banner913
banner932
banner1012

Latin Amerika'nın Büyülü Gerçeği: Marquez

banner1020

banner974
Latin Amerika'nın Büyülü Gerçeği: Marquez

banner971

O, gerçekle düşü iç içe geçirip bize bitmesini istemediğimiz hikâyeler anlattı. Gabriel Garcia Marquez’in kalemi büyüleyici, kelimeleri sihirliydi. O sanki bize uykudan önce tatlı tatlı masallar fısıldarken, Latin Amerika’nın çalkantılı geçmişi onun satırlarında fantastik öğelerle buluştu.

gabriel garcia marquez sözleri ile ilgili görsel sonucu

Márquez’i aslında en iyi Márquez ifade ederdi. Usta yazar yazmadan önce tıpkı ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ta anlattığı gibi, “Dünya öylesine çiçeği burnundaydı ki, pek çok şeyin adı yoktu daha ve bunlardan söz ederken parmakla işaret edip göstermek gerekirdi.”

Gabriel Garcia Marquez 6 Mart 1927’de Kuzey Kolombiya’nın küçük kasabası Aracataca’da doğdu. 16 kardeşin en büyüğüydü. Babası Gabriel Elijio García doğal yöntemlerle ilaçlar yapıp satıyordu. Annesi Luisa Santiaga Márquez ise telgrafçıydı.

Çift, küçük bebeklerini anneannesi ve dedesine bırakıp Barranquilla’ya göç edince, Márquez onların yanında teyzeleriyle birlikte biraz sıradışı bir çocukluk geçirdi.

gabriel garcia reading

Dedesi, Bin Gün Savaşları’nda komutanlık yapmış, savaş anılarını anlatmayı seven emekli, entelektüel bir albaydı. Büyükannesi ise çocukluk yıllarını besleyen bir hikâye anlatıcısıydı.

Yıllar sonra ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ romanına ilham verecek çocukluğu boyunca tıpkı orada anlattığı gibi bir evde, tuhaf ve geniş ailesinin kollarında; hayaletler, efsaneler ve masallarla büyüdü.

“Büyükannem, en acımasız şeyleri kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım.”

Usta yazarın doğup büyüdüğü Aracataca, ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ta Macondo’ya dönüşecek, Jose Buendia soyunun yedi kuşağını anlatan masalımsı hikâye ise büyükannesinin diliyle beslenecekti.

Márquez 12 yaşında burs kazanıp başkent Bogota’nın kuzeyindeki Zipaquirá şehrinde, Compañía de Jesús’ta din ağırlıklı bir eğitim gördü. 19 yaşında ise ailesinin isteğiyle Kolombiya Ulusal Üniversitesi’nde hukuk okumaya başladı.

Ama çabuk sıkıldı ve eğitimini yarım bıraktı. Çünkü onun gönlünde edebiyat yatıyordu. Artık yeni hocaları Franz Kafka, Ernest HemingwayJames JoyceVirginia Woolf ve William Faulkner‘dı. En çok da Kafka’nın ‘Dönüşüm’ünü seviyordu.

marquez kitap

Yazma tutkusu ağır basan genç Márquez henüz hukuk öğrencisiyken gazeteciliğe başladı.
Ülkesini karış karış dolaşırken topladığı hikâyeleri ‘El Universal’de yayımlanıyordu.
Gazetecilik onun için biçilmiş kaftandı.

1950’lerden itibaren ‘El Heraldo’, ‘El Espectador’ gibi gazeteler için çalışırken Roma, Cenevre, Paris, New York, Barselona gibi önemli şehirlerde bulundu; Polonya, Macaristan ve Meksika’ya gitti. Dimağını buralarda besledi, anılar biriktirdi. Belki de bu yılların etkisiyle yıllar sonra “Köpek gibi acı çeksen de en iyi meslek gazeteciliktir” diyecekti.

bir kayip denizci

Márquez, 1955’te batan bir gemiden kurtulup okyanusta küçük bir salda on gün geçiren Luis Alejandro Velasco’nun anılarını gazetesi için tefrika etmişti. Ama olaylar gemicinin ağzından anlatılıyordu.

Usta yazar, Velasco’nun hayatta kalma mücadelesini 1970’te ‘Bir Kayıp Denizci’ ismiyle yayımlayana kadar kimse bu satırların ona ait olduğunu bilemeyecekti.

yuzyillik yalnizlik

Bir muhabirin “Yüzyıllık Yalnızlık’ı ne kadar zamanda yazdınız?” sorusunu, “Tüm yaşamım boyunca” diye cevaplayan Márquez, aslında çocukluğunu çocukluğundan beri kâğıda dökmek istiyordu. Bu yüzden kitabın ilk bölümü Acapulco’ya yaptığı bir yolculukta aklına gelince heyecanlandı ve geri dönüp odasına kapandı.

