banner913
banner932
banner1012

Balıkçı bir babanın kızı Fatma Dalgıçoğlu,

banner1020

Sağlıklı yaşam sırrı; Balık Balıkçı bir babanın kızı olan Fatma Dalgıçoğlu, 83 yaşına sağlıklı gelebilmesinde en büyük etken olarak sık sık balık tüketmesi olduğunu söyledi ve balık tüketiminin önemine değindi “Düğünlerimize de cenazelerimize de Rumlar gelirlerdi. Karıştırdılar. Birbirimizi öldürmeye başladık. Şimdi barış olsa iç içe yaşar mıyız? Ben yaşarım, yaşanacağına inanırım ama şimdiki genç nesil nasıl yetiştirildi, birlikte yaşanır mı bilemiyorum”

banner974
Balıkçı bir babanın kızı Fatma Dalgıçoğlu,

banner971

Fehime ALASYA

1933 yılında Baf'ta doğup büyüyen Fatma Dalgıçoğlu, denizle, balıkçılıkla iç içe büyümüş. İlkokulu bitirdikten sonra birçok genç kız gibi terzi yanına giden Dalgıçoğlu, eğitimine devam etmek istese de Baf’ta okul olmadığı için bunu başaramamış. İlkokulu her gün yaklaşık iki kilometre yürüyerek gidip gelerek okuyan Fatma Dalgıçoğlu, bu şartlarda liseye devam edememiş. İki kardeşli, küçük bir ailenin kızı olan Dalgıçoğlu, balıkçı bir babanın ve ev hanımı bir annenin kızı idi. Balıkçı bir babanın kızı olan Fatma hanıma balık tüketimini soruyoruz, “Her gün mutlaka balık yerdik, babama balıkları ipe dizmesine yardım ederdik, balıkları hurma dallarına dizerdik ve dizili satarlardı. Biz de dizerken içinden güzellerinden seçer, çeşit çeşit balık yerdik... Balık hiç soframızdan eksik olmadı... Evimizde o kadar çok balık pişerdi ki annem usanırdı. Çok da güzel satış yapardı babam, eskiden insanlar daha çok balık yerdi. Balığı sofralarınızdan eksik etmeyin, çok sağlıklı, çok faydalıdır...” diyor.

DENİZDEN GELEN İSİMLER; “DAMLA, DOLGUN, DERYA VE DALGA”

Çok sevdiği denizden esinlenen Dalgıçoğlu, çocuklarına “Damla, Dolgun, Derya ve Dalga isimlerini vermiş. “Çocuklara yeni isim koymuştuk, o zamanın devrinde herkes bize gülüyordu. Biz ata ismi istemedik, koymadık ama çocuklarımız istedi, bizim isimlerimizi koydular...” diyor Fatma hanım… Yaşına göre dinç ve enerjik olan 12 torun, 13 de torun çocuğu sahibi Fatma Hanım, bu durumunu zamanında çok fazla balık tüketmesine borçlu olduğunu düşünüyor. Onu tanıyanlar da bu durumu, çalışmayı çok sevmesine, bir an bile boş kalmamasına bağlıyor.

“DULLAR GİBİ EVLENDİM”

Gelinlik fotoğrafını sorduğumuz Fatma hanım eşiyle tanışmasının hikayesini şöyle anlatıyor; “Eşimin annesi istedi, annem vermedi, eşim sürekli mektup yazardı bana, hem önümde hem arkamdaydı, hiç vazgeçmedi. Annem de çok inattı, gel zaman git zaman neticede annemin inadı kırıldı, evlendik ama annem istemedi diye bana düğün de yapmadı, gelinlik giymeden dullar gibi evlendim... Eşim Safa, Drada'da (büyük balıkçı teknesinde) çalışırdı, meyhanesi vardı, çeşit iş yaptık…” diyor. Fatma hanım eşi Safa beyi altı yıl önce kaybetmiş. Kızı ile altlı üstlü yaşam süren Fatma hanım, birkaç yıl öncesine kadar araba kullanıyor, gönlünce istediği her yere gidiyordu. Şimdilerde “İstirahata çekildim” diyor ve evinde, televizyon karşısında mutlu bir yaşam sürüyor. Eşi Safa beyi çok ani kaybettiğini dile getiren Fatma hanım, bunun üzüntüsünü uzun süre üzerinden atamamış. O günleri anımsayan Dalgıçoğlu, “Eşim son güne dek sağlıklıydı, makarna yaptık, aldık Lefkoşa’ya kızımıza gittik, yedik içtik, geldik, markete girdik, sabah tost yapacak diye peynir aldı, eve geldik, ben üzerimi değişene dek bir tıkırtı duydum, gidip baktım yerde yatırdı, öldüğünü anladım.” diyor.  

VALİZİ BİLE HAZIRDI…

Cesaretli ve girişken bir kişilik olan Fatma Dalgıçoğlu, bunun avantajlarını hayatının her kademesinde görmüş. Dört çocuğundan ikisi doktor, biri eczacı, biri de işletmeci olan Dalgıçoğlu, 1974 Barış Harekâtı zamanında birçok Kıbrıslı gibi çocukları için büyük uğraşlar vermiş. 1974 yıllında Türkiye’de üniversite kazanan ve oraya gitmeye hazırlana çocuklarını şartlar ne olursa olsun yollamaktan vazgeçmemiş.

Fatma hanım o yılları şöyle anlatıyor; “Kasaba (Baf) düşünce biz gizli yollardan kaçmaya çalıştık, yakalandık, arabamızı aldılar, bizi bıraktılar, sonra tanıdıklarımız aracılığıyla arabayı geri verdiler, eşim ve kardeşim kuzeye geçmeyi başarmıştı, ben iki çocuğumla kaldım, arkasından başka kafileyle geçtim. Oğlum Dolgun, Türkiye’de tıpı kazanmıştı, valizi bile hazırdı, onu Türkiye’ye göndermenin yollarını aradım, tanıdık bulduk, valizini bir arabaya, çocuğumu başka arabaya koydum, daha doğrusu çocuğu arabanın içindeki eşyaların arasına sakaldık ve öyle geçti. Bizi doğrudan Güzelyurt'a getirdiler.”

“EVVEL KARDEŞ GİBİ GEÇİNİRDİK”

Rumlar ile Türklerin iyi komşuluk ilişkileri olduğunu anlatan Dalgıçoğlu, bu ilişkilerin halen daha devam ettiğini anlattı ve Nigi isimli Rum arkadaşlarıyla sınır kapıları açıldıktan sonra da onlar vefat edene dek görüşmeye devam etmiş. "Bakkal dükkânım vardı, son güne dek Rum müşterilerim vardı, iyi geçindik, hiçbir sorunumuz olmamıştı.' diyor. Düğünlerimize de cenazelerimize de Rumlar gelirlerdi. Evvel kardeş gibi geçinirdik, düğünlerine giderdik, beraber yemek yerdik... Karıştırdılar, insanlarımız darmadağın oldu... Sonra da birbirimizi öldürmeye başladık... Savaşın iyisi mi olur? Şimdi barış olsa iç içe yaşar mıyız? Ben yaşarım, yaşanacağına inanırım ama şimdiki genç nesil nasıl yetiştirildi, birlikte yaşanır mı bilemiyorum...”

“BİR ÇOCUKTA VARSA VAR...”

“Ben okumadım ama benim yerime evlatlarım okudu...” diyen Fatma Dalgçoğlu’nun gözleri parlıyor. Fatma hanım, o ders senin bu ders benim derken, çocuk yaşta özel derslere boğulan öğrencilerin ailelerine sesleniyor, nasihatlerde bulunuyor; “Çocuklarımdan ikisi doktor, biri eczacı, biri de işletmeci oldu, ben okumadım ama benim yerime evlatlarım okudu... Çalışacakları yerimiz yoktu, bir yatak odamız vardı, odada ancak da yürüyeceğimiz yol vardı, herkes yatağına girer yatağında okurdu... Torunlarımdan biri de doktor oldu, biri eczacı oldu... Şimdiki gençler da öldürünür, yok o ders senin yok bu çalışma odası benim... Bir çocukta varsa var... Okuyacaksa okur, okumayacaksa ne yaparsan yap okumaz. Çocuklar da çalışsın, tembel olmasın” diyerek tavsiyelerde bulunuyor.

banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.