1877-1878 Osmanlı-Rus Harbinin ardından Kıbrıs’ın idaresinin geçici olarak Atalarımız tarafından İngilizlere devredilmesiyle birlikte Rum-Yunan ikilisi Megali-İdea hayalleri çerçevesinde var olan Enosis isteklerini yüksek sesle dile getirmeye başlayacaklardı. I.Dünya Harbi günlerinde Osmanlı Devleti ile İngiltere’nin zıt kutuplarda yer almalarının ardından İngiltere Kıbrıs’ı işgal ettiğini duyuracaktı. Türk İstiklal Savaşının ardından imzalanan 24 Temmuz 1923 Lozan Barış Anlaşması ile de Kıbrıs Adası İngiltere’ye bırakılıyordu.
Geriye dönüp baktığımızda Rum-Yunan ikilisinin Megali-İdea hayalleri çerçevesinde Enosis’e giden yolu açmak için girişimlerinin İngiliz Yönetimi döneminde 1930’lu yıllardan itibaren hız kazandığını görüyoruz. Nitekim Rumlar, 1930-1931 yılları boyunca ‘Enosis’ ve anayasal değişiklik isteklerini sürdürmekten geri kalmayacaklardı. 20 Ekim 1931 günü Limasol’da Kitium Piskoposu Nicodemos o güne kadar görülmemiş bir kalabalığa “Enosis” için seslenirken eğitimli bir toplum olarak Helen bayrağı altında özgür yaşamamız gerektiğini göstermenin zamanı gelmiştir” demişti.
Rum liderliğinin bu çerçevede yer alan çalışmalarına karşı Kıbrıs Türk Halkı Liderimiz Dr. Fazıl Küçük, Rauf R. Denktaş ve de dava arkadaşlarının önderliğinde 28 Kasım 1948’de ve 11 Aralık 1949’da Lefkoşa’da düzenlenen mitinglerde on binlerce Kıbrıs Türkü, Rum-Yunan ikilisinin Enosis yönündeki girişimlerine karşı Adanın eski sahibi anavatanımız Türkiye’ye iadesi yönünde isteklerini dile getiriyordu.
Rum-Yunan ikilisinin tarihin derinliklerinden gelen Megali-İdea hayallerini gerçekleştirmek için Komünist AKEL Partisinin desteğinde Rum Ortodoks Kilisesinin 15 Ocak 1950’de bir hafta süreyle Ada genelinde düzenlediği Enosis Plebisitinde oy kullanan 224747 Rum’un 215108’i, diğer bir değişle %96’sı Enosis’e ‘Evet’ demişlerdi.
O günde konu Enosis Plebisiti sonuçlarının İngiliz Yönetimine verilmesinin ardından 1954’te Plebisit sonuçları Yunanistan tarafından BM’e taşınır. O günde Anavatanımız Türkiye, İngiltere’nin desteğinde BM’de konunun görüşülmesinin engellenmesinin ardından bugün kuruluşu 1952 olarak bilinen EOKA tedhiş örgütü, gerekli çalışmaların ardından Generel Grivas’ın emri ile 1 Nisan 1955’te İngilizlere ve Kıbrıs Türk halkına karşı bombalarını patlatarak faaliyete geçecekti.
Rum-Yunan ikilisinin Enosis girişimlerine karşı Anavatanımız Türkiye’de 8 Haziran 1958 tarihinde İstanbul Beyazit Meydanında başlayan “Ya Taksim Ya Ölüm” mitinglerine yüz binler katıldı. Anavatanımız Türkiye geneline yayılan mitingler 6 Temmuz 1958 tarihine kadar devam etti. O günde toplamda katılımın milyonları bulduğu mitingler sonrası Türk Kamuoyunun Kıbrıs’a yönelik duyarlılığın en üst noktalarına ulaşmıştı.
