banner913
banner932
banner1012

"AB yıllar önce yaptığı gibi, şimdi de tarihi bir hata yapıyor"

banner1020

“Rum tarafı haksız yere elde ettiği AB üyeliğinin avantajından faydalanarak, AB’yi bu konuda yanlışa sürüklüyor. Avrupa Birliği bölünmüş ve hala çözülmemiş bir sorunu olan Kıbrıs’ın tek sahibi varmışçasına Rum Yönetimi’ni tüm Kıbrıs adına tek başına üye kabul ettikten sonra, şimdi de benzer bir hatayı enerji konusunda tekrarlıyor" diyen Akıncı AB’nin yıllar önce yaptığı gibi, şimdi de tarihi bir hata yaptığını vurguladı

banner974
"AB yıllar önce yaptığı gibi, şimdi de tarihi bir hata yapıyor"

banner971

 Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Avrupa Birliği’nin (AB) yıllar önce yaptığı gibi, şimdi de tarihi hata yaptığını ve Kıbrıs sorununun çözümünde katalizör etkisi olabilecek enerji konusunun, yeni bir çatışma ve gerginlik alanına dönüştürüldüğüne işaret ederek, “Bu konuda Rumların tek yanlı girişimleri yanında buna destek çıkan uluslararası aktörler de gerilimi artırıyor. Aynı yanlış devam ettirilerek tarihi bir fırsatı daha göz göre göre heba ediyor” dedi.
Cumhurbaşkanlığından verilen bilgiye göre, Mustafa Akıncı Hürriyet’ten İpek Özbey’in sorularını yanıtladı. Son dönem dünya siyasetine bakıldığında oyun sahalarının biraz daha doğuya kaydığına işaret eden Özbey’in “Krizli ülkelerin neredeyse hepsinin Doğu Akdeniz’e sınırı olması rastlantı mı?” sorusuna cevaben Akıncı, bunun yeni bir durum olmadığına işaret etti. 
“Akdeniz coğrafyası tarih boyunca hep çalkantılı bir bölge oldu” diyen Akıncı şöyle devam etti:
“Doğu Akdeniz 3 kıtayı birbirine bağlayan bir alandır. Burası tarih boyunca önemli bir ticaret yolu olması nedeniyle güç savaşlarına sahne olmuş bir bölgedir. Bu coğrafya Soğuk Savaş döneminde Doğu ve Batı bloklarının, ideolojik temelli kamplaşmasının da sınır hattını oluşturdu. Doğu Akdeniz bugün de tarih boyunca sahip olduğu önemini koruyor. Orta Doğu zaten var olan zengin petrol yatakları nedeniyle de önemliydi. Yakın dönemde Doğu Akdeniz’de hidrokarbon kaynaklarının mevcudiyetine ilişkin yapılan tespitler bu coğrafyanın önemini daha da artırmıştır. Bu durum güncel gerilimlerin de zeminini oluşturmuş bulunuyor”
Amerikan Jeopolotik Araştırma Kurumu’nun yıllar önce açıkladığı Doğu Akdeniz havzasının 3,5-4 trilyon metreküp doğalgaz rezervine sahip olduğuna tahminine değinen Özbey’in, “Meselenin önemini ortada ama bir de sizden dinleyebilir miyiz?” sorusunu yönelttiği Akıncı şunları belirtti:
“KIBRISLI TÜRKLERLE TÜRKİYE’Yİ DEVRE DIŞINDA BIRAKMAYA ÇALIŞMAK TARİHİ VE COĞRAFİ GERÇEKLİĞE AYKIRI BİR ÇABADIR”
“Bu ve buna benzer tahminler farklı kurumlar tarafından yapılmaktadır. Bugün dünyamızın iklim değişikliği nedeniyle ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalmasına bağlı olarak yenilenebilir enerji türlerine ilginin artmasına karşın fosil yaktılar, petrol ve doğal gaz henüz önemini kaybetmedi.
Elbette yenilenebilir enerji politikalarını destekliyoruz. Doğu Akdeniz güneş enerjisi deposu. Dünyada yenilenebilir enerjinin önemi giderek daha çok anlaşılmakla birlikte, fosil yakıtlar henüz ekonomik değerini ve önemini yitirmiş değildir. Doğal gazı da bu kapsamda değerlendirmek gerekir. Dolayısıyla enerji kaynaklarını sahiplenme mücadelesi de bitmiş değildir. Bundan dolayıdır ki Doğu Akdeniz’de ExxonMobil, Total, Eni gibi şirketler ve ülkeleri devrededir. 
Bölgede yeni bir enerji denklemi kuruluyor. Kıbrıs Rum Yönetimi de bölge ülkeleriyle ittifaklar oluşturup Kıbrıslı Türklerle Türkiye’yi devre dışında bırakarak, denklemi tek başına kurmaya gayret ediyor. Oysa Kıbrıslı Türklerle Türkiye’yi devre dışında bırakmaya çalışmak tarihi ve coğrafi gerçekliğe aykırı bir çabadır”

