Onlar şiirlerine Kıbrıs’ın sosyal, siyasal, gelenek ve göreneklerini irdeleyerek ele aldı. Şiirlerin okunduğu zaman, sanki bizlerin Kıbrıs’ın o yıllarını yaşarmışız gibi bir duygu içerisine girdiğimizi görürüz, aslında onlar gizli birer tarihçi gibi yazdılar. Kıbrıs Türk şiirinde bu şiirleri okunduğu zaman, her birinin kendi döneminin tarihsel ve sosyal yapısını çok iyi bir biçimde dile getirdiği görürüz. Kısacası onların şiiri, Kıbrıs ve Kıbrıs Türk insanın geçirdiği çeşitli evreleri bizlerin gözleri önüne sermektedir.
URKİYE MİNE BALMAN
(Lefke,1927-)
Babası Yusuf Razi, annesi Fatma Nigar'dır. Beş kardeşin ikincisi idi. 4 yaşında Lefke'de ilkokula başladı ve 11 yaşında bitirdi. 1938'de Türk kızlarının eğitim gördüğü tek okul olan Lefkoşa'daki Viktorya Kız Okulu’na girdi. Bu dönemde önceleri ailesinin yanında, sonra ise yatılı okudu. Viktorya Kız Okulu, İngiliz müdür yönetiminde orta ve lise olmak üzere altı yıl idi. Matematik ve Türkçe dışında dersler İngilizce idi. Bu okuldan 1944'te mezun oldu. Lise dengi olmadığı için mezunlar lise mezunu sayılmıyordu. Bu yüzden çok istemesine rağmen Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ne gidemedi. Aynı yıl Lefkoşa'da Kız Öğretmen Koleji’ne girdi ve 1946'da mezun oldu.
Kız Öğretmen Koleji’nden mezuniyetinden sonra öğretmenliğe başladı. Tam 38 yıl sürecek bu yeni dönem, 1946'da Pergama (Beyarmudu)'da başladı. Daha sonra Gönyeli, Larnaka, Küçük Kaymaklı, Mora(Meriç) , Gaziveren, Lefkoşa gibi köy, kasaba ve şehirlerde görev yaptı. 1985 yılında 38 yıllık meslek hayatı sona erdi. Urkiye Mine Balman 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'na kadar İngiliz ve Rumlar’ın baskısı altında çok zor günler yaşadı. Bu dönemde çocuk yetiştirmenin önemini bildiği için kendini her şeyiyle öğrencilere verdi, idarecilik tekliflerini geri çevirdi, Türkiye'ye veya başka bir yere göç etmeyi düşünmedi.
Öğretmenliğe başladığı yıl kendisi gibi bir öğretmen olan Hüseyin Cahit Balman ile evlendi ve iki oğlu oldu.
Kıbrıs Türk Edebiyatı’nın , ilk kadın şairlerindendir. İlk şiir kitabı “Yurduma Giden Yollar”ı 1952 yılında çıkarmıştı. Gerçek anlamda ilk çağdaş şiir akımı olarak kabul edilen Hececi- Romantik akımını 1940- 50 yılları arasında görebilmekteyiz. Bu dönemin en etkili şairlerinden birisi olan Urkiye Mine Balman ilk olarak okuyucunun karşısına 1940 yıllarında çıkar. Özellikle ilk antoloji ve seçki diye kabul edebileceğimiz “Çığ Seçkisi”nde (1943) şairin şiirlerini görebilmekteyiz.
Urkiye Mine Balman’ın ilk şiirleri okunduğunda Türkiye’ye duyulan özlem teması dışında tüm şiirlerinde insanı, doğayı, çevreyi seven, bu temaları şiirinin içine yerleştiren, insanlarımızın duygularına inebilen bir şair olduğunu görebilmekteyiz. Ayrıca şiirlerini okurken o dönemin gelenek ve görenekleri, insan profili gözlerimizin önüne gelir. Bu nedenle şiirleri halkbilimi açısından da önemlidir.
KÖY DÜĞÜNÜ
Beş gündür davul zurna kaynattı koca köyü
Kız evinde çalgıyle dikiliyor yorganlar.
Gençler coşarak okur neş'eli bir türküyü
Böyle geçip gidiyor heyecan dolu anlar.
Davulun nağmesiyle çeyiz taşınır bir, bir
Ağla gelin, yan gelin! yüreğin pare, pare
Oğlan anası evde, döğme, zerde pişirir
Varın gidin bir haber, götürün nazlı yare..
Kızlar hep çevre olmuş son akşam güneşinde
Gelin döner başında sırmalı al duvağı.
Kadınlar desti kırar, kapının eşiğinde
Sözler uğur getirsin, kopmasın gönül bağı.
Çalınır sabahlara kadar, kına gecesi
Şakır, şakır oynayan iki oyuncu kadın.
