“Ulusal Hödükler Adası Tüm Şiirleri-3” adlı 280 sayfalık eseri Çevre Yayınları arasından çıktı. Üç bölümden oluşan eserin ilk bölümü “Hödükname’den Seçmeler ve Diğer Şiirler, ikinci bölümü “Yeni Yıl Destanları”, üçüncü bölümü ise “Dörtlükler” başlıklarını taşıyor.
Usta kalem Özker Yaşın her zaman çizgisini yenilemiş, yeni konulara el atmış bir sanatçıdır. İlk hiciv şiir kitabını yayımlayan odur, ilk dergicilerden birisidir, “Savaş” gazetesini çıkararak eleştirici yönünü siyasi olarak bu gazetede sürdürmüştür. Kısacası Özker Yaşın şiirde de, politikada da her zaman muhalif bir insan olmuştur. Her zaman usta kalemini hicivsel ve taşlama biçiminde kullanmış ve bir çok kişiyle kalem savaşını yıllarca sürdürmüştür. İşte bu kitabında Özker Yaşın; hem Kıbrıs Türk Toplumunun siyasi ve sosyal yaşamının gerçeklerini, değişimini gözler önüne sererek, bir çok kişiye de taşlamalar gönderiyor şair.
Özker Yaşın kitabının girişinde eseriyle ilgili şunları yazdı: “
“Kıbrıs'tan ayrılarak İstanbul'a gelip yerleşmeye karar verdiğim 1985 yılında, o güne kadar çıkmış on üç şiir kitabımın bütün baskıları tükenmişti. Ada'dan ayrılmadan önce, bu kitapların üç cilt halinde toplu baskılarını yapmaya karar verdim.
Önce KIBRIS konulu şiirlerimin bulunduğu Bayraktar Destanı, Kıbrıs'tan Atatürk'e, Namık Kemal Kıbrıs'ta, Kıbrıs Mektubu, Mehmetçik Kıbrıs'ta, Kanlı Kıbrıs, Oğlum 5avaş'a Mektuplar, Kıbrıs'ta Bayrak adını taşıyan sekiz şiir kitabımı KIBRIS BENiM VATANIM genel başlığı altında bir araya getirip yayımladım.
Bu toplu baskının yapılışından üç dört ay sonra da aşk, özlem, düşünce, Atatürk gibi konuların bulunduğu Ol Alem, Limanda Bir Gemi, Babil Daha Uzakta, Atatürk'e Saygı Duruşu adlı dört şiir kitabımı ve son yazdığım şiirlerim ile ağıtları ÖNCE KUŞLAR UYANIR genel başlığıyla yine bir araya getirip yayımladım. Bu iki toplu şiirler kitaplarımın baskıları 1986 yılı içerisinde gerçekleşti. Geride kalan Hödükname adlı hiciv-taşlama kitabım ile, gazete ve dergilerde yayımlanmış, sayıları epey fazla olan hiciv-taşlamalarımı ve dörtlüklerimi ULUSAL HÖDÜKLER MEMLEKETİ adını koyduğum üçüncü toplu şiirler kitabımda yayımlayacaktım. Yazık ki bunu başarama-dan Kıbrıs'tan göç etmek zorunda kaldım.
Niyetim İstanbul'a gelip yerleştikten kısa bir süre sonra da bu kitabı yayımlamaktı. Gel gör ki, evdeki hesap çarşıya uymadı. Yeni bir memlekete gelip yerleşmenin yarattığı zorluklar, peş peşe gelen hastalıklar, yolunda gitmeyen işlerin sıkıntıları ULUSAL HÖDÜKLER MEMLEKETİ adlı üçüncü toplu şiirler kitabımın yayımlanmasını geciktirdi. O kitabın dosyası uzun yıllar çekmecemde bekledi, durdu.
İstanbul’a geldikten sonra "Son Şiirler"genel baslığı altında yeni üç şiir kitabı daha yayımladım. Bu kitaplarıma yeni yazdığım taşlamalar ile birlikte yıllardır çekmecemde beklemekte olan ULUSAL HÖDÜKLER MEMLEKETİ adlı dosyadan seçip ayırdığım bazı hiciv-taşlama şiirlerimi de koydum. Aslında o üç kitapta çıkan taşlamalarım şimdi elimizde tuttuğumuz kitapta yayımlanmaları gerekiyordu.
Meraklılara ve araştırmacılara yardımcı olur düşüncesiyle, son çıkan üç şiir kitabıma aldığım hiciv-taşlama şiirlerimin adlarını ve bulundukları kitaplardaki sayfa numaralarını aşağıda veriyorum.
