banner913
banner932
banner1032

SOSYAL MEDYANIN SESİ

banner1020

banner974
SOSYAL MEDYANIN SESİ

banner971
Ne içtiğimiz su ne yediğimiz ekmek boğazımızda rahat geçmiyor Gazze de gördüğümüz katliamlardan.
4250 çocuk. Henüz çocuk. Solan bir çiçek bahçesi. Bir düşünün evimizde bir çiçek solduğunda yeşil bir dal kırıldığında ne kadar üzüldüğümüzü. Bir de 4000 çiçeğin solduğunu kuruyup toprağa düştüğünü düşünün,10 binden fazla çiçeğin dalının kırıldığını.
Bu katliam aslında dünyanın yok oluşuna bir darbedir.
Kim diyebilir bu çocukların arasından dünyada bilime, ilime, sağlığa dünya barışına doğa ve çevreye hizmet edecek insanların çıkmayacağını.
Belki de kanser hastalığına son verecek bilim adamı bu çocukların arasındaydı. Belki de Ortadoğu’ya barışı getirecek lider buradaydı.
Dili dini ırkı ve rengi ne olursa olsun İsrail dünya halklarına ihanet ediyor. Ama ne yazık ki ne dil ne din ne ırk ne renk bir olup bu katliamı durduramıyor.
Yazık bana, yazık sana, yazıklar olsun tüm insanlara.
(Hüseyin Cumaoğlu)
 
 
Annemin doğum gününde babamın parası çıkışmadığı için ona emitasyon (imitasyon) bir yüzük almıştı. Babam tam bir aşk adamıydı. Mahcup bir şekilde "bir gün sana bunların hakikilerini alacağım" diyerek, gözleri dolarak kutlamıştı annemin doğum gününü. Hiç alamadı hakikilerini, hiç çok parası olamadı. 42 yaşında öldüğünde iki kez göçmen olmuş bu adam, güneyde kalan, yeni yaptırdığı ve hiç oturamadığı evimizin borcunu ödemekle meşguldü hala. (Türk ustalara, dülgerlere yaptırdığı için). Parayla satın alınabilen hiçbir şey, hiçbir mevki, hiçbir çıkar kaygısı değiştirmedi onu. Kimsenin elini, eteğini öpmedi. Yaltakçılığı hiç bilmedi, öğretemedi. İdeallerinin üzerinde etiketler yoktu. Hiç bir çıkar uğruna satılmadık ve satmadık ne sevdiklerimizi, ne inançlarımızı. Maddi karşılığı az, yaşamsal değeri ölçülmez olan o yüzük hala annemin en değerli hediyesidir. Ölüm bile aşklarını bitiremedi. pırlantaymış, paketmiş, kutuymuş boş iş. Babamın ölümünün yıldönümünde dün, mendilinden çıkarıp anımsattı bize annem, kim olduğumuzu, nerden geldiğimizi...
(Bedia Balses Çeliker)
 
Kıb-Tek farkındalık kampanyası başlattı ve kamu spotlarında "içinde bırakmayın, ikili yapın, ama mutlaka geri çıkarın, çekilin, içinde bırakmak sakıncalı" dedi.
Bilemediği şu ki bu memlekette eskiden beri üçlüyü severiz biz, hatta yasal olarak mecburidir bizde üçlü, ikili yasaktır.
Üçlü olmayan yasal değildir. İçinde bırakmak da sorun değil, önlemleri alırız ve düğmesinden kapatırız.
El kamu spotuyla gerdeğe girmek olmaz yani Kıbtek'ciğim.
NOT: Yanlış anlamalar olmasın, bu gönderinin de konusu elektrik konusudur.
2. NOT: Uzatma kablosuyla dörtlü ve daha fazlası da mümkün ama alete yük bindirir diye tercih edilmez.
(Cenk Özdağ)
 
OKULDAKİ ŞİDDET: Baf’taki bir Rum orta eğitim kurumunda bir öğrenci kendisine ceza vermek isteyen öğretmenin kafasına sandalyeyi geçirdi… Kanlar içinde kalıp başından yaralanan Rum öğretmen okula çağrılan ambulansla hastaneye kaldırıldı… Rum toplumunda şaşkınlık ve kaygı yaratan bu olay üzerine sanırım en gerçekçi yorumu Rum Orta Eğitim Teknik ve Mesleki Eğitim Müdürü İlias Markacis yaptı… Okullarda ciddi şiddet olayları yaşanmaya başlandığını belirten Markacis; “Şiddet toplumda varsa okulda da vardır” dedi… Yakın geçmişte de annesi Rum, babası Türk olan “Savvas” adlı öğrenciye okuldaki diğer öğrenciler tarafından ırkçı hakaretlerin eşliğinde meydan dayağı atılmıştı…
(Ahmet Tolgay)
 
banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.