banner913
banner932
banner1012

Yavru külliye: Bir sabah ansızın geldiler…


Hasan KAHVECİOĞLU

Hasan KAHVECİOĞLU

Okunma 04 Ekim 2022, 15:03

Sabah bir uyandık, bir de baktık ki, “ansızın” geldiler…
Dozerler, greyderler, kamyonlarla ormanlık alanı işgal ettiler…
Önce bircik bircik o güzelim ağaçları söktüler…
Bu yeşil alan, 1974’ten beridir, “asker” tarafından korunuyordu…
Lefkoşa’nın ortasında, bir gelinlik başı gibi parlıyordu…
Tam 48 yıldır, yanına kimse yaklaştırılmadı…
Kim bilir o katledilen genç ve yaşlı ağaçları kimler dikmişti?
İngilizler, Rumlar, Ermeniler, Maronitler…
Günün birinde, bu “askeri bölge” içinden bir yol geçirmek zorunluğu doğmuştu…
Belediye; aylarca “asker”le pazarlıklar yaptı…
Konu, ta Genelkurmay’a kadar gitti…
1974 savaşında ele geçen bu kocaman alan, Rum tarafına çok yakın olduğu için, asker ciddi bazı “önlemler” talep ediyordu…
Yolun güneyine kilometrelerce beton duvar inşa edildi…
“Askeri bölge” olarak tüm arazi günümüze kadar korundu…
Yakın zamanlarda, komutanlardan biri, şehrin ortasında kalmış bu güzelim alanı “askeri bölge” olarak tutmanın akıl kârı olmadığını anladı…
“Gelin bu alanı sivile devredelim” dedi…
Dr. Sibel Siber, Meclis Başkanı iken, “asker” 500 dönümün üzerindeki bu araziyi “Meclis’e” verdi…
Mustafa Akıncı Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduğunda, 13 yıl Belediye Başkanlığı’nı yaptığı Lefkoşa’nın tam ortasındaki bu “ölü alanı” görmezlikten gelmedi…
Hemen bir geniş toplantı düzenledi…
TC Büyükelçisi, komutanlar, Belediye Başkanı, Meclis Başkanı, hepsi oradaydı…
Akıncı, konukların önüne; havuzu, dinlenme ve eğlence alanları, yürüyüş yolları ile dev bir park projesi koymuştu…
“Gelin güçlerimizi birleştirelim, Lefkoşa’ya harika bir yeşil alan kazandıralım” dedi…
TC Büyükelçisi, “Ben bu projeye para veremem” dedi…
Haklıydı… “Domuzcular Burnu” park projesine büyük para ayırmıştı ve buna öncelik veriyordu…
Cumhurbaşkanlığı, projenin ilk masraflarını karşılamış, ne yapılacağını ortaya koymuştu.
Meclis Başkanı Teberrüken Uluçay idi…
“Bu arazi Meclis’e verildi, siz karışmayın, biz gerekeni yapacağız” dedi.
Oysa en akıllıca iş; projenin Lefkoşa Belediyesi’ne verilmesiydi…
Başkan Harmancı, “Bize bu alan verilirse hemen yarın sabah işe başlarız” diyordu…
Meclis Başkanı buna razı olmadı.
Ama, kılını da kıpırdatmadı… Böylece, birçok başka proje gibi, bu da yarım kaldı…
Sayın Tatar, TC Cumhurbaşkanı’ndan “Bize de bir külliye yapın” diye ricacı olunca, 48 yıldır korunan bu güzelim yeşil alan, TC’li “müteahhit”e teslim edildi…
“Bir gece ansızın gelebilirim” siyaseti, sahada “bir sabah ansızın gelebilirim”e dönüştü…
Gece yarıları yayımladığı “emirname”lerle bilinen otorite, Kıbrıslıların uykuyu pek sevdiğini saptayınca, sabah namazından önce harekete geçti.
Başlangıçta hesap öyle yapılmamıştı aslında…
Geçen 20 Temmuz’da törenle temel atılması planlanmıştı.
Ancak, toplum öfkeliydi… Ekonomi çökmüş, enflasyon ikiye üçe katlanmış, iflaslar başlamıştı…
Bu kötü koşullarda TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “müjde” diyerek “külliye” temeli atması kimsenin umurunda değildi…
En iyisi, “bir sabah ansızın” dı…
Gerçi, bu sözler Yunanistan’a karşı söylenmişti ama olsundu…
Ha “İHA” ile bir gece ansızın Yunanistan’a, ha dozerle bir sabah ansızın Lefkoşa’ya…
AKP “yandaşı” müteahhit, KKTC bütçesinin üçte birini oluşturan “külliye” için çok “kurnazca” bir yöntem izledi…
CB sarayı ile meclis binası inşaatının (Külliye) alt yapı işlerini yerli “müteahhitler”e dağıttı…
Böylece onların başlangıçtaki “itirazlarını” bir güzel kırdı…
Geriye toplumsal hassasiyeti güçlü kesimlerin direnişi kaldı…
O işi de polis yapıyor…
Geçen günkü protesto eylemlerinde polisle çatışma ve gerginlikler yaşandı… Tutuklamalar oldu…
AKP; gereksiz, zamansız bir israf olan, üstelik belediyeden, KTMMOB’den, devletin kurumlarından izinsiz, kaçak “külliye” inşaatı inadını “algı” operasyonları ile sürdürmekte kararlı…
“Külliye”ye karşı mısın? Anavatan Türkiye’ye karşısın demektir…
Teröristsin demektir…
Aynı “kalem”den çıkmış sıra ile yayımlanan bakan bildirileri, külliyeye kim karşı çıkıyorsa, onu ihanetle suçluyor… 
Medyadaki “kampanya”lar korku salıyor… İnsanımız “Türkiye karşıtı” olarak damgalanıyor… Gün geçmiyor ki, Türkiye limanlarından bir Kıbrıslı Türk geri çevrilmesin…
TC Lefkoşa Elçiliği, medyaya 1 milyon Türk Lirası “hibe” dağıtacağını açıkladı… Yerel medyanın “kuşatılması” aleni biçimde yapılıyor…
Öte yandan, hükümet ortağı Yeniden Doğuş Partisi, Erdoğan’a şirin görünmek adına, ayrılıkçılığı körükleyen eylemler düzenliyor…
Külliyeyi istemeyenlere karşı protesto eylemi... Külliyeye destek pikniği…
Parti Başkanı ayrılıkçı Erhan Arıklı, Kıbrıslı-Türkiyeli ayrışmasını kaşıyor da kaşıyor…
Toplum gene ikiye bölünmekle karşı karşıya… “Külliye” yandaşları ve külliye karşıtları…
Oysa “külliye”ye karşı olmak; israfa, şatafata, gösterişe karşı olmaktır…
Lefkoşa’yı dibine kadar sevmektir, Kıbrıs’ı sevmektir… Yeşili, doğayı sevmek, çevreyi korumaktır…
Dünyaya “iradesiz bir kalabalık” görüntüsü verilmesine karşı çıkmaktır…
“Oturduğun koltuğu bana borçlusun” diyen zihniyeti reddetmektir…
Türkiye vergi yükümlüsünün parasının, gereksiz işlere harcanmasını kabul etmemektir…
Güzelyurt’un yarım kalan hastanesi, Girne’de yarım inşaat hastane, Lefkoşa’da yarım kalan Denktaş anıt projesi gibi bunu da başlatıp ortada bırakmayı içine sindirmemektir…
Yurtseverliktir yani… 
 
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.