YÜREĞİMİN YARISI SENDE (1998) adlı şiir kitabımda Hacıkostis'e Mektup (s. 89-92), Selam 83 Yılı (s. 94-99), 1985 Yeni Yıl Destanı (s. 100-108), Kıbrıs'ta Yaşayan Bazı Şiir Heveskârları Üzerine Yazılmış Hiciv Denemeleri (s. 109-128), Behzat ile Hadi/e veya BirAcaip Aile (s.
129-134).
AKDENİZ'DE BİR ADA (2000) adlı şiir kitabımda Bak Şu Dava Adamına (s. 87-91), MEKTUP ŞİİRLER-Şiir MEKTUPLAR adlı şiir kitabımda "1970 Yılında Kıbrıs'ta Sosyete Hanımlarının Mektuplaşmaları" (s. 175-186)...
... Hödük NAME adlı hiciv-taşlama şiirleri kitabım okuyucuların geniş ilgisi ile karşılandı, kısa bir zaman içerisinde tükendi. Otuz yılı aşkın bir zamandan beri de meraklılar ve araştırmacılar tarafından aranmaktadır. İstanbul'daki adresime ulaşan birçok okuyucu HÖDÜKNAME’nin yeni baskısını yapmamı istediler.
Oysa ben kitabımı, HÖDÜKNAME kitabımı, toplu şiirler kitaplarımın üçüncü cildi ULUSAL HÖDÜKLER MEMLEKETİ’nin bir bölümü olarak yeniden yayımlamayı planlamıştım 20 yıl kadar önce.
Uzun sözün özeti, 20 yıla yakın bir gecikmeden sonra hiciv-taşlama ve dörtlüklerimi topluca yayımlamak kararımı yeniden yürürlüğe koydum. Kıbrıs'tan İstanbul'a göç ettiğimde birlikte getirdiğim ULUSAL HÖDÜKLER MEMLEKETİ adlı üçüncü toplu şiirler dosyasını çekmecemden çıkarıp baştan sona dikkatle okudum. Hayretle gördüm ki bunların önemli bir bölümü yazıldıkları günlerdeki çarpıcı esprilerini yitirmişler. Hatta bazılarını ne amaçla yazdığımı ben bile unutmuşum. Açıkçası çoğu güncelliklerini yitirmişler.
Yaptığım ilk iş bu tür "miadını doldurmuş"taşlama ve dörtlükleri dosyadan çıkarmak oldu. Dosyada bıraktıklarımın bazılarında eklemeler ve çıkarmalar yaptım. Bazılarını neredeyse yeniden yazdım. Kitaba İstanbul'da yazdığım yeni hicivleri, yeni dörtlükleri ve iki yeni yıl destanını da ekledim. Kitabın adını da değiştirip ULUSAL HÖDÜKLER MEMLEKETİ yerine ULUSAL HÖDÜKLER ADAsı yaptım.
Oldukça gecikerek yayımlanmış olsa da, işte üçüncü toplu şiirler kitabım elinizde. Savaş, Halkın Sesi, Kıbrıs Postası gazeteleri ile Olay dergisinde çıkan hiciv-taslama şiirlerim ile HÖDÜKNAME kitabımdaki şiir ve dörtlüklerden yaptığım geniş kapsamlı bir derleme... Ayrıca kitaba hiçbir yerde yayımlanmamış yeni dörtlüklerimi de ekledim.”
Kitabın içinde Kıbrıs Türk Toplumunun bir dönemine ışık tutacak, sosyal yaşama ve değişime dair en önemli şiirlerden birisi de sizlere aşağıda bir kısmını sunacağımız “2006 Yeni Yıl Destanı” şiirdir.
2006 Yeni Yıl Destanı
...
Sonu tatsız bitecek
Bir işe bulaşmayı
Elbette istemezdim.
Mücahitler Parkına
Çekip geyiklerimi
Su ve yiyecek verdim.
"Bu uzun yolculuktan
Oldukça yoruldunuz
Biraz dinlenin" dedim.
Sonra yaya olarak
Sarayönüne doğru
Yürümeye başladım.
* * *
O an hiç beklenmeyen
Bir mucize yaşadım.
Bir ZAMAN TÜNELİNDEN
Geçtim ve de şaşırdım.
Uzun yıllar önceki
Çocukluğumun şehri
Kirlenip pislenmemiş
Güzel Lefkoşadaydım.
Söğüdün Kahvesinde
Gazeteci Con Rifat
Hammalın Mustafayla
Tavla oynuyorlardı.
Muallim Suphi Rıza
Oturmuş bir masaya
Kitapçı Lütfi Beyden
Aldığı bir tiyatro
Kitabı okuyordu.
Ve başka bir masada
Dedikodu uzmanı
Matbaacı Akif'le
Kıbrıs Türk Cemaatı
Son mebusu Necati
Avkat Fadıl Korkut'u
Çekiştiriyorlardı.
Ve "BAĞRIMIZ YANIKTIR
SU VER NECATİ"diye
Lefkoşa Türk halkının
Söyledikleri şarkı
Unutulup gitmişti.