Özbey’in yeni enerji denkleminde Türkiye’nin yalnız bırakılıp bırakılmadığını sorması üzerine ise Akıncı, Türkiye’nin bazı bölge ülkeleriyle yaşadığı bazı sorunlar olduğuna işaret etti. 
“Rum tarafı fırsatçılık yaparak Türkiye’den boşalan alanları kendi çıkarları doğrultusunda doldurmak amacıyla Yunanistan ile birlikte bölgede üçlü ittifaklar oluşturmaya yönelmiştir” diyen Akıncı şöyle devam etti:
“Rum tarafı Sisi yönetimindeki Mısır, Netenyahu yönetimindeki İsrail ve Ürdün ile ayrı ayrı üçlü ittifaklar kurdu. ABD’nin de son dönemde bu ittifaklara dahil olduğunu görüyoruz. 
Ancak bölgedeki denklem Kıbrıslı Türkler ve Türkiye olmadan hep eksik kalacaktır. Bu adil bir durum olmayacaktır. Üstelik bu durumda bölgenin istikrara kavuşması da mümkün olmayacaktır. Eğer bir boru hattı alternatifi gündeme gelecekse, bunun en kestirme, en ucuz ve en pratik güzergahı Türkiye ve Yunanistan üzerinden Avrupa’ya ulaşacak olan bir hattır” 
“UZUN SÜREDİR BÖLGEDEKİ ZENGİNLİKLERİN YENİ BİR ÇATIŞMA ALANI YARATMAMASI VE TAM TERSİNE, BU ZENGİNLİKLERİN BÖLGE ÜLKELERİ ARASINDA İŞBİRLİĞİ ALANI OLUŞTURMASI GEREKTİĞİNİ SÖYLÜYORUM”
 “Dünyanın yeni soğuk savaş alanı Doğu Akdeniz’ mi? Bu tespite katılıyorsanız, bu soğuk savaşın günün birinde sıcak savaşa dönüşme ihtimalini görüyor musunuz?” sorusu üzerine ise Akıncı şunları kaydetti:
 “Bugün artık Soğuk Savaş döneminin iki kutuplu eski dünyasında yaşamıyoruz. Eskiden bir tarafta ABD’nin başını çektiği Nato, diğer tarafta Sovyetler Birliği’nin başını çektiği Varşova Paktı vardı. Artık Varşova paktı yok. O paktın pek çok üyesi şimdi AB üyesi. Bugün II. Dünya Savaşı sonrasındaki gibi bir soğuk savaş yok. Ama elbette tarihsel bakımdan keskin kopuşlardan ziyade eklemlenmeler ve dönüşümlerden söz etmek daha doğru olur. Bu bakımdan Soğuk Savaş anlayış ve kalıplarının günümüzde tamamen silindiğini söylemek de gerçekçi olmaz. 
Öte yandan bölgemizde sıcak çatışmalar maalesef uzun yıllardır zaten devam etmektedir. Örneğin İsrail-Filistin meselesi hala çözüm bekleyen önemli bir sorundur. Suriye’de 8 yıldır savaş koşulları hüküm sürüyor.
Doğu Akdeniz’deki çatışma ve gerilim ortamından söz ederken İsrail Arap uzlaşmazlığı gibi tarihsel gerilimlerin günümüze yansımalarını da görmezden gelmek de doğru olmaz.
Suriye’ye ve tüm bölgeye artık barış gelmelidir. Türkiye diplomatik olarak da bunun için çalışıyor. Barışa giden yol sonuçta diplomasiden geçecektir. Başka yol yoktur.
Uzun süredir bölgedeki zenginliklerin yeni bir çatışma alanı yaratmaması ve tam tersine, bu zenginliklerin bölge ülkeleri arasında işbirliği alanı oluşturması gerektiğini söylüyorum. Bölgedeki mevcut çatışmaların sonlandırılması ve yeni sıcak çatışma alanlarının oluşması ihtimalinin bertaraf edilmesi için diplomasiye daha çok ağırlık verilmelidir” 
“RUM TARAFI UZLAŞIYA KAPALI DURDUĞU, HATTA KONUYU KONUŞMAYI BİLE REDDETTİĞİ İÇİN KKTC VE TÜRKİYE’NİN HAKLARINI KORUMAK İÇİN ADIM ATMASI KAÇINILMAZ HALE GELMİŞTİR”

