironiyi yapmıştım:“Ve50 yıldır değişmeyen durumun bir özeti:* Kıbrıs’ın Sıcağı...* Kıbrıs’ın Sorunu...* Kıbrıs Müzakereleri...* Kıbrıs Müzakere Masası...* İkili, Üçlü, Beşli Görüşmeler...* Siyasi Eşitlik Zemininde Ortaklık Arayışı...* BM’nin Kıbrıs’taki Görevi...1Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhuriyet Meclisi Eski Başkanı.
Journal of Anglo-Turkish Relations Volume 2 Number 2 June 2021158* BM Genel Sekreteri Kıbrıs Raporları...*“Her şeyde anlaşmadan hiçbir şeyde anlaşmış sayılmayız” prensibi...Dünyanın en uzun uzlaşmazlığı diye nitelendirilen Kıbrıs Sorunu’nun tarihçesine baktığımızda, sorunun temelinde 1960 yılında kurulan ortaklığa dayalı Kıbrıs Cumhuriyeti Anlaşması’nın gerçekte bir uzlaşı anlaşması olmamasının büyük rol oynadığı görülür. Londra ve Zürih Anlaşmaları ile kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ömrünün uzun olamayacağı daha imzaların atıldığı ilk günden belliydi. Anlaşmaya imza koyan taraflardan biri olan Rum lider Makarios, kendi toplumu tarafından Enosis’in önünü kapamakla suçlanmıştı. Glafkos Kleridis, anılarını kaleme aldığı “My Deposition”(İfadem),isimli kitabında şöyle demektedir:“Makarios; 1959 Zurih ve Londra Anlaşmalarını kabul etmekle, yeminine ihanet ederek Enosis’in önünü kapamakla suçlanıyordu.” Toplumlararası uyuşmazlık çözümle sonuçlandığında, “Barış anlaşması” imzalandı, denir; aslında bunun adı “Çözüm Anlaşması” olmalıdır. Barış, çok daha farklı bir anlam ifade eder. Çözüm masada yapılır; ama barışın imzası yoktur. Çözüm ve barış arasındaki farkı anlatmak için şu sözleri çok sıklıkla kullanmaktayım: “Çözümü liderler, barışı halklar yapar. ”Çözüm kâğıt üzerinde, barış ise gönüllerdedir. Anlaşmaya imza koyan taraflar veya taraflardan biri, anlaşma için heyecan duymaz ve benimsemezse bu anlaşma sadece kâğıt üzerinde kalır. 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anlaşması da işte böyleydi; o nedenle ömrü kısa sürdü. Anlaşma’nın üzerinden henüz daha 3 yıl bile geçmemişken, Makarios, Anayasa değişiklik önerileri sundu. Bu öneriler, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Ortaklık Cumhuriyeti’nden çıkarıp, Üniter Rum Devleti’ne dönüştürme önerileriydi. Önerilen13Anayasa değişikliğinin temelinde ise Kıbrıslı Türklere azınlık hakları verilmesi yatıyordu. Kıbrıslı Türklerin ortaklıktan azınlığa geçmeyi kabul etmemesi ile birlikte Kıbrıs Sorunu’nun temelleri atılmış oldu. Kıbrıslı Türkler gettolarda yaşamaya hûkmedildi, kendi yurdunda göçmen oldu; ekonomik zorluklar, can ve mal kayıplarının yaşandığı o zor mücadele yılları başladı.1963-68 yılları, Kıbrıs Türk toplumunun kendi yurdunda verdiği var olma mücadelesinin destansı öyküsüdür.1968 yılında ise Birleşmiş Milletler (BM)arabuluculuğunda ilk kez iki toplum arasında müzakerelerin başlaması, özellikle çok zor koşullarda yaşam süren Kıbrıslı Türkler için bir umut oldu.2Glafkos Kleridis,Cyprus: My Depositon, Cilt 3, s. 213.
 
banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.