23 Kasım 1957’de gizli bir yeraltı teşkilatı olarak Rauf R. Denktaş, Dr. Burhan Nalbantoğlu ve Kemal Tanrısevdi  tarafından   Türk Mukavemet Teşkilatı TMT’nin kurulmasının ardından  TMT’nin ilk bildirileri dağıtılır.

Türk Mukavemet Teşkilatı TMT’nin amaçları şöyle özetleniyordu:

a)      Kıbrıs Türk halkının can ve mal güvenliğinin sağlanması,

b)      Enosis’i ve bu hedef doğrultusunda yapılan girişimlere ve estirilen  teröre karşı durmak,

c)      Kıbrıs Türk halkına yapılacak silahlı saldırıları geri püskürtmek,

d)      Kıbrıs Türk halkının anavatanımız Türkiye’ye bağlılığını sürdürmek ilkeleri vardır.

Gerçek şu ki; TMT,  bu ilkeleri doğrultusunda verdiği savaşta başarılı olmuş; özellikle 1958-1960 ve de 1963-1974 dönemlerinde  Kıbrıs Türk halkının direnişini örgütleyerek, Rum silahlı saldırılarına karşı ayakta durmasını sağlamıştır.

1958 yılında Hükümetteki görevinden istifa  eden Rauf R. Denktaş; 1959 Zürih ve Londra Antlaşmaları öncesinde TC Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ile görüşmek üzere Ankara’ya gitti. Bu görüşmede adaya  Türk askerinin gönderilmesi teklifini dile getirdi.  1959 Zürih ve Londra Anlaşmaları ile 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının hazırlanmasında çaba gösterdi. Ayni yıl Türk Cemaat Meclisi Üyeliği ve Türk Cemaati İcra Komitesi Başkanlığına seçildi.

16 Ağustos 1960 tarihinde 650 kişilik Türk Askeri Alayı ve 950 kişilik Yunan Askeri Alayı Mağusa Limanından adaya ayak basarken  Kıbrıs Türk halkı 82 yıllık bir aradan sonra Türk Askerine yeniden kavuşmanın mutluluğunu yaşıyordu.

Ancak ne var ki; Rum-Yunan ikilisinin  Megali-İdea hayalleri nedeniyle 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti uzun ömürlü olmayacak ve de 21 Aralık 1963 Kanlı Noel silahlı saldırıları ile yıkılacaktı. Bu gelişmelerin ardından Kıbrıs sorunu BM Güvenlik Konseyi’ne taşınır. BM Güvenlik Konseyi aldığı 4 Mart 1964  tarih ve 186 sayılı kararı ile adaya BM askerlerinin gönderilmesine karşı çıkması üzerine Rum liderliği Rauf R. Denktaş’ın adaya girmesini yıllarca engelleyecekti!..

O günde ısrarla Rauf R. Denktaş, “Kıbrıs Cumhuriyetini Rumlar yıkmıştır, ortada yoktur” diyordu ve doğruları dile getirdiği ve de konu BM Güvenlik Konseyi kararına itiraz ettiği için adaya girişi yıllarca engellenmiştir.   O günde BM Güvenlik Konseyi  karar taslağında  Kıbrıs Cumhuriyeti’ne  atıfta bulunulduğu için Rauf R. Denktaş bu karara itiraz etmiştir Zira Rauf R. Denktaş “Kıbrıs Cumhuriyeti yıkılmıştır, ortada yoktur. Rum-Yunan ikilisi silahlı saldırılar düzenleyerek  Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin  Türk kanadını hükümet dışına atmışlardır. Bu nedenle kararda  Kıbrıs Cumhuriyetine atıfta bulunulursa  Rumlar buna sahip çıkacak, sorun daha da  büyüyecektir” demiştir ama bu sözleri ne yazık ki dikkate almayacaktı..

Kıbrıs sorunu Mart 1964’te BM Güvenlik Konseyine havale edildiği zaman , ilk karar taslağında Kıbrıs Cumhuriyeti’ne atıf yapılmıştır.  Kıbrıs’ta akan kanın Türk kanı olduğunu dile getiren Rauf R. Denktaş,  “Kıbrıs Cumhuriyetini Rumlar yıkmıştır; ortada yoktur. Rumlar  Kıbrıs Türk halkına karşı silahlı saldırılar düzenleyerek  Kıbrıs Cumhuriyetinin Türk kanadını hükümet dışına atmışlardır. Bu nedenle kararda  Kıbrıs Cumhuriyetine atıfta bulunulursa  Rumlar buna sahip çıkacak, sorun daha da  büyüyecektir” demiştir.

