21-30 Eylül 2021 tarihleri arasında New York’ta yer alan BM’nin 76. Genel Kurulu günlerinde 193 ülkenin temsilcilerinin Genel Kurul’a hitap etmesi yanında BM Genel Sekreteri Guterres’in daveti üzerine New York’ta bulunan KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar ve heyetinin 25 Eylül Cumartesi günü Guterres ile gerçekleşen 45 dakikalık görüşmesinin ardından 27 Eylül Pazartesi günü de KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar ve GKRY lideri Anastasidis ile yaklaşık 2 saat devam eden yemekli üçlü bir görüşme gerçekleştirmiştir.
Söz konusu yemek öncesi ve sonrası tarafların yapmış oldukları açıklamalara bakılacak olursa tarafların 27-29 Nisan 2021’de Cenevre’de gerçekleşen 5+BM toplantısındaki pozisyonlarını korudukları ve dün olduğu gibi bugün de taraflar arasında ortak bir zeminin olmadığı ve de tarafların anlaşabilmeleri için en ufak bir ümit ışığı dahi görülmediği bir kez daha çok açık ve net olarak görülmüştür..
Nitekim, taraflar daha bir araya gelmeden önce BM genel merkezine girişte gazetecilerin sorularına verdikleri mesajlarla pozisyonlarını ortaya koyarken BM Genel Sekreteri Guterres’in taraflara verdiği öğle yemeğinin formaliteden öteye gitmeyeceği çok açık ve netti!..
Nitekim; üçlü yemek öncesi BM Genel Merkezi’ne girişte gazetecilerin GKRY Lideri Anastasiadis’e sordukları “Kıbrıs’ta İki Devletli Siyasi Bir Çözüme Var Mısınız?” sorusuna kesin bir dille Anastasiadis: “Hayır!.. Ben İki bölgeli, İki Toplumlu Bir Federasyona Varım.” Yanıtını vermişti. Anastasiadis , Federasyon diyor ama nasıl bir federasyon? Onu da kendileri bilir!..
O günde gazetecilerin KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a GKRY Lideri Anastasiadis’in “İki devletli çözümü reddettiğini” dile getirmesi konusundaki sorusu üzerine sayın Tatar: “60 yıldan beri zaten Kıbrıs’ta iki devlet vardır. Kıbrıs’ın Kuzeyinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Güneyde Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti vardır. Bu saatten sonra kimse 60 yıllık devletinden vazgeçmez” demişti..
Tarafların bu söylemleri, BM Genel Sekreteri Guterrres’in düzenlediği bu öğle yemeği davetinin bir formaliteden öteye gitmeyeceği çok açık ve netti. Nitekim Guterres’in düzenlediği yemek sonrası gazetecilerin üçlü görüşmeyle ilgili sorularına verdiği yanıtta sayın Ersin Tatar: “..Genel Sekreter’in fikirlerimizi değerlendireceğine güveniyoruz” diye yanıt vermesi görüşme öncesi taraflar arası var olan çok farkı düşüncelerin aynen devam ettiğini gösteriyor ve de yakın bir gelecekte ortak bir noktanın da bulunmasının söz konusu olmadığı bir kez daha teyit ediliyordu..
Konu ile ilgili yapmış olduğu açıklamada “Kıbrıs Türk tarafının egemen eşitliğinin ve geçmişten gelen haklarının kabul edilmesi gerektiğini” dile getiren sayın Ersin Tatar; sürecin nasıl işleyeceğinin sorulması üzerine Kıbrıs sorunun yıllardan beridir sürdüğünü ve acelelerinin olmadığını dile getirerek “şu an yapmamız gereken Kıbrıs Türk halkının haklarını korumak ve ileriye dönük yolları görüşmek için her fırsatı değerlendirmektir” demişti.
Yine o günde konu 3’lü görüşmenin ardından Türkevi’nde düzenlediği basın toplantısında KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar: “27-29 Nisan 2021’de Cenevre’de gayrı resmi 5+BM toplantısında Türk tarafının ortaya koyduğu 6 maddelik önerinin arkasında durduğunu, Kıbrıs’ta artık yan yana yaşayan iki ayrı egemen eşit bağımsız devletin iş birliğinde bir anlaşma olabileceğini” kaydetti.
“Kıbrıs’ta federal anlayışla bir siyasi çözümün söz konusu olamayacağını” ifade eden sayın Tatar: “Yan yana yaşayan iki devletli çözümden başka bir çıkış yolu yoktur, tanınma için mücadelemizi sürdüreceğiz” demesinin ardından Guterres’in “iki taraf da onay vermeden bir görüşme başlatamam” dediğini hatırlattı.. New York ziyareti süresince farklı ülkelerin temsilcileri ile, kurum ve kuruluşlarla bir çok temasta bulunduğunu ve Kıbrıs sorununun ne olduğunu anlattığını kaydeden sayın Tatar: “Rum ile daha fazla zaman kaybedemeyiz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınmasına odaklanmalıyız” dedi..