Türkiye’nin, Doğu Akdeniz’in ikinci büyük kıyı uzunluğuna sahip olduğunu belirten ve “Güney Kıbrıs’ın ada devleti olarak haritalar dayatmasının uluslararası hukukta bir karşılığı var mı?” diye soran Özbey’e ise Akıncı şu yanıtı verdi:
 “Kıbrıs Rum Yönetimi yaptıklarının gerçekçi ve hukuki olabilmesi için iki tür uzlaşma sağlamalıdır. Öncelikle bizimle ortak bir komite kurulmasını kabul etmelidir. Bu şekilde Kıbrıs Rum Yönetimi doğal kaynaklar konusunda bu zenginliklerin ortak sahibi olan Kıbrıslı Türkler ile planlama aşamasından başlayarak satışa kadar birlikte hareket etmelidir. 
İkinci olarak Türkiye Akdeniz’de en uzun kıyısı olan ülkelerden biri olarak bölgedeki enerji denkleminden dışlanmamalıdır. Türkiye, kendi kıyılarına hapsedilemeyecek bir ülke konumundadır. Bu gerçekler ışığında KKTC ve Türkiye’nin bölgedeki haklardan vazgeçmesi beklenemez. Bu gerilimden çıkış için uluslararası hukuk içinde bir çare bulunabilir. Rum tarafı uzlaşıya kapalı durduğu, hatta konuyu konuşmayı bile reddettiği için KKTC ve Türkiye’nin haklarını korumak için adım atması kaçınılmaz hale gelmiştir.”
Özbey’in “KKTC ve Türkiye’yi Doğu Akdeniz enerji denkleminin dışında tutma gayretinin en belirgin işaretinin ABD Dış İşleri Bakanı’nın Kudüs’te, İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Liderleriyle bir araya geldiği 24 Mart’ta verildi denilebilir mi?” sorusu üzerine dışta tutma gayretinin yeni bir durum olmadığını vurgulayan Akıncı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“East-Med gibi akıl dışı bir projeyi gündeme getirmek bu gayretlerin bir parçasıydı. Bilindiği gibi East-Med projesi Doğu Akdeniz gazının Güney Kıbrıs-Girit ve Yunanistan üzerinden Avrupa’ya ulaştırılmasını öngörmektedir. Yani, Türkiye güzergahına göre çok daha uzun, çok daha derin sulardan geçerek, daha pahalı ve daha uzun zaman alacak bir projedir.
Pompeo’nun sözünü ettiğiniz adımı, KKTC ve Türkiye’yi Doğu Akdeniz’deki enerji denkleminden dışlama çabalarının ABD tarafından da onaylandığı mesajını vermesi açısından dikkat çekicidir. ABD’nin bu yaklaşımla dışlama stratejisinin onaylayıcısı konumuna geldiğini görmesi ve bu yanlıştan bir an önce geri adım atması, bölgenin istikrarı açısından kritik bir öneme sahiptir.”
Fatih gemisi personeli ve Türkiye Petrolleri Anonim Şirketi (TPAO) ile işbirliği yapan şirketlerden 25 kişi için tutuklama emri çıkarıldığını anımsatan Özbey’in bunun, BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre mümkün olup olmadığını sorması üzerine Akıncı “Çareyi Kıbrıslı Türkler ve Türkiye ile uzlaşmada arayarak bulmak durumundadırlar” dedi. 
