Tuhaf; Ali Pilli aslında yalnız.
Pandemi ile mücadelede kurulan sistem darmadağın oldu.
Görevini yapan maliye bakanını al, yeni gelen öğrenmekle zaman kaybetsin, eğitim bakanını al, yeni gelen öğrenmekle zaman kaybetsin.
Maliyenin işini eğitime sor, eğitimin işini tarıma sor, Tarımın işini maliyeye sor...
Hep zaman kaybı...
Kurumların görevini yapmaması aslında kapanmayı tetikliyor. “Madem görevini yapan yok, kapansın...”
yaşadığımız durumun özeti böyle tuhaf bir sarmal..
(Hüseyin Ekmekçi)
Kolej giriş sınavına girişte kayıt için istenen doğum belgesini, ve öğrenci belgesini (fotokopi değil imzalı mühürlü orjinalini) damga pulsuz kabul etmiyorlar. Bunun anlamı "kendi verdiğim belgeye güvenmiyorum damga pulu ile tasdikleyin" demek olmuyor mu? Bir nevi kendi kendimi tanımıyorum durumu yani...
(Salih Erşangil)
Yazıklar olsun, neden hep güvencesiz işçiler mağdur oluyor? Bu insanlık dışı karar bakanlığa ait değilse, ayıbı temizlemek hükümete düşer.
(Emin Akkor)
Başbakan yardımcısı, enerji bakanı Erhan Arıklı kaçak, çakma yollardan pandemi hastanesinin elektriğini bağlatacağım diyor. Ama biz kktcye, size çakma dediğimizde alınırsınız. Ayrıca bu hastaneye çakma yollardan su, elektrik, kanalizasyon vb. bağlayan tüm kurumlar da çakmadır. Bugünden sonra da çakma yollardan bu işlemleri yapan vatandaşlardan hesap soramazsınız. Sahteler sizi
(Merter Refikoğlu)
Şu an Kızılay binası olarak kullanılan yerin eskiden kilise olduğunu çoğumuz bilmeyiz. Daha önceki yazılarımda Köşklü Çiftlik bölgesinin 1964 yılından önce, tam anlamıyla bir kültürler mozaiği olduğunu anlatmıştım. Burada Kıbrıslı Türklerin yanında, İngilizler, Ermeniler, Rumlar ve farklı azınlık mensuplarına ait aileler yaşamaktaydı. Bu ailelerin arasın çok ilginç bir hristiyan mezhebine bağlı bir grup da vardı. Yedinci Gün Adventist kilisesi. Bu mezhebi diğer Hıristiyan mezheplerinden ayıran, Cumartesi gününün Sebt/Sabath olarak tutulmasıdır. Adventistler İsa'nın ikinci gelişine (advent) vurgu yapan bir Protestan mezhebidir. 19. yüzyıl ortalarında ABD'dedeki Millerci hareketten doğmuştur. Resmi olarak 1863 yılında kurulmuştur. Adventistler, Cumartesini Sabath olarak görmelerinin yanında koşer yemek kurallarına da bağlıdırlar. Onlar gibi domuz, kabuklu deniz hayvanları ve "murdar" olarak tanımlanmış diğer hayvanların etlerinden kaçınırlar. Alkol, tütün ve yasadışı kimyasal madde kullanımı yasaktır. Belki de bu yüzden müslüm mahallesi civarlarına yerleşmişlerdi. Adaya ilk yerleşen Adventist, Musa Bursalıyan isimli deve kemiğinde tarak yapan Antakyalı bir Ermeniydi. 1912 yıllarında adaya geldiğine inanılır. Bursalıyan'ın tüm uğraşlarına rağmen 1948 yılına kadar sayılar yirmiyi geçmemişti. Çoğu ise Anadolu'dan tehcirden kaçan ailelerdi yani yerli üye yok denecek kadar azdı. Anadolu Ermenilerine ve Rumlara ek olarak Kanada ve ABD'den misyoner olarak bazı aileler katılacaktı. Lefkoşa 1953'te resmi olarak misyoner haritasına alınacak ve görevli Adventistlerin önderliğinde 1956 yılında bugünlerde Kızılay olarak kullanılan kilise inşaa edilecekti. 1963 yılına kadar her Cumartesi kilise üyelerine kucak açacaktı. Toplumlararası çatışmaların başlamasıyla birlikte Türk bölgelerinde kalan diğer Rumlar ve Ermeniler gibi onlar da evlerinden ve yeni inşa ettikleri kiliselerinde olacaklardı! Kilise binası 1964 yılında alelacele İngiliz okulundan ayrılmak zorunda kalan öğretmenlerin yönetiminde kurulan İngiliz okuluna ev sahipliği yapacaktı 3 yıl boyunca. Daha sonra ise öğretmen kolejinin resim bölümü için kullanılacaktı. Ve son olarak Kızılay'a verilecekti. Öncel Poli'li Adventistlerin kiliseyi geri almak için Taşınmaz Mal komisyonuna baş vurmuş olabileceklerini iddia etti. Son durumu bilmiyoruz ama bina en azından bir hayır kurumu olarak işlem görmektedir...
(Mete Hatay)
Sosyal Medyanın Sesi