Gerçek şu ki son bir yılda Türk tarafının gündeme getirdiği siyasi çözüm modeli nedeniyle Rum liderliği ne yaptığını , ne yapacağını bilemeden Kıbrıs sorunun siyasi çözümü için bir başka formül ortaya koymaya devam ediyor!..
10 Temmuz 2021 tarihli yerel basınımıza yansıyan haberlere göre; bir anma töreninde yapmış olduğu konuşmada Rum Meclis Başkanı Annitia Dimitriu: “Ülkenin yeniden birleşmesi, işgal altındaki topraklarına geri dönme, yabancı askerlerin ve garantörlük sisteminin olmaması vizyonumuz ve günlük mücadelemiz olmaya devam ediyor” dediği hatırlardadır!.
1 Eylül 2021’de GKRY tarafından “III. Makarios Büyük Haç Nişanı” ile ödüllendirilmesi töreninde yaptığı konuşmada ABD’li Senenatör Bob Menendez: “Son Türk askerinin Ada’dan ayrıldığını görme” hedefine ilişkin yapmış olduğu açıklamasını kınayan KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar: “Menendez’in sözleri asla kabul edilemez” dedi. 1 Eylül’ün , “Dünya Barış Günü” olduğunu dile getiren sayın Ersin Tatar: “Kıbrıs’taki barışın garantörlük haklarına dayanarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kıbrıs’taki varlığı sayesinde sağlandığını” ifade etti.
Ama ne yazık ki hala daha aramızda yerel basınımızda yer alan açıklamalarında “Egemen Eşitlik Temelinde İki Devlet” tezinin olmayacak duaya amin demek olduğunu savunan ve de “Kıbrıs’ta olabilecek tek çözüm federasyondur” diyenler vardır..
Günümüzde gerçek şu ki; 1972 yılından beri gündemde olan “federasyon görüşme süreci” Crans Montana Kıbrıs Konferansını Rum-Yunan ikilisinin 07 Temmuz 2017’de sabah saat 03’te terk etmeleriyle birlikte bir kere daha gündeme gelmemek üzere tarihin derinliklerine gömülmüştür!...
KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı sayın Rauf R. Denktaş için uzlaşmaz diyenlere şimdilerde sayın Ersin Tatar için söylenmedik söz bırakmayanlara sormazlar mı, KKTC’nin 2. Cumhurbaşkanı sayın Mehmet Ali Talat 4 yıl federasyon görüştü, KKTC’nin 5. Cumhurbaşkanı sayın Mustafa Akıncı Federasyon görüştü ve de Kıbrıs’ta siyasi çözüm adına verilmemesi gereken tavizler verdi, KKTC Meclisine sormadan ‘Harita’ bile verdi. Ama Rum-Yunan ikilisinin Megali İdea hayalleri çerçevesinde yer alan Enosis’i gerçekleştirme adına 7 Temmuz 2017’de Crans Montana Kıbrıs Konferansını Rum-Yunan ikilisinin sabahın erken saatlerinde 03.15’te terk etmelerinin ardından ilerleyen saatlerde düzenlediği basın toplantısında sayın Akıncı: “Bu Bizim Neslin Son Denemesiydi” demek durumunda kalmıştı!..
Çok açık ve net bir konu vardır. Rum halkı, sağcısı ile solcusu ile Rum Parti liderleri, GKRY Yönetimi ; Kıbrıs Türk halkı ile siyasi eşitliğe ve egemenliğe dayalı bir devleti, Kıbrıs Türk Halkı ile kesinlikle ve kesinlikle paylaşmak istemiyorlar!.. Hedefleri kesinlikle Rum devletine dönüşen Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yamalamaktır, Girit ve Rodos’ta olduğu gibi Kıbrıs Türk Halkını yok etmektir..
Kıbrıs Türk halkına düşen görev bağımsız ve egemen iki devletli siyasi çözüme dört elle sarılmaktır, bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınmasını sağlamak için harekete geçmektir.
Şu bir gerçek ki 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin temelleri 19 Şubat 1959 Zürih ve Londra Anlaşmaları çerçevesinde Kıbrıs Cumhuriyeti , 16 Ağustos 1960 Lefkoşa Anlaşmaları ile ilan edildi ve de ayni gün 650 Türk askeri ve 950 Yunan askeri Mağusa Limanından Kıbrıs’a ayak bastıkları halde günümüzde Anastasiadis; 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile Rum devletine dönüştürdükleri Kıbrıs Cumhuriyetinin kuruluşunu 1 Ekim 1960 olarak kabul ediyor ve de etkinlikler düzenliyor.