Akıncı böyle tutuklama tehdidiyle, korkutmaya çalışmak suretiyle bir yere varmanın veya caydırmanın mümkün olmadığını kaydetti.
“RUM TARAFI YILLARDIR ZORLA GASP ETTİĞİ KIBRIS CUMHURİYETİ’NİN ULUSLARARASI TANINMIŞLIĞINI, HAKSIZ YERE TÜM KIBRIS’IN TEK TEMSİLCİSİ OLARAK ÜYE YAPILDIĞI AB İÇİNDEKİ DAYANIŞMA RUHUNU İSTİSMAR EDİYOR”
“Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, özellikle son dönemlerde oldukça tehditkâr ve kışkırtıcı bir tutum sergiliyor. Onu kışkırtanlar da mı var, bu cesareti nereden alıyor?” diye soran Özbey’e “Rum tarafı yıllardır zorla gasp ettiği Kıbrıs Cumhuriyeti’nin uluslararası tanınmışlığını, haksız yere tüm Kıbrıs’ın tek temsilcisi olarak üye yapıldığı AB içindeki dayanışma ruhunu istismar ediyor” yanıtını veren Akıncı şunları kaydetti:
“ExxonMobil, Total ve Eni gibi şirketlere ihale vermek suretiyle onların ülkelerini yanına çekmeye çalışıyor. Dolayısıyla bir çıkar birliği oluşturmaya çalışıyor. Bunların bir sonucu olarak Kıbrıs Rum Yönetimi’nin arkasının sıvazlanması söz konusudur. Uluslararası aktörler ve söz konusu ülkeler bu konuda tarihi bir hata yapıyorlar. Hepsi bir yandan Kıbrıslı Türklerin de bu zenginliklerde payı olduğunu söylüyor, sonra da dönüp Rum tarafına ‘sizin egemenlik alanınızdır, tek başınıza devam edin’ diyorlar”
“AB YILLAR ÖNCE YAPTIĞI GİBİ, ŞİMDİ DE TARİHİ BİR HATA YAPIYOR”
“AB’nin Malta’daki zirvesinden de ‘Türkiye, Kıbrıs’ın münhasır ekonomik bölgesi içindeki yasadışı faaliyetlerine son vermeli’ açıklaması geldi” sözleri üzerine ise Akıncı AB’nin yıllar önce yaptığı gibi, şimdi de tarihi bir hata yaptığını kaydetti. 
Cumhurbaşkanı Akıncı sözlerini şöyle sürdürdü:
“Rum tarafı haksız yere elde ettiği AB üyeliğinin avantajından faydalanarak, AB’yi bu konuda yanlışa sürüklüyor. Avrupa Birliği bölünmüş ve hala çözülmemiş bir sorunu olan Kıbrıs’ın tek sahibi varmışçasına Rum Yönetimi’ni tüm Kıbrıs adına tek başına üye kabul ettikten sonra, şimdi de benzer bir hatayı enerji konusunda tekrarlıyor. Böylelikle Kıbrıs sorununun çözümünde katalizör etkisi olabilecek enerji konusu, maalesef yeni bir çatışma ve gerginlik alanına dönüştürülüyor. Bu konuda Rumların tek yanlı girişimleri yanında buna destek çıkan uluslararası aktörler de gerilimi artırıyor. Aynı yanlış devam ettirilerek tarihi bir fırsat daha göz göre göre heba ediliyor”

banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.