Geriye dönüp baktığımızda bugün kuruluşu 1 Ağustos 1958 olarak kabul edilen Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşen Kıbrıs Türk halkı Rum-Yunan İkilisinin Enosis hedeflerine hele bir dur diyecekti..
Kıbrıs Cumhuriyetinin kuruluşuna giden yolda 19 Şubat 1959 Zürih ve Londra Antlaşmalarını imzalayıp 6 Mart 1959’da Kıbrıs’a dönüşünde konu antlaşmaları imzaladığı için kendini tenkit edenlere Makarios: “Bu Antlaşmalar Enosis’e Sıçrama Tahtası Olacak” derken benzer şekilde bu antlaşmaları imzaladığı için Yunan Meclisinde kendisini tenkit edenlere Yunanistan Dışişleri Bakanı Evangelos Averof : “Beyler Düşününüz Bir Kere Enosis’e Kıbrıs Cumhuriyetinden Mi, Yoksa İngiliz Yönetiminden Mi Daha kolay Gidilir” demişti.
Bu söylemleri ile Rum-Yunan ikilisinin 1960 Antlaşmalarını Enosis’e sıçrama tahtası olarak gördükleri çok açık ve netti. 16 Ağustos 1960 Lefkoşa Antlaşmaları ile Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edilir ve o günde Garanti Antlaşmaları çerçevesinde Mağusa Limanından 650 kişilik Türk Askeri Alayı ve 950 Kişilik Yunan Askeri Alayı ayak basarken Kıbrıs Türk Halkı 82 yıllık bir aradan sonra Türk Askerine yeniden kavuşmanın mutluluğunu yaşıyordu.
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşunu Enosis’e sıçrama tahtası olarak gören Makarios, öncelikle Anayasa’da değişiklik yapmak isteyecek ancak Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Liderimiz Dr. Fazıl Küçük buna onay vermeyecekti. Bu gelişmenin ardından Makarios 22-26 Kasım 1962 tarihleri arasında Ankara’ya kadar gidecek ancak İsmet İnönü Hükümeti de Makarios’un Anayasa değişiklik isteklerine ‘hayır’ diyecekti.
Ankara ziyaretinde de hedefine ulaşamayan Makarios, Enosis’e giden yolu açmak için önceden yaptıkları hazırlıklar çerçevesinde 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarını gerçekleştirecek ve bu silahlı saldırlar ve katliamlar kısa sürede tüm adaya yayılacak ve de bu gelişmelerle birlikte Kıbrıs Türk Halkı 103 köyden göç etmek durumunda kalacaktı.
Bu gelişmelerle birlikte Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT), yer yüzüne çıkarak Rum-Yunan ikilisinin silahlı saldırılarına hele bir dur derken 25 Aralık 1963’te Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf R. Denktaş’ın çağrısı üzerine Anavatanımız Türkiye’nin askeri uçaklarının gerçekleştirmiş oldukları ihtar uçuşları ile hele bir dur diyecekti..
21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarının ardından Kıbrıs sorunu BM Güvenlik Konseyi’ne taşınır. BM Güvenlik Konseyi aldığı 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararı ile Kıbrıs’a Barış Gücü Askeri gönderilecekti. Keza, bu karara itiraz eden Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf R. Denktaş’ın Ada’ya girişini Makarios yasaklayacak ve Rauf R. Denktaş yıllarca Ankara’da ikamet edecekti.
21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarıyla birlikte adanın her yanında kurulan barikatlarla Kıbrıs Türk halkı ablukaya alındı. Yollardan, barikatlardan, bağından, bahçesinden toplanan Kıbrıs Türkleri katledildi, kuyulara atıldı, toplu katliamlara uğradı.
Rum-Yunan silahlı saldırılarının ada geneline yayılmasının ardından Kıbrıs Türk halkı için çok önemli olan Erenköy ve bölgesine binlerce Yunan Askeri desteğinde Rumlar silahlı saldırılar gerçekleşti. Ağustos 1964’te Erenköy ve bölgesine on binlerce Rum ve Yunan askerinin saldırılarına karşı 8-9 Ağustos 1964’te gerçekleştirilen ihtar uçuşları ve Türk Savaş Uçaklarının bombardımanı olmasaydı, Ada çooktaaan Yunan adası olacaktı ve de Adada Girit misali bir tek Türk kalmayacaktı.
Rum-Yunan ikilisi Kıbrıs Türk halkını yıllarca abluka altında tutmayı başardı, uyguladığı ambargolarla aç ve susuz bıraktı, binlerce Kıbrıs Türkü çadırlarda, okul salonlarında, sinema salonlarında, barakalarda, mağaralarda ve virane evlerde kaldı. Anavatanımız Türkiye’den gelen Kızılay yardımları olmamış olsaydı, anavatanımız Türkiye’mizin maddi ve manevi yardımları olmamış olsaydı, Kıbrıs Türk halkı, açlıktan kırılacaktı.
Erenköy bölgesinde Rum-Yunan ikilisinin bozguna uğramasının ardından kısa bir süre için de olsa Rum-Yunan silahlı saldırılarına kısa bir süre ara verilmesinin ardından yeni gelişmeler yaşanacaktı.
21 Nisan 1967’de Yunanistan’da gerçekleştirilen askeri darbe ile iktidarı ele geçiren Yunan Cuntası ilerleyen günlerde Anavatanımız Türkiye’mizin müdahale hakkını kullanıp kullanamayacağını görmek isteyecekti!. Nitekim, RMMO ve EOKA-B, 15 Kasım 1967’de Yunan Cuntası desteğinde Geçitkale ve Boğaziçi köylerine silahlı saldırılarda ve katliamlarda bulundular. O günde Anavatanımız Türkiye’nin gerçekleştirmiş olduğu ihtar uçuşlarının ardından BM Barış Gücü ve BM Güvenlik Konseyinin aldığı kararlar çerçevesinde 12 000 Yunan Askeri ve komutanları E. General Grivas’ın adadan çıkması sağlanıyordu.
Keza bu anlaşmalarla; 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararlarına karşı çıkması nedeniyle Makarios’un adaya giriş yasağı koyduğu Rauf R. Denktaş’ın adaya giriş yasağının kalkması üzerine Rauf R. Denktaş 13 Nisan 1968’de tarihinde adaya gelecek ve toplumlararası görüşme süreci Rauf R. Denktaş ve Glafkos Klerides arasında 3 Haziran 1968 tarihinde başlayacak ve yıllarca devam edecek, ancak Rum-Yunan ikilisinin Megali-İdea hayalleri nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanacaktı.
Kasım 1967’de Yunan Cuntası yaşadığı yenilgiye karşı rahat durmayacaktı!. Nitekim 15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası desteğinde RMMO ve EOKA-B’nin Makarios’a düzenlediği darbe sonucu Makarios’un yerine getirilen Nikos Sampson 17 Temmuz 1974’te Kıbrıs Helen Devletini ilan etti. O günde darbeden sağ olarak kurtulan Makarios, İngilizler’in yardımıyla adadan çıkmasının ardından İngiltere üzerinden ABD’ne giderek BM Güvenlik Konseyinde yapmış olduğu konuşmada “ülkem Yunan Cuntasının işgali altındadır. Kıbrıs’ta Türklerin de Rumların da hayatları tehlikededir” demişti.
Bu gelişmelerin ardından Anavatanımız Türkiye’nin düzenlediği 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluştu, Kıbrıs’a barış ve huzur geldi.
Yıllarca devam eden görüşme sürecinin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildi. Kıbrıs Türk halkına düşen görev, temellerinde, kahraman Mehmetçiklerimizin, TMT mensuplarının, Mücahit halkımızın, aziz şehitlerimizin canı ve kanı olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yaşatmak ve tanınmasını sağlamaktır..
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa.. DEVAM EDECEK.