Mebus olmak uğruna
Necati bütün suyu
Dağıtıp tüketmişti...
Şamişici Abdullah
Dükkanında oturmuş
Müşteri bekliyordu.
Acıkmıştım iyice,
Bol hellimli bir börek
Söyledim kendisine
Ve böreğin üstüne
Bir porsiyon Şamişi
Yiyince arkasından
Karnım doydu iyice.
Abdullahın dükkanı
Yanındaki binadan
Bir ses duyuluyordu,
İçli bir tambur sesi.
Demek ki BECERİKLİ
Saz arkadaşlarını
Toplamış bahçesinde
Bir fasıl geçiyordu.
Müzik sesi keyfimi
Getirmişti yerine,
Tekrar çıkıp caddeye
Sarayönüne doğru
Başladım yürümeye.
Bisikletli kişiler
Gidip geliyorlardı.
O yıllar Lefkoşa'da
Otomobil sahibi
Olan kişi çok azdı.
Yollar her zaman tenha,
Trafik de rahattı.
Ve Tekke Bahçesine
Giden yolun başında
Kahveci Guşo ile
Abbas'ın Şerif Hanım
Doktor Fazıl Küçük'e
Sohbete dalmışlardı,
Gülüp duruyorlardı.
Mahkemeler önünde
Fıstıkçı Osman Gezer
Bir düzen veriyordu
Geçim teknesi olan
Fıstık arabasına.
Baktım beni görünce
İyice keyiflendi
Gülerek selam verdi
Ve şunları söyledi:
"Yılbaşı gecesinde
Fıstık siparişleri
Çoğaldıkça çoğaldı.
Bu işin üstesinden
Gelmem galiba bu yıl
Oldukça zor olacak.
Çuvallarca fıstığı
Fırına götürerek
Pişirmem gerekecek.
İsterseniz Özker Bey
Geçireyim sizi de
Müşteri Listesine,
Gelip alın o gece
Fıstığı sıcak sıcak.."
Osman Gezer fıstığı
Çok güzel fırınlardı
Ün yapmıştı şehirde.
Yalnız Türklere değil
Rum ve Ermenilere,
Mahkemede görevli
İngiliz hakimlere
Bol bol fıstık satardı.
Osman Gezer'den biraz
Fıstık aldım.
Yiyerek Yürüdüm ARASTA'ya.
Burası bir alemdi.
Kalabalık ve renkli
Benzeri az bulunur
Tipik bir Şark Pazarı.
Türkler Rumlar Ermeni
Vatandaşlar birlikte
Alış veriş yapardı.
Herkes birbiriyle dost,
Kavga doğuş olmazdı...
Dükkanının önünde
Babamın yakın dostu
Mustafa Boyacıyla
Konuştuk ayaküstü,
Hayatından memnundu
İşleri yolundaydı,
Gün geçtikçe de zengin
Olduğunu söyledi.
Etrafa baka baka
Geldim Belediyenin
O ünlü pazarına
Türkler, Rumlar buraya
BANDABULİYA derdi.
Pazar İngilizlerin
Güzel bir eseriydi.
Benim doğduğum yılda
Bitmişti inşaatı...
Buraya gelen sebze
Ve meyvelerin tümü
Dikkatle incelenir
Kalitesine bakıp
Satış fiyatlarını
Pazarın memurları
Saptarlardı ilk önce,
Saptanan fiyatların
Üzerinde hiç kimse
Malını satamazdı,
Ve kazık atamazdı.
İngilizler bu işe
Girişenler olursa
Hemen cezalandırır
Ve hapse atarlardı.
Saat öğle olunca
Gidip Ahçı Vahan'a
Adana Kebap yedim.
Vahan Adanalıydı,
Adana kebabını
Çok güzel hazırlardı.
* * *
Yirmi altı yaşımda
Sarayönü esnafı
Arasına katıldım.
Mecidiye sokakta
Bir kitapçı dükkanı
Açarak çalıştırdım.
Hayatımı alnımın
Teri ile kazandım.
Kimseyi kandırmadım
Kimseye borç takmadım
Dürüst bir tüccar oldum
Sevildim ve sayıldım.
Ticaret yaşamımda
Acı tatlı anılar
Yaşadığım olaylar
Gözlerimin önünden
Geçtiler birer birer.
Mecidiye sokakta
Çarşının en zengini
Bir Tellal Salim vardı.
Adı ibne olarak
Yayılmış olsa bile
Salim iyi adamdı.
Yazık ki hayatını
Bir gece bıçaklanıp
Çok fena noktaladı.
Kim öldürdü Salimi?
Yahut kimler öldürttü?
Polis bu cinayeti
Nedense aydınlatıp
Ortaya çıkarmadı.