18 ay boyunca, günde altı paket sigara içip aralıksız yazdı. Bu sürede o farkında değildi ama bir yandan da yoksullukla boğuşuyorlardı. Roman bittiğinde evdeki eşyalar çoktan satılmış, ellerinde bir elektrikli ısıtıcı, mikser ve saç kurutma makinesi kalmıştı.

Latin Amerika’nın Gabo’su bu süreci 2007’deki ‘Uluslararası İspanyol Dili Kongresi’nde şöyle anlatmıştı: “38 yaşında, yirmi senede dört kitabı yayımlanmış bir yazar olarak daktilomun başına oturdum ve yazmaya başladım… Bu süre zarfında Mercedes, ben ve iki oğlumun nasıl hayatta kalabildiği başka bir romanın konusu olabilir. Çünkü o dönem eve tek bir kuruş bile katkım olmadı. Hatta Mercedes’in nasıl olup da masamızdan yemeğimizi hiç eksik etmediğini bile bilmiyorum.”

Kitap, 1967’de yayımlandığı ilk haftada 8 bin satınca Márquez tüm borçlarını ödedi. ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ 30 farklı dilde, 50 milyondan fazla satacak, usta yazara dünya çapında şöhret getirecekti.

‘New York Times’ gazetesi, ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ı, tüm insanlık için “Eski Ahit’ten bu yana okunması gereken ilk edebiyat ürünü” olarak tanımladı.

marquez aile

Gabriel Garcia Marquez, 1958’de Mercedes Barcha ile evlendi ve Meksiko’ya yerleşti. Rodrigo ve Gonzalo isimli iki çocuğu oldu. O, Mercedes’i neredeyse çocukluğundan beri seviyordu. Aşkı o kadar büyüktü ki ‘Yüzyıllık Yalnızlık’taki esrarengiz kadın, eczacı Mercedes’i yaratırken karısından esinlenmişti.

Usta yazar yıllar sonra Kolombiyalı ‘El Tiempo’ gazetesine verdiği bir röportajda henüz 14 yaşındayken kendisinden 5 yaş küçük Mercedes’le evlenmeye karar verdiğini anlatacaktı.

gabriel garcia marquez sözleri ile ilgili görsel sonucu

Márquez eserlerinde mekân olarak hep Latin Amerika’daki hayali kentleri seçti. Latin Amerikalılar bu yüzden onun eserlerinde kendilerinden çok şey buldu. İç savaşlar, darbeler, diktatörler, bitmeyen sömürü düzeni, salgınlar, doğal felaketler, bunlara direnenler…

Ama bu bilindik ve sıradan olaylar, onun kaleminde neredeyse sihirle damıtılır, bambaşka biçimde kâğıda dökülürdü. İşte Márquez’in ‘Büyülü Gerçekçilik’ akımı tam da buydu.

Gabriel García Márquez, 1982’de Nobel Edebiyat Ödülü‘ne layık görüldüğünde Kolombiya, Meksika ve Küba onun kendi yazarları olduğunu iddia edecekti. Aslında yanlış da değildi. Kolombiya doğup büyüdüğü, Meksika uzun süre yaşadığı ve çalıştığı, Küba ise siyasi olarak yakın hissettiği yerdi.

İsveç’te Nobel Ödülü açıklandıktan sonra ilk yemek yediği politikacılar arasında Bülent Ecevit’in de olduğu rivayetler arasındaydı.

Ä°lgili resim

Márquez, Stockholm’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldığı gün “Latin Amerika’nın Yalnızlığı” başlıklı bir konuşma yaptı: “…New York’un nüfusunu yedi ile çarparak çoğaltacak denli yeni insan doğuyor her yıl. Çoğu, en yoksul ülkelerde dünyaya geliyor ve bu ülkeler arasında elbette Latin Amerika ülkeleri de var. Buna karşılık, en gelişmiş ülkeler, yalnız bugüne dek var olmuş tüm insanları değil, ama bu kısmetsizlikler gezegeninden gelip geçmiş canlı yaratıkların tümünü yüz kez kül etmeye yetecek bir yok etme gücünü biriktirmeyi başardılar…”

marquez cabo sari cicekler

Usta yazar 17 Nisan 2014’te Meksika’daki evinde 87 yaşında vefat etti. Kardeşi, iki yıl önce, ünlü yazarın demans (bunama) hastası olduğunu ve yazmayı bıraktığını açıklamıştı.

Márquez’in ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ta anlattığı gibi “Sonra odasına girdiler, var güçleriyle sarstılar, kulağına avaz avaz seslendiler, burun deliklerine ayna tuttular, ama onu bir türlü uyandıramadılar. Çok geçmeden marangoz tabut için ölçü alırken, pencereden baktıklarında, minicik sarı çiçeklerin yağmur gibi indiğini gördüler.”

banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.