banner913
banner932
banner1012

Tarihin canlı tanıklarından Helvacıoğlu, HALKIN SESİ ile birçok anısını hafızasında canlandırıyor

banner1020

42 yıl marangozluk yapan, 56 yıl eşi ile ayni yastığı paylaşan, tarihin canlı tanıklarından Helvacıoğlu, planlı çalışan, hayatı seven ve duygusal kişiliği ile HALKIN SESİ ile birçok anısını hafızasında canlandırıyor...

banner974
Tarihin canlı tanıklarından Helvacıoğlu, HALKIN SESİ ile birçok anısını hafızasında canlandırıyor

banner971

42 yıl marangozluk yapan, 56 yıl eşi ile ayni yastığı paylaşan, tarihin canlı tanıklarından Helvacıoğlu, planlı çalışan, hayatı seven ve duygusal kişiliği ile HALKIN SESİ ile birçok anısını hafızasında canlandırıyor

 

 

“Eskiden Mağusa'ya tren ile gidip gelirdik. Asal Şube'nin olduğu yer Lefkoşa'nın yegâne tren durağıydı, oradan trene binerdik, 'Tren Yolu' derlerdi o bölgeye... Lefkoşa'dan kalkan trenin her köyde istasyonu vardı, Büyük Kaymaklı, Miyamilya (Haspolat) ve sanayinin içinden geçerdik, demir köprünün üzerinden”

 

 

Fehime ALASYA

1932 yılında Lefkoşa'nın Yenicami Mahallesinde doğup büyüyen, tam bir Lefkoşa aşığı olan, Hasan Cemal Helvacıoğlu'nun hayatına, marangozluk yaparak geçen yıllarına, tahsilini tamamlamamış olmasının kalbinin bir köşesinde oturmuş yıllarına, anılarına ortak oluyoruz...

42 yıl marangozluk yapan, 56 yıl eşi ile ayni yastığı paylaşan, tarihin canlı tanıklarından Helvacıoğlu, planlı çalışan, hayatı seven ve duygusal kişiliği ile HALKIN SESİ ile birçok anısını hafızasında canlandırıyor. 

Tarihin tozlu yapraklarında, anılarda kalan 'Tren Yolu'

Lefkoşa'daki tren yolunu, 1940'lı yıllarını anılarını HALKIN SESİ ile paylaşan Hasan Cemal Helvacıoğlu, bizleri tarihin tozlu yapraklarına götürüyor: Helvacıoğlu tarifsiz bir keyif ile geçmiş yılların Lefkoşa'sını ve o Lefkoşa'daki anılarını şöyle anlatıyor: "Babam limanda çalışmak için Mağusa'ya gittiydi, ben de dört yaşındaydım, ailemle gitmiştim. Eskiden Mağusa'ya tren ile gidip gelirdik. Asal Şube'nin olduğu yer Lefkoşa'nın yegâne tren durağıydı, oradan trene binerdik, 'Tren Yolu' derlerdi o bölgeye... Lefkoşa'dan kalkan trenin her köyde istasyonu vardı, Büyük Kaymaklı, Miyamilya (Haspolat) ve sanayinin içinden geçerdik, demir köprünün üzerinden. Halen daha o köprü durur, yanında İngiliz'in ektiği efgalipto ağaçları vardı."

SAVAŞIN İZLERİ... 

"1939 yılında İngiliz alman savaşı çıktığında İngiliz bu memleketteki tüm işleri kapattı, herkes de mecbur gitti ve asker yazıldı. Babam da İngiliz askeri yazıldı." diyen Helvacıoğlu, beş yıllık Mağusa macerasının ardından yeniden Lefkoşa'ya geri döner. Dört kardeşli orta halli bir ailenin oğlu olan Hasan Çavuşoğlu, Atatürk'ün öldüğü yılları hatırladığını söylüyor ve hafızasında canlanan anılarını anlatmaya devam ediyor: "Atatürk öldüğünde ben birinci sınıftım, o günü hatırlıyorum. Geri Lefkoşa'ya geldik ama İngiliz bizi köylere yolladı, 'kaçın Lefkoşa bombalanacak' dedi. Bizler de annem ile Cihangir köyüne taşındık. Dayımların yanında, ilkokulu Cihangir'de bitirdim. Köylümüz olan Münür Hüseyin, o yıl, Terrasanta Fransız okuluna yazdırdı beni, ortaokula da o okula gittim. Okul Baf Kapısında idi. Ben Lefkoşa'da halamın yanında kalıp okula gidebiliyordum. Bir yıl kaldım ve annem Cihangir'den Kaymaklı'ya geldi, annemlerin yanına geçtim.

Savaş bitmişti, 1946 yılında babam 200 İngiliz lirası aldıydı, o parayla hemen Kaymaklı'da ev aldık ve 1963 yılına kadar orada oturduk. Okula gittiğim ilk yıl 26 Türk çocuğun içinde ben birinci gelmiştim ve yıllık 8 lira okul paramı kazanmıştım, iki yıl beleş okudum. Toplamda 3 yıl okuyabildim, parasızdık, sonraki yıllarda devam edemedim. Savaşın izlerini taşıyoruz."

 

"OKUYAN İNSANLARA İMRENEREK BAKIYORUM, ÇOK ÖZENİYORUM"

Yoksulluk yüzünden okula devam edemeyen Helvacıoğlu'nun okumaya duyduğu derin özlem ve okulunu bitirebilen öğrencilere duyduğu hayranlık, dökülen kelimelerinde saklıydı. Helvacıoğlu, "Tenefüse çıkardık, herkes limonatasını tatlısını alırdı biz seyrederdik, öyle öyle bir arkadaşım kanıma girdi, boş ver gel biz işleyelim para kazanalım deye deye beni de yoldan çıkardı ve okulu bıraktım. O zamandan beridir de okuyan insanlara imrenerek bakıyorum, çok özeniyorum. Okulu bırakıp 1947 yılında usta yanında marangozluğa başladım."

"TEK İSTEDİĞİM VARDI, O DA KIZLARIMI FERAHA ÇIKARMAK"

"Bizim 60 sene önce yaptığımız koltukları halen daha çeyizinden kalma kullananlar var." diyen Helvacıoğlu, 42 yılını verdiği marangozlukla geçen yıllarına ortak ediyor bizleri: "1950 yılında Rum tarafında Nikos Mavronihis adındaki usta yanında işe başladım. Sekiz sene çalıştım burada, ta ki Rumlar EOKA'yı kuruncaya kadar. Artık korkmuştum, gidip gelirken bana da birşey olursa diye vazgeçtim. Kuzeyde yine marangozluğa devam ettim. 1963 hadiseleri başlayınca ben de herkes gibi mücahit yazıldım, silah altına alındım. Boğaz karakolunda idim, usta başı olarak.

Mücahitlikte de marangozluk yapardım. Bu sürede Gokkina'da (Goççina,, Eski Erenköy) 16 ay kaldım. 1971 yılında Lefkoşa’da kendi dükkanımı açtım. Çok işlektim, sanatçıydım, işledim dövündüm durmadım. Tek istediğim vardı, kızlarım kira değil de sadece boğazını geçimini düşünsün, çok şükür yaptım da, işledim evlerini de çifter çifter aldım. Onları feraha çıkardım.

42 sene marangozluk yaptım. Her işin zorluğu var ve her iş de akıl işidir. Daha işe başlamadan nasıl bitireceğimi gözümde canlandırırdım. İşler hep yalancılık şimdi. Bizim 60 sene önce yaptığımız koltukları halen daha kullanırlar. Eski insanlar çeyizlerini bile saklar halen daha bugüne kadar. Şimdi birçok şey hazır, affedersiniz tükürükle yapıştırırlar, iki gün sonra kapısı bir yana kolu bir yana kaçar." diye anlatıyor. 

56 YILLIK BİRLİKTELİĞİN ARDINDAKİ YALNIZLIK...

Özellikle geceleri, sızlamaktan yorulmuş kalbine, dört duvar arasında söz geçiremediğini dile getiren Helvacıoğlu, eşini kaybettikten sonra tanıştığı şeker hastalığı ile mücadele veriyor. Düzenli beslenerek ve stresten uzak durarak yaşamaya çalıştığını ve bu hastalığı su yüzüne çıkarmadığını dile getiren Helvacıoğlu'nun en büyük dayanağı ayni apartmanda yaşadığı çocukları ve torunları... 1957 yılında evlendiği eşi ile nasıl tanıştığını sorduğumuz Hasan Bey, "Nasıl soru soruyorsun sen de?" diye sitem ediyor ve ekliyor:

 "Eskiden tanışma mı vardı, kızların ayak aşığını göremezdik, öyle tanışma oynaşma yoktu bizim zamanımızda. Aracı oldular, Küçük Kaymaklı'ya evlendim, evim de vardı. İki kızımız oldu. 56 sene birlikte yaşadık." diyor. Helvacıoğlu, 56 yıl ayni havayı soluduğu eşi Ayşe Hanım'ı kaybedeli iki yıl oluyor.

 

1989 yılında emekli olan Hasan Helvacıoğlu, çocukları ile günlerini geçiriyor. Kızının Dereboyu Caddesi'ndeki konfeksiyon dükkanında vakit geçiren Hasan Bey, İngilizce ve Rumca lisanı ile gelen yabancı müşterilere de yardımcı olmayı çok seviyor. 

banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.