Ve de Tellal Salim'in
Mirasını paylaşan
Haşarat arasında
Hiç hatıra gelmeyen
Ünlü kişiler vardı.
Sarayönünün renkli
Bir başka siması da
Mustafa Çoronik'ti.
Çoronik'le dalaşmak
Kolay bir iş değildi.
O çarşıda eşi yok
Bir küfür uzmanıydı.
Taktığı kişilerin
Elinden kurtulması
Asla mümkün olmazdı.
Saçları dökülünce
Bir peruk almış Denktaş.
Çoronikten çekinip
Takamamış peruğu,
Bana kendi anlattı.
"Şayet peruk taksaydım
Sarayönünden geçmek
Çok zor bir iş olurdu.
Çoronik'in ıslığı
Ve de takılmaları
Bozardı asabımı..."
Çoronik de çok iyi
Merhametli adamdı.
Birçok fakir çocuğu
Destekleyip okuttu.
Okullar açılınca
O fakir çocuklarla
Gelerek dükkanıma,
Gerekli malzemeyi
Kitap ve defterleri
Benden satın alırdı.
Şudur ki diyeceğim
Çoronik'in yaptığı
Bu tür yardımlarının
Canlı bir tanığıyım.
Sarayönü esnafı
içinde çok popüler
Bir başka renkli sima
Hasan Fahri Uzman'dı.
Hasan Fahri sevimli
Espirili adamdı.
Gözleri ışıl ışıl
Yanakları toz pembe
Göbeği kocamandı.
Yemeye ve içmeye
Meraklıydı rahmetli,
Bir yılbaşı gecesi iddiaya girerek
Kocaman bir hindiyi
Bir tencere pilavla
Yiyerek tek başına
Şaşırtmıştı herkesi.
* * *
Bir alemdi eskiden
Sarayönü Meydanı.
Bir başkaydı Lefkoşa
İnsanları, esnafı.
Merhaba Kemal Rüstem
Kitapçılar kralı.
Merhaba Berber Kaya,
Fotoğrafçı Fevzi Bey,
Merhaba Terzi Hoca,
Kamuran Aziz Hanım
Vedia Barut abla.
Kebapçı Sadi Usta,
Tellak Ahmet Nadide,
Ve de Hummusçu Musa,
Kadızade Burhan Bey
Baklavacı Bedevi
Kunduracı Muharrem.
Bir espri kaynağı
Doktor Fikret, merhaba!
Merhaba Beliğ Ata,
Ahmet Mithat Akpınar,
Terzi Harman, merhaba
Eczacı Nebil Nabi
Eczacı Macit Tevfik
Yoğurtçu Galadari.
Her gün YAVUZ imzalı
Makaleler döktüren
Mehmet Kazım Bedevi,
Hepinize merhaba.
Merhaba Ali Dana,
Merhaba Hakkı Süha,
Fazıl Önder merhaba.
Otelci Ali Rıza
Abdi Çavuş Sokağı
Sakinleri merhaba.
Gel gör ki Abdi Çavuş
Sokağına girince
Keyfim kaçtı iyice.
Bu sokakta oturan
Resmi Tarih yazarı
Biraz fazla kasıntı
Eski bir arkadaşım
Adını hatırlamak
Beni rahatsız etti.
O eski arkadaşla
Yaşadığım bir olay
Adamın ne teneke
Özker Yaşın’ın Eserleri:
Şiir
Ol Alem (1952)
Bayraktar Destanı (1953)
Kıbrıs'tan Atatürk'e (l 953)
Limanda Bir Gemi (1956)
Namık Kemal Kıbrıs'ta (1957)
Kıbrıs Mektubu (1958)
Mehmetçik Kıbrıs'ta (1960)
Babil Daha Uzakta (1963)
Atatürk'e Saygı Duruşu (1963)
Kanlı Kıbrıs (l964)
Oğlum Savaş'a Mektuplar (1965)
Hödükname (1970)
Kıbrıs'ta Bayrak (l 973)
Yüreğimin Yarısı Sende (1998)
Akdeniz'de Bir Ada (2000)
Mektup Şiirler-Şiir Mektuplar (2001)
Kıbrıs Benim Vatanım (Tüm Şiirleri I-1986)
Önce Kuşlar Uyanır (Tüm Şiirleri II-1986)
Ulusal Hödükler Adası (Tüm Şiirleri III-2006)
Roman
Bütün Kapılar Kapandı (1955)
Mücahitler (Kıbrıs'ta Vuruşanlar-1971)
Girne'den Yol Bağladık (1976)
Kıbrıslı Kâzım (1978)
Yaşantı-Anı-Roman
Nevzat ve Ben l (1997) Nevzat ve Ben II (2003) Nevzat ve Ben III (2004)
Oyun
Bayraktar Türküsü (1958) Zafer ve Bağış (1988)