Nitekim bu yıl da 1 Ekim’de ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş yıldönümünü büyük bir coşku ile kutlayan Rum-Yunan ikilisi verdikleri mesajlarla Kıbrıs Cumhuriyetini Rum devleti olarak tanıttıkları gibi Yunan bayrakları altında kutladılar, Kıbrıs Cumhuriyeti bayrakları altında değil!. Geçen hafta yapılan konu törenlere, Yunan Hükümeti adına Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Panayotopulos katıldı. RMMO’na bağlı askerler ile Motorize birlikler ve savaş uçakları da resmi geçitte yer aldı…
Şimdilerde Nikos Sampson yok ama Anastasiadis var!.. Törende haddini aşan GKRY Lideri Nikos Anastasiadis : “Kutlama törenlerinde Kıbrıslı Türk vatandaşlarımız da olsaydı daha çok mutlu olurduk” demez mi? Anastasiadis ne demek istedi biliyor musunuz? Burası Kıbrıs Cumhuriyeti’dir. Burası Rum egemenliğinde bir devlettir. Kıbrıs Türkleri de 21 Aralık 1963 silahlı saldırıları ile Kıbrıs Cumhuriyetinden dışladığımız bir ‘azınlıktır’!..
Anastasiadis’in hedefi, Kıbrıs Türk halkını ‘azınlık’ hakları ile Rum devletine dönüştürülen ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yamalamaktır. Kıbrıs’ta yaşanan gerçekler vardır. Kıbrıs Türk halkı Rum’a yama olamaz ve de olmayacaktır. Kıbrıs’ta Türklerin ve Rumların adil ve kalıcı bir siyasi çözüm yolunda anlaşmaları için tek yol vardır; o da bağımsız ve egemen iki devletin birbirlerini karşılıklı olarak tanımasıdır!...
21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile Rum-Yunan ikilisinin hedefi Megali İdea hayalleri çerçevesinde Enosis’in gerçekleşmesini sağlamaktı. Nitekim 15 Temmuz 1974 Yunan Cuntası desteğinde RMMO ve EOKA-B’nin Makarios’a karşı düzenlediği darbenin de esas hedefi Kıbrıs’ı Yunan Adası yapmaktı.. Nitekim Makarios’un yerine getirilen Nikos Sampson 17 Temmuz 1974’te Rum Radyosunda yapmış olduğu konuşmasında Kıbrıs Helen Devletini ilan etmişti..
Rum-Yunan ikilisinin tarihin derinliklerinden gelen Enosis’in gerçekleşmesini hedefleyen bu darbeye Anavatanımız Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk halkının sessiz kalması mümkün değildi. Nitekim o günde Anavatanımız Türkiye’nin 20 Temmuz 1974 Barış Harekatını düzenlemesinin ardından Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluşurken Kıbrıs’a da barış ve huzur gelecek ve yıllarca devam eden görüşme sürenin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiştir..
Gelinen noktada Rum liderliği, Kıbrıs Türk halkına öneride bulunduğu siyasi çözüm modeli ile Kıbrıs Türk Halkının Rum’un azınlığı olarak yaşamayı kabul etmesini istiyor. Bu da Rumların Kıbrıs Türk halkına karşı ne kadar sahte ve aldatmaca içinde olduklarını gösteriyor!.. 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Rum devletine dönüştüğü çok açık ve nettir. Durum bu merkezde iken aramızdan bazılarına sormak gerekir. Hedefiniz hala daha Rumlarla federasyon mu?
Sonuç olarak; 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarının ardından Kıbrıs sorununun BM’e taşınması sonucu alınan 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı sonrası Kıbrıs sorunu bugünlere taşındı.
BM Güvenlik Konseyi, dünden bugüne Kıbrıs’ta dini, dili, kültürü ve ırkı tamamen farklı iki ayrı halkın olduğunu göz önüne alarak dünden bugüne alınan kararları gözden geçirmelidir. Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir siyasi çözüm için BM Genel Sekreteri gerçekçi bir tutum sergileyerek görevi iade etmelidir. BM Güvenlik Konseyi Kıbrıs sorunu ile ilgili olarak dünden bugüne aldığı kararları gözden geçirerek aldığı kararları Adanın gerçeklerine uyumlu hale getirmelidir.
BM, Adada tek yasal bir devlet vardır, o da 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti dediği sürece, Kıbrıs Türkü de bu devletin bir toplumudur dediği sürece Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir siyasi çözüme varılamaz…
Kıbrıs’ta bağımsız ve egemen iki devletin varlığı kabul edilmelidir. Kıbrıs sorunu Kıbrıs Türk halkı açısından milli bir davadır ve de Kıbrıs sorunu büyük Türk milletinin sorunudur.
Kıbrıs’ta tek siyasi çözüm bağımsız ve egemen iki devletin birbirini karşılıklı olarak tanıması ile mümkündür.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa…