banner913
banner932
banner1012

KIBRIS TÜRK HALKI KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ’NİN TANINMASI HEDEFİNDEN VAZGEÇMEYECEKTİR


Metin FAHRİOĞLU

Metin FAHRİOĞLU

Okunma 27 Ekim 2021, 12:20

Kıbrıs sorunu, Rum-Yunan ikilisinin dünden bugüne tarihin derinliklerinden gelen Megali İdea hayallerinden kaynaklanan bir sorundur. Dün olduğu gibi bugün de Rum-Yunan ikilisinin hedeflediği siyasi çözüm anlayışı  Megali İdea hayalleri çerçevesinde Enosis’e giden yolu açmaktır.
19 Şubat 1959 Zürih ve Londra Antlaşmaları temelinde Kıbrıs Türk ve Rum halklarının siyasi eşitliğine ve ortaklığına dayalı olarak ; Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin  garantörlüğünde 16 Ağustos 1960 Lefkoşa Antlaşmaları ile Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edilirken 650 Türk askeri ve 950 Yunan Askeri , Mağusa Limanından adaya ayak basıyordu. O günde 82 yıllık bir aradan sonra Türk askerinin adaya çıkışı nedeniyle Kıbrıs Türk halkının duyguları bir başkaydı..
Ancak; 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşunu Enosis’e sıçrama tahtası olarak gören Makarios, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yıkılmasına giden yolda Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasını değiştirerek Rum devletine  dönüştürme girişimlerinde bulunacaktı. Diğer bir değişle 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yıkan Rum-Yunan ikilisidir,  Megali-İdea hayallerine  teslim olanlardır.
Netice itibarıyla  bu antlaşmalar, Rum-Yunan ikilisinin Megali İdea hayalleri çerçevesinde yer alan Enosis’i gerçekleştirmek istemeleri nedeniyle uzun ömürlü olmayacak ve de 3 yıl 4 ay sonra 21 Aralık Kanlı Noel saldırılarıyla  Kıbrıs Cumhuriyeti’nin  yıkılarak Rum devletine dönüştürülmesinin ardından Kıbrıs sorunu BM Güvenlik Konseyi’ne taşınır.  
O günde alınan 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı öncelikle Rum liderliğinin günümüze kadar gelen siyasi çözümsüzlükte ve Enosis’e giden yolu açma mücadelelerinde  cesaretlendiren bir karar olmuştur.  4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararı ile BM Güvenlik Konseyi, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni resmen Megali İdea peşinde koşan Rum liderliğine teslim ederken Kıbrıs Türk halkının  siyasal eşitlik  ve ortaklık hakları gasp ediliyor ve görmezden geliniyordu.
Gerçek şu ki, Rum liderleri  Enosis’i gerçekleştirme adına   dünden bugüne Kıbrıs sorununun  siyasi çözümüne yönelik onlarca öneriyi reddetmişlerdir.  Rum liderliği dünden bugüne  siyasi eşitliği ve egemenliği Kıbrıs Türk halkı ile  paylaşmayı kabullenememişlerdir.. Rum-Yunan ikilisi  21 Aralık 1963  Kanlı Noel saldırıları ile yıktıkları  1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ne, Kıbrıs Türk Halkını ‘azınlık’ haklarıyla  yamalamak ve de Girit misali yok etmeyi hedeflediler..  Günümüzde , Kıbrıs Türk halkının bağımsız ve egemen devletinden, siyasal eşitlik ve egemenlik haklarından  vazgeçmesini isteyen Rum-Yunan ikilisi  “Garanti Antlaşmaları iptal edilmeli, Türk askeri adadan gitmeli, tüm Rum göçmenler evlerine , malına ve mülküne dönmeli” diyorlar.. 
21 Nisan 1967’de Yunanistan’da yer alan askeri darbe sonucu  Alb. Yorgios Papadopulos, Tuğgeneral Stylianos Pattakos ve Tuğgeneral Nikolaos Makarezos’tan oluşan Yunan Cuntasının    iktidarı ele geçirmelerinin ardından 15 Kasım 1967’de, Kıbrıs’ta Enosis’i gerçekleştirme girişimlerinde bulunacak ve de Geçitkale (Köfünye), Boğaziçi (Aytotro)  köylerine saldırılar düzenlenirken bu çatışma çok önemli sonuçları da beraberinde getirecekti!..
O günde 16-17 Kasım 1967 akşamı toplanan TBMM , 17 Kasım 1967 tarih ve 148 sayılı TBMM kararı ile Hükümete Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yurt dışında kullanılması konusunda yetki vermesinin ardından 17 Kasım günü Yunanistan’a ‘Nota’  verilmiştir.
Rum-Yunan silahlı saldırılarının ardından, Anavatanımız Türkiye’nin, uluslararası antlaşmalardan doğan haklarını kullanarak Kıbrıs semalarında savaş uçaklarıyla ihtar uçuşlarında bulunmasının ardından 30 Kasım 1967’de yapmış olduğu açıklamada Yunanistan Dışişleri Bakanı Pipinellis ; 1959 Zürih ve Londra Antlaşmaları dışında  Yunanistan’ın Kıbrıs’a gönderdiği bütün askeri kuvvetleri geri çekeceğini kabul etti ve de 12 bin Yunan askeri ve E. Albay Grivas ülkelerine   geri döndü.  
Ayrıca, 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı BM Konseyi kararının alınacağı günlerde yaptığı olumsuz girişimleri nedeniyle  Makarios tarafından Adaya giriş yasağı konulan  Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf R. Denktaş’ın adaya giriş yasağı kaldırıldı. Rauf Denktaş’ın 13 Nisan 1968’de adaya giriş yapmasının ardından  Rauf R. Denktaş ve Klerides arasında 3 Haziran 1968’de Beyrut’ta başlayan  toplumlararası görüşmeler  1 hafta sonra Lefkoşa’da devam edecek ve yıllarca sürecekti.
Ancak, Ada’nın Yunanistan’a bağlanmasının diğer bir değişle Enosis’in daha fazla  geciktirilmesine karşı olan EOKA’cı Rumlar ve Yunan  Cuntasının Kıbrıs’taki subayları ve askerleri 15 Temmuz 1974’te Makarios’a karşı darbe düzenlediler.  15 Temmuz 1974 akşamı Kıbrıs Türk ve Rum halkları top sesleriyle uyandı.  Darbeden sağ kurtulan ve İngiliz askerlerinin  yardımı ile Adadan çıkmayı başaran ve  İngiltere üzerinden ABD’ye giden ve de BM Genel Kurulunda konuşan  Makarios: “Ülkem Yunanistan’ın işgali altındadır, müdahale ediniz” derken Kıbrıs Türk Halkını bekleyen tehlikeleri de dile getiriyordu.
 Yunan Cuntası desteğinde  RMMO ve EOKA-B’nin  ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios’a karşı  15 Temmuz 1974’te düzenlediği darbenin esas hedefi Enosis’i bir an önce  gerçekleştirmekti. Nitekim Makarios’un yerine getirilen Nikos Sampson  2 gün sonra 17 Temmuz’da Kıbrıs Helen Devleti’ni Rum Radyo-TV’den ilan ederken Enosis için son adımını da atıyordu!..
Rum-Yunan ikilisinin,  Kıbrıs Türk halkını Girit misali yok etmesine Anavatanımız Türkiye’nin göz yumması mümkün değildi. Nitekim, Rum-Yunan ikilisinin girişimlerine karşı  birlikte hareket etmek için diğer garantör devlet İngiltere ile istişarelerde bulunmak üzere Londra’ya kadar giden ve eli boş dönen Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevit; TBMM’den aldığı tam destekle  20 Temmuz 1974 Barış Harekatını düzenledi.20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’ta  iki bölgelilik oluştu, Kıbrıs’a barış ve huzur geldi..
13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti ilan edildi.  Yıllarca devam eden  Federasyon  görüşmelerinden bir sonuç alınamamasının ardından  15 Kasım 1983’te  bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilan edilmesine karşın  yine de  yıllarca sürecek  Federasyon görüşmelerine devam edildi, ancak  olumlu bir sonuca varılamadı.. Son olarak  Crans Montana’da  28 Haziran-07 Temmuz 2017 tarihleri arasında gerçekleşen Kıbrıs Konferansının  Rum-Yunan ikilisinin sabahın erken saatlerinde  03.30’da Konferansı terk etmesinin ardından federasyon görüşme sürecinin bir kez daha başlamamak üzere sona erdiği kabul edilmelidir..
Gerçek şu ki; o günde KKTC Cumhurbaşkanı sayın  Akıncı: “Bu Bizim Neslin Son denemesiydi! ” demekten kendini alamayacaktı..  Ama ne var ki  hala daha günümüzde  aramızda Federasyon/Birleşik Kıbrıs peşinde koşanlar vardır!..
Gelinen noktada, KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hele bir dur diyerek  iki devletli, siyasi eşitliğe ve egemenliğe dayalı siyasi çözümü gündeme getirerek 18.10.2020 tarihinde  gerçekleşen 2.turda KKTC Cumhurbaşkanı seçilen sayın Ersin Tatar; Rumlarla resmi yeni bir  müzakere sürecinde iki tarafın eşit uluslararası statüsünün ve egemen eşitliğinin güvence  altına alınmasının şart olduğunu ortaya koyarak bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yoluna devam edeceğini dünden  bugüne  dile getirmeye devam etmektedir..
Kıbrıs’ta olası bir siyasi çözümde Rum-Yunan ikilisinin  öncelikli hedefi,  uygulamaya koydukları politikalarla  ‘sözde’ Federal bir siyasi çözümle  37 yıllık  bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tarihin derinliklerine gömerek Kıbrıs Türk halkını ‘azınlık’ hakları ile  ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yama  yapmaktır, Garanti Antlaşmalarının iptalini sağlamak ve Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığına son vermek ve de kısa sürede Kıbrıs Türk halkını Girit misali yok etmektir..
27-29 Nisan 2021’de Cenevre’de  gerçekleşen  5+BM Konferansında; “Kıbrıs’ta, eşit iki egemen devlet”  politikamızı resmen başlatan KKTC Cumhurbaşkanı sayın  Ersin Tatar:  “Egemen Eşitliğe Dayalı, Yan Yana Yaşayan İki Devlet formülü Artık Kıbrıs’ın Gerçeklerine Dayalı Bir Siyasettir. İster Tanısınlar İster Tanımasınlar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Ayrı Bir Devlettir” demiştir.
Nitekim, 27-29 Nisan 2021’de Cenevre’de gerçekleşen BM gayrı resmi 5+BM Konferansı  sonrasında  her şeye rağmen BM Genel Sekreteri Guterres; 2. Bir 5+BM Konferansı  için kapıyı açık tutarak Kıbrıs Türk halkının bağımsız ve egemen iki devletin  siyasi eşitliğine ve egemenliğine  dayalı çözüm  siyasetimizi sulandırmak ve de Rum-Yunan  ikilisi ve de bazı emperyalist güçlere fırsat yaratma adına  BM   kendi girişimlerine devam etmektedir!..
KKTC Cumhurbaşkanı olarak seçilmesinin ardından  yapmış olduğu açıklamada seçim kampanyası boyunca “Artık ayağa kalkmalı yeni, daha güvenli ve umut verici bir gelecek için artık bir takım yeniliklere gerek vardır” diyen sayın Ersin Tatar: “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yıkmaya ve ortadan kaldırmaya kimsenin gücü yetmez. Devlet kurma erdemine, onuruna ve haysiyetine erişmiş bir halk , yarım asır sonra kendi devletinin ortadan kalkmasına seyirci kalamaz..” demişti..
BM’nin 76. Genel Kurulu  etkinlikleri çerçevesinde  21-30 Eylül 2021 tarihleri arasında New York’ta bulundukları süre içerisinde 27 Eylül tarihinde  BM Genel Sekreteri Guterres ve GKRY  lideri Anastasiadis ile bir araya geldikleri günde üçlü görüşme sırasında KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar’ın  ifadesine göre;  Anastasiadis: “Çözüm antlaşmasına imza atıldığı gün   Türkiye’nin askerini çekmesi ve garantörlüğüne son verilmesi” istediğini dile getirdi.
Kıbrıs Türk halkı asla ve asla bağımsızlık ve egemenlik mücadelesinden vazgeçmeyecektir. Kıbrıs , asla  20 Temmuz 1974 öncesine dönmeyecektir.. Kıbrıs Türk halkı, Rum liderliğinin hedeflediği  Garanti Antlaşmalarının iptaline  Türk askerinin adadan ayrılmasına asla onay vermez ve de vermeyecektir. Kıbrıs Türk Halkı, her vesile ile bağımsızlığını, egemenliğini ve özgürlüğünü  haykırmaya, dile getirmeye devam edecektir..
Sonuç olarak;  Kıbrıs’ta bağımsız ve egemen iki devletli siyasi çözüm artık Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve  Anavatanımız Türkiye için bir devlet politikası haline gelmiştir ve de bundan geri  dönülmeyecektir..
Kıbrıs Türk Halkı olarak birlik ve beraberlik içinde hareket ederek,  KKTC Hükümeti olarak,  KKTC Cumhurbaşkanı olarak  siyasi partiler olarak  Rumlarla federasyon çatısı altında birleşmek istemediğimizi çok açık ve net olarak  dile getirmeliyiz. Rum liderliğinin hedefi ‘sözde’ Federasyon çatısı altında Kıbrıs Türk halkını mahalli bir idarede yaşayan ‘azınlık’ toplum yapmaktır. Rumları hedefi osmosis yoluyla  Kıbrıs Türk halkını yok etmektir.  Bu gerçekleri Rumlara destek veren AB, BM, ABD, İngiltere ve diğer güçlere anlatmalıyız..
Kıbrıs’ta bağımsız ve egemen iki devletli siyasi çözüm artık Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Anavatanımız Türkiye için bir devlet politikası haline gelmiştir ve de bundan kimse geri adım atmayacaktır.  Rum’un siyasi eşitlik ve egemenlik hakkı ne kadar varsa, Kıbrıs Türk halkının da vardır ve var olamaya devam edecektir..
Bugün Kıbrıs’ta var olan barış ve huzur, 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile gelmiştir. Herkes çok iyi bilmelidir ki; Kıbrıs Türk halkı için gelinen noktada esas olan bayraklarımız altında hür ve bağımsız olarak yaşamaktır. Kıbrıs Türk halkına düşen görev, bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne  sahip çıkmak ve de yaşatmaktır, tanınmasını sağlamaktır..
Kıbrıs Türk halkı; temellerinde aziz şehitlerimizin, kahraman Mehmetçiklerimizin, Mücahit halkımızın  canı ve kanı olan bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması  hedefinden asla  vazgeçemez ve de vazgeