banner913
banner932
banner1012

RUM-YUNAN İKİLİSİ MEGALİ-İDEA HAYALLERİ ÇERÇEVESİNDE ENOSİS RÜYASI GÖRMEYE DEVAM EDERKEN


Metin FAHRİOĞLU

Metin FAHRİOĞLU

Okunma 28 Mayıs 2022, 15:41

19 Şubat 1959 Zürih ve Londra Anlaşmaları çerçevesinde Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantörlüğünde  16 Ağustos 1960 Lefkoşa Anlaşmaları ile Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edilirken ayni gün 650 kişilik Türk Askeri Alayı ve 950 kişilik Yunan Askeri Alayı Mağusa limanından adaya ayak basıyordu. Ancak Rum-Yunan ikilisinin Enosis hayalleri nedeniyle Kıbrıs Cumhuriyeti uzun ömürlü olmayacak ve 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile yıkılacaktı..
22 Aralık 1963’te Lefkoşa ve  K. Kaymaklı’ya yapılan silahlı saldırıların hedefi 8 saat içerisinde Lefkoşa’da Türkleri teslim almak ve 24 saat içerisinde  ada genelinde etkisiz hale getirmekti. Ama Rum-Yunan ikilisi hedeflerine ulaşamayacaklar ve silahlı saldırılarını ve katliamlarını ada geneline yayacaklardı..23 Aralık 1963’te Ayvasıl’da,  6 Şubat 1964’de Arpalık’ta katliamlar yaşandı. 2 Ağustos 1964 itibarıyla Erenköy’e gerçekleşen binlerce Rum-Yunan Askerinin saldırılarının artması üzerine  8-9 Ağustos 1964’te Türk Savaş Uçaklarının müdahalesinin ardından Rum-Yunan askerleri bölgeyi terketmek durumunda kalacaklardı.
15 Kasım 1967’de Yunan Cuntası desteğinde RMMO ve EOKA-B’nin Geçitkale ve Boğaziçi köylerine düzenlediği silahlı saldırılarının ardından Türk Savaş Uçaklarının bölgeye yapmış oldukları ihtar uçuşları  sonrası BM Güvenlik Konseyi’nin de devreye girmesinin ardından varılan anlaşma sonrası 12 000 Yunan Askeri ve Komutanları E. GeneralGeorgiosGrivas Adadan çıkmak durumunda kalırken BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayı kararına itiraz eden Rauf R. Denktaş’a Makarios’un koyduğu adaya giriş yasağı kalkacak ve de yıllarca devam edecek  toplumlararası görüşme süreci Türk Cemaat MeclisiBaşkanı Rauf R. Denktaş ve Kıbrıs Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi Başkanı GlafkosKlerides arasında 3 Haziran 1968  tarihinde başlayan ancak yıllarca devam eden görüşme süreci Rumların Enosis’e giden yolu açma hedefleri nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanacaktı.
21 Nisan 1967’de Yunanistan’da iktidarı ele geçiren  Yunan Albaylar Cuntası desteğinde  15 Temmuz 1974’te  RMMO ve EOKA-B’nin Makarios’a karşı düzenlediği darbenin ardından  NikosSampson 17 Temmuz 1974’te Kıbrıs Helen Devletini ilan etmişti.
Bu gelişmelere Anavatanımız Türkiye’nin sessiz kalması  mümkün değildi.  Nitekim,  düzenlenen 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluşmuştur. Yıllarca devam eden görüşme sürecinde olumlu bir sonuca varılamamasının ardından 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiştir.
Bu gelişmelerin ardından Rum-Yunan ikilisi Ada’nın Güneyinde Helen hakimiyetini, istesek de istemesek de , kabul etsek de etmesek de  hayata geçirmişlerdir. Şimdilerde de hedefleri Kuzey’i de ele geçirerek  egemenliklerini  KKTC topraklarına yaymak ve Kıbrıs Helen devletini ilan etmektir, Kıbrıs Türk halkını Girit misali yok etmektir.
Ama ne yazık ki aramızda hala daha 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin  eşit ortağı olan Kıbrıs Türk halkının yönetimden dışlandığı, 21 Aralık 1963 Kanlı Noel  saldırılarından bu yana  Kıbrıs Cumhuriyeti diye bir devlet olmadığı, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının tarihe karıştığını  görmezden, bilmezden gelenler vardır. Şu bir gerçek ki, Rum-Yunan ikilisinin  21 Aralık 1963’te gerçekleştirdikleri silahlı saldırılar ve katliamlar sonucu    Kıbrıs Türk ve  Rum halklarının siyasi eşitliğine ve egemenliğine, ortaklığına dayalı 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti yıkılmıştır  ve de günümüzde Kıbrıs Cumhuriyeti değil, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi vardır.