Bir köyü eğlendirir defin, debleğin sesi
Gelin niye ağlarsın kırık gibi kanadın !..
Parlıyor alınlarda şimdi gümüş şilinler
Bir uğultu duyulur bir an halk arasında.
Bu coşan fasılları gönül ta içten dinler
Gelin kına yakınır tam gece yarısında
Ötede köy kahvesi, coştu akşamdan beri
Bu ne mes'ut gecedir, dem vuruyor ağalar.
Yanık, yanık gazeller, oynak halk türküleri
Güvey mes'ut kalbinde bir sonsuz heyecan var!.
Beyaz duvaklı gelin merdivenlerden iner
Şakır, şakır saçılır ortalığa paralar.
Ellerinde buhurdan tütsü verir nineler
Ağlama nazlı gelin, arkandan ağlıyân var!.
Bu düğün heyecanı söylenecek yarın da
İşte gelinle güvey artık elele verdi,
İki hasretli mes'ut, sıcak yuvalarında
Böylece düğün bitti! onlar murada erdi.
LEFKOŞA
Bin yıllık bir tarih
Hisarlar içinde
Yağmur ancak keskin
Bin gamlı şehir Lefkoşa
Yalnızlığa terkedilmiş
Sokaklar soğuk, daracık
Zaman sığmaz olmuş
Ne doluya ne boşa
Cumbalı taş konaklar
Kerpiçten evler
Hüzünlü anılar saklar
Eski sokakların köşe başları
Panjur pencerelerde ışıklar
Ahşap bir kapı açılmış sokağa
Oturmuş sere serpe insanlar
Arka sokaklarda çocuklar
Bir oyun kurmuşlar
Top gibi sekiyor ayaklarında
Yorgun kaldırımların
Kırık taşları
Yaşamlar tüketmiş güzelliklerini
Girne kapısından öteye
Şehirler abidesi
Anma töreni ve bugün çelenkler
Renk renk çiçekler
Saf tutmuş insanlar
Saygı duruşunda
Osman Paşa caddesinden
Mehmet Akif’e
Şehrin havası değişir
Dere boyu evler
Sazlık ve yıllanmış
Eski yeni evler
Yüksek apartmanlar
Gün boyu kalabalık
Kimi bisikletli kimi yayan
Artar eksilmez motor sesleri
Kumsal park’ın gezisinde
Bir çay ocağı
Kimi insanlar yürüyüşle
Kimi alışverişle
Süslü vitrinler göz kırpar
Hele bir gece olsun da
Duy gürültüyü
Sokak lambalarının ışığı
Yakala yakalayabilirsen
Akan zamanı
Pop müzik sesleri
Rap şarkıları
Bazen burada başlar
Ötede biter
Bu efsane şehrin
Hikâyeleri
15. 02. 2009
PEMBE MARMARA
(Lefkoşa,1925-Lefkoşa, 1984 )
Lefkoşa Victoria Kız Lisesi ile Türk Öğretmen Koleji'ni bitirip, ilkokul öğretmenliği yaptı. Dönemin gazetelerinde, I. Demet ve II. Demet şiir seçkilerinde yayımlanan şiirleriyle parladı. Türkiye'de Yedigün dergisinde göründü. Hececi şiirlerinden çok, "Garip" etkisindeki serbest şiirleriyle iz bırakan Pembe Marmara, biraz da Nihat Sami Banarlı'nın teşvikiyle Türkiye'de hececi şiirler yayımladı. Eski bir Lefkoşalı aileden gelen şair, fırtınalı bir yaşam sürdü. Bir an muzip, bir an marazi bir ruh halinin başdöndüren temposuyla yaşadı.Yüzünü görmeden Ümit Yaşar Oğuzcan'la nişanlandı, ama buluştuktan sonra ayrıldılar. Kıbrıslı Türkler’in günlük yaşamını ve konuşma dilini başarıyla şiirleştirdi. Evlenerek Türkiye'ye yerleşti, ancak kanser olunca Kıbrıs'a döndü. 40 yıllık bir gecikmeyle hazırladığı şiir kitabı, ölümünden sonra kızkardeşi tarafından yayımlandı.
ESERİ: Merdivenler (Selma Yusuf tarafından yayımlandı, Lefkoşa, 1986).
NAYLON ŞİİR
Moda!
Naylon
Pazarlar naylon dolu
Ne ararsan hep naylon
Elbise, çanta, iskarpin
Adamın ayranı naylon
Bir muz aldım naylonmuş
Babamın parası naylon
Bana "naylon" dediler
Sevgilim de naylon olsa ne olur?
Ne düşündüğünü! anlardım.
Yavuz ama darılmaz
Kafası ve çenesi naylondur
Farkına varmadan
Farkına varmadan
Naylon şiir yazmışım
Moda!..