Ayrıca Rauf R. Denktaş;  “Kimseye sözümü dinletemedim. Sadece kararın çıkarılması bir hafta geciktirilmiş oldu.  Araya İngilizler ve Amerikalılar girdi. Kıbrıs’ta akan kanın Türk kanı olduğunu, durdurulması gerektiğini, kendilerinin Kıbrıs Hükümeti Komisyonunun nasıl olması gerektiğini bildiklerini ve bunu garanti ettiklerini , kelimeler ve deyimler üzerinde oynayarak  daha fazla zaman kaybedilmemesi gerektiğini söylediler..

Türkiye’ye giderek Türk makamlarını da ikna ettiler. Neticede karar geçirilmiş oldu.  Kararın bu şekilde olmasına son derece  üzüldüm, ağladım.  Başımıza geleceği ve Rumların  bu kararı kendi lehlerine nasıl kullanacaklarını tahmin ediyordum.  Bunu Genel Sekreter U’Thant’a söyledim” demekle konunun ne kadar önemli olduğuna dikkat çekmiştir. 

Ne yazık ki, 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı BM Güvenlik Konseyi  kararı ile Rum yönetiminin Kıbrıs’ta meşru hükümet olarak tanınması Rum-Yunan ikilisinin silahlı saldırıları ada geneline yayılacaktı!. O günde alınan  BM Güvenlik Konseyinin aldığı 186 sayılı kararla Kıbrıs Türk ve Rum halklarının ortaklığına dayalı  1960  Kıbrıs Cumhuriyeti’ni  yıkan saldırgan Rumlara teslim edilmesi, Kıbrıs Türk halkının haklarının gasp  edilmesinin yerinde bir karar olması , adil bir karar olması mümkün değildir.

4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı Kıbrıs’ta siyasi çözümsüzlüğün  en büyük nedeni olmasına karşın; 24 Nisan 2004 Annan Planı Referandumunda  Kıbrıs Türk halkı ‘Evet’ derken  Rumlar ‘Hayır’ demişlerdi.  Konu ile ilgili  BM Güvenlik Konseyi Rumlara hangi yaptırımı gerçekleştirdi de biz bilmiyoruz?  Ne yazık ki; Kıbrıs Türk halkı cezalandırılırken ‘Hayır’ diyen Rumlar  ödüllendirilecek  ve de  1 Mayıs 2004  tarihinde ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti olarak  AB’ne üye olarak kabul edileceklerdi!..

Ne yazık ki günümüzde Rum-Yunan ikilisi  hala daha Kıbrıs Türk halkına Batı Trakya Türkleri gibi ‘azınlık’ hakları statüsünde siyasi çözüm hedeflemektedir. Rum-Yunan ikilisi dün olduğu gibi bugün de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yok sayarak Kıbrıs Türk halkını Federal bir yapı içinde ‘azınlık’ bir ‘cemaat’ olarak görmeyi hedefliyorlar.

11 yıl boyunca  Kıbrıs Türk halkı TMT etrafında bütünleşerek Rum-Yunan ikilisine karşı büyük mücadeleler vermiştir. 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’ta iki bölgelilik  oluştu. Yıllarca devam eden toplumlararası görüşme sürecinden olumlu bir sonuç alınamamasının ardından 15 Kasım 1983’te Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisinin  oy birliğiyle aldığı kararın ardından Rauf R. Denktaş tarafından bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildi.

Bu gelişmelerle birlikte Meclis Balkonundan  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilirken yanı başında Liderimiz Dr. Fazıl Küçük ve dava arkadaşı Osman Örek de vardı.  O günde Meclis Binasının önünde  on binlerce  Kıbrıs Türkü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ilan edilişinin mutluluğunu yaşarken  hasbelkader  ben de bu mutluluğu yaşayan  halkın arasında bulunmanın gururunu yaşıyordum.

Sonuç olarak; Kıbrıs Türk halkına düşen görev bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yaşatmak ve tanınmasını sağlamaktır. 

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş’ı bir kez daha saygıyla selamlıyorum. Ruhu Şad Olsun..

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..