Ancak ne yazık ki dün olduğu gibi bugün de AB ve BM  Güvenlik Konseyi Kıbrıs Türk ve Rum  halklarının siyasi eşitliğine ve egemenliğine  dayalı olarak ilan edilen 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin hala daha  varlığını sürdürdüğünü kabul ederek   GKRY’ni Kıbrıs’ta tek meşru devlet  ve 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti devleti olarak tanımaya devam etmektedirler.Dahası konu büyük güçler ve Rum-Yunan ikilisi,Kıbrıs sorununun sorumlusu olarak Kıbrıs Türk Halkı ve Türkiye olduğu noktasındadırlar. Ne yazık ki Rum-Yunan ikilisi  Türkiye Cumhuriyeti Hükümetlerini  , Türk milletini haksızca eleştirmekte ve suçlu ilan etmektedirler. 
Ne yazık ki, 1955-1958 ve de 1963-1974  yılları arasında yer alan Rum silahlı saldırılarını ve katliamlarını görmezden ve bilmezden gelenaramızdaki bazı çevreler sayıları az da olsa hala daha  Rumlarla  Federasyon çatısı altında bir aradayaşamak isteyenler vardır,  kendi halkını ve milletini haksızca suçlayanlar vardır, Rumlarla ayni devlet çatısı altında  yan yana yaşamak isteyenler vardır.
Dünden bugüne, BM Güvenlik Konseyi ve  AB Rumları ‘sözde’ 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti olarak kabul ettikten sonra  Rum liderliği Kıbrıs’ta, siyasi eşitlik ve egemenlik temelinde bir anlaşma yapar mı? Yapmaz!.. Dahası , aramızdan bazıları  hala daha Rumlarla ayni devlet çatısı altında yan yana  yaşamayı hedeflerken Rum liderliği Kıbrıs’ta asla ve asla adil ve kalıcı bir siyasi çözüme ‘evet’ demez ve de demeyecektir de.
Rum liderliği, dünden bugüne Kıbrıs Türk halkının  siyasi eşitliği ve egemenliğini tanımadığına göre bu noktadan sonra da tanıması söz konusu olmaz ve olamaz..  Rum liderliği adil ve kalıcı bir siyasi çözüm istemez diye , Rum-Yunan ikilisi Enosis hayali ile  yaşar diye, Kıbrıs Türk halkı bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’den vazgeçmesi asla söz konusu olamaz ve de olmayacaktır..
Günümüzde, silahsız Kıbrıs’tan söz etmekte olan Rum liderliği dünden bugüne Rum tarafının silah deposuna dönüştürmüşlerdir. Rum denizlerinde ve limanlarında, uçak gemileri, kol geziyor, yabancı savaş gemileri serbestçe dolaşıyor, askeri tatbikat üzerine tatbikatlar yapılırken buna  ses çıkarmayanlar, gıgını çıkarmayanlar, süt dökmüş kedi gibi sessiz kalanlar ve de 59 yıldan beri Kıbrıs Türk Halkının hakları gasp edilirken, Kıbrıs Türk Halkı yok yere cezalandırılırken, BM Güvenlik Konseyi 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararına ve diğer kararlarına sessiz kalırken , Kıbrıs Türk Halkı cezalandırılırken, suçlu Rum-Yunan ikilisine destek verenler,  sesini çıkarmayanlar şimdilerde Rumlarla birlikte “Birlik-Beraberlik-Mücadele Dayanışma Naraları” atıyorlar!.. Bu, Rum’a  teslimiyet değil de nedir?
1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin silah zoru ile  yıkan Rumları, Kıbrıs Cumhuriyetini işgal edenleri, bu devletin ortağı Kıbrıs Türk  Halkını devletten kovanları, Kıbrıs Türk Halkını göçe zorlayanları, Kıbrıs Türk halkına soykırıma varan silahlı saldırılarda ve katliamlarda bulunanları,Rumların yıktıkları Kıbrıs Cumhuriyeti’ni  hala daha meşru devlet olarak kabul edenler vardır!.  Unutmayalım ki, BM Güvenlik Konseyi ve AB Kıbrıs sorununun bugünlere taşınmasında çok önemli rolleri vardır. 
Rum-Yunan ikilisinin hedefi, Garanti Antlaşmalarının iptal edileceği, Türk askerinin adadan çıkacağı;tek devlet, tek egemenlik, tek uluslararası temsiliyetin olacağı, Rum göçmenlerin kuzeydeki evlerine, mülklerine dönebileceği, anavatanımız Türkiye’den gelen kardeşlerimizin geri döneceği, Kıbrıs Türk halkının ‘azınlık’ hakları ile Rum’a yama olacağı bir siyasi çözümü hedeflerken, Rumlar “Tek ve değişmez arzumuz, Kıbrıs’ın Yunanistan’la birleşmesidir, Kıbrıs doğal olarak Yunanistan’a bağlıdır” derken Rum-Yunan ikilisinin hedefleri çok açık ve net iken  ne yazık ki aramızda hala daha ‘sözde’ ‘Federasyon’ çözümünü dile getirenler vardır!
Sonuç olarak; Kıbrıs’ta var olan iki egemen ve eşit  halkın  statüleri Batı Dünyası tarafından, BM Güvenlik Konseyi tarafından, AB tarafından kabul edilmelidir.  Kıbrıs’ta var olan bu gerçekler kabul edilemeden, KKTC tanınmadan yeni bir görüşme süreci başlamamalıdır.
Kıbrıs Türk Halkına düşen görev, temellerinde aziz şehitlerimizin canı ve kanı olan bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yaşatmak ve de Anavatanımız Türkiye’nin de desteğinde tanınmasını sağlamaktır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..
 
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.