banner913
banner932
banner1012

9.Uluslararası Karikatür Yarışması Albümü Çıktı

banner1020

banner974
9.Uluslararası Karikatür Yarışması Albümü Çıktı

banner971
Girne Belediyesi ve Kıbrıs Tür Karikatürcüler Derneği’nin her yıl geleneksel olarak düzenlediği Uluslararası Karikatür Yarışmasının, 9.Uluslararası Karikatür Yarışması Albümü 240 sayfa olarak bizlere ulaştı. Tümü renkli olarak basılan bu özel kitapta günden güne yok olan çevremiz, zeytinlerimiz vb. konularda muhteşem çizimler var. Sanatçıların yüreğine sağlık derken bu tip etkinliklere gönül verenlere çok teşekkür ederiz.  Ali Nesim hocanın dediği gibi:
“Ağaç yoksulu olmak sevgi yoksulu olmaktır,
Ağaç yoksulu olmak güzellik yoksulu olmaktır,
Ağaç yoksulu olmak “insanlık yoksulu “ olmaktır.
Ancak onlar bu gerçeği bir türlü anlayamadılar”.
 
DOST BİR ZEYTİN AĞACINDAN
İNSANOĞLUNA SESLENİŞ


Birinci Sesleniş
 
Ben bir zeytin ağacı!
Dağ başında...  ovalarda... tarlalarda...
Yaşam dolu, sevgi dolu, umut dolu.
Mis kokulu
gümüş yapraklı
altın yağlı.
 
Ben bir zeytin ağacı:
İnsan dostu
Kutsal bir ağaç!
 
Peygamberlerin ağacı,
Açları doyuran,
Fakirleri zengin eden,
Hastaları iyileştiren
İnsan dostu
Kutsal bir ağaç!
 
Nedendir bilinmez;
İnsanlar çoğaldıkça bizler azaldık.
Bizler azaldıkça insanlar çoğaldı.
İnsanların evleri ...
İnsanların yolları ...
İnsanların yerleşim alanları
Çoğaldıkça bizler azaldık.
 
İnsanların makinaları geçerken üzerimizden
Çatırdayan dallarımız değil
Kemikleriydi bizleri eken, sulayan insanların!
Yokolan doğaydı,
Yokolan,
     - insanların emekleriydi,
     - insanların anılarıydı,
     - insanların servetleriydi,
     - insanların nimetleriydi.
 
Soruyoruz:
N’oldu bize sahip çıkan insanlara?
N’oldu sevenlerimize?
Ne oldu babalarınıza... dedelerinize?
 
Biliniz ki!
Sevenleriniz oldukça yücelirsiniz ey insanlar
Sevenleriniz oldukça zengin olursunuz.
Unutmayın:
Sevenleriniz oldukça mutlu olursunuz.
 
 
Kendimize yuva yapalım derken
Yuvamızı yıktılar
Soyumuzu kuruttular,
“Daha çok, daha çok kazanalım” derken
Yoksullaştılar... yoksullaştılar... yoksullaştılar.
 
“Ağaç yoksulu olmak sevgi yoksulu olmaktır,
Ağaç yoksulu olmak güzellik yoksulu olmaktır,
Ağaç yoksulu olmak “insanlık yoksulu “ olmaktır.
Ancak onlar bu gerçeği bir türlü anlayamadılar”.
 
 
 
 
 
DOST BİR ZEYTİNAĞACINDAN
İNSANOĞLUNA SESLENİŞ

                 İkinci Sesleniş
 
Ben bir zeytin ağacı
Dağ başında...  ovalarda... tarlalarda...
Yaşam dolu, sevgi dolu, umut dolu.
Mis kokulu
Gümüş yapraklı
Altın yağlı.
 
Ben bir zeytin ağacı:
İnsan dostu
Kutsal bir ağaç!
 
Gül yerine koklanırdı
Bir zamanlar çiçeklerim.
Bal arıları öperdi
Sabah güneşiyle
Öbek öbek tomurcuklarımı.
 
Yaz sıcağıyle büyüdükçe
Yeşil daneli
Zeytinlerim dallarda
Anlatılmaz bir sevinç kaplardı
Köy meydanını.
 
Koltukları kabarmış köylüler
Sanki zeytinden takma bacaklarla
Yürürlerdi
Güpegündüz ortalıkta.
 
Bir sevinç... bir sevinç!
Bir coşku... bir coşku!
Benim yüzümden.
Hep benim yüzümden !
 
Hani laf aramızda gurur da duymaz değildim.
 
Ondördüne basmış kız gibi
Olup biteni anlayamazdım da
Yine de fettanca sallardım
Göğüs ve kalçalarımı.
 
Ben, “Zeytin”,
Ben bir zeytin ağacı,
İnsan sevgisiyle büyüyen
Can dostu
Can ağacı.
        
 
DOST BİR ZEYTİN AĞACINDAN
İNSANOĞLUNA SESLENİŞ

    Üçüncü Sesleniş
 
Ben, “Zeytin”,
Ben bir zeytin ağacı.
İnsan sevgisiyle büyüyen
Can dostu
Can ağacı.
 
Onbin yıldır aranızdayım
Ey insanlar!
Siz bana- ben size dost.
İki sevgili...
 
Bir aldımsa- bin verdim,
İstemedim, hep verdim.
Açlığa, susuzluğa yenilmedim.
Yokluklara boyun eğmedim.
Hep dik tutum başımı, direndim.
 
Yukarılara baktım hep,
Güneşe doğru yükselendim.
Yükselendim, yükselendim...
Gümüş renkli yapraklarım solmadı.
Eğri büğrü gövdem ve dallarım
Komşum çam ağaçlarını kıskanmadı.
Haksızlıklar karşısında yıkılmadım,
Bağırmadım, çağırmadım,
Çiçekleri, gülleri kıskanmadım.
 
Ben bir zeytin,
Ben bir zeytin ağacı
İnsan sevgisiyle büyüyen
Can dostu
Can ağacı.
 
Açları doyurdum,
Fukaraları zengin ettim
Çalışanları sevindirdim
Bir aldımsa- bin verdim.
 
Ben bir zeytin ağacı
Dağların, taşların süsü,
İnsanların sevgilisi
Genç kızların duvağı,
Bereketin kaynağı
Barışın habercisi!
Doğanın süsü
İnsan dostu “Zeytin ağacı”.
        
 
 
DOST BİR ZEYTİN AĞACINDAN
İNSANOĞLUNA SESLENİŞ

            Dördüncü Sesleniş
                              
Ben bir zeytin ağacı
İnsan sevgisiyle büyüyen.
Can dostu-can ağacı.
 
Doğanın süsü
İnsanların besin kaynağı
Peygamberlerin ağacı,
Barışın sembolu
Kutsal bir ağaç.
 
Aslında biz zeytinler
dağların ovaların boynu bükük
Mahzun ağaçlarıyız. Bizler
almak yerine hep vermeyi düşünürüz.
İşte tek tesellimizdir bu.
 
En büyük dostumuz insan.
En büyük dayanağımız insan.
En büyük güvencemiz yine insan!
Biz onları sevdik her zaman
Onlar da bizi sevdi:
Dayanıştık hep, seviştik
 Koklaştık yaşlılarla, gençlerle, çocuklarla.
 
İnsan gibi dostu oldukça
başını eğmez zeytin ağacı.
Meydan okur rüzgara, fırtınaya...
Meydan okur kuraklığa, susuzluğa.
 
‘Kol kırılır yen içinde kalır’ derler ya. İşte öyle
hep dost kaldık insanla iyi günde kötü günde.
Yol aldık uygarlıkların izinden
Bin yıllara doğru  birlikte.
 
Ben bir zeytin ağacı
Güçlü, mağrur. Daima başı dik sevenlerimin,
dostlarımın, insanların arasında.
 
Hiç unutmam
Birgün bir dede getirmişti
Torununu zeytin tarlasına. Beni, tarlanın
 en büyük ağacını göstererek  demişti ki:
“Ben senin kadar idim babam
bu ağacı diktiğinde.
Şimdi, o kocaman oldu bak!
Kızlarım, oğullarım, torunlarım
-baban ve sen-
bu ağaçla büyüdü.
bu ağaçlardan beslendi.
Zeytinlerinin yeşilinden çakistes,
Siyahından sele zeytini yaptık.
Yağ çıkardık değirmende oluk oluk!
Sen değirmen nedir bilir misin çocuğum?
Yağ nasıl çıkarılır zeytinlerden
Bilir misin?
Yarın sana onu da anlatacağım,
Beraber değirmene gideceğiz, yarın.”
 


İşte böyle demişti dede torununa
Başı dik, hem de gururlu!
Kendimize pay çıkarmıştık bizler de
İnsan dostu olmaktan gurur duyan zeytinler!
Söz vermişti ihtiyar torununa...
Gelecekti tekrar zeytin tarlasına
anlatacaktı.
Anlatacaktı torununa zeytinlerin öyküsünü,
Efsanelerini...
Anlatacaktı torununa herbirinin hikâyesini.
 
Ben bir zeytin ağacı;
Özgür ve mutlu
dağlarda, ovalarda,
 dostlarım insanların arasında...
Anımsıyorum yıllar... yıllar önce...
Dağ başında yabani bir ağaç olarak gelmişim dünyaya.
Zar zor bir yer bularak kendime
Büyümeye çalıştım çalıların,
              azganların arasında.
Üçbeş yıl içinde
 -şöyle “bir boy” kadar olmuştuk ki...
Birgün;
Bir adam geldi aşağı köyden
Özenle söktü beni, budadı...
Ve diğerleriyle birlikte yükledi eşeğine.
Buraya tarlasına getirdi. Açtığı
       çukurlara ekti, birer birer. Her gün eşeğine
       yüklediği  su tenekeleriyle suladı, gübreledi.
Bir yıl sonra da... aşıladı bizleri.
Baktı. Gözbebeği gibi korudu, sakındı.
Şahidimdir Tanrı,
Şahidimdir dağlar, taşlar, ağaçlar...
Çocuklarından ayırmadı. Fidancıklarını,
Çocuklarından ayrı komadı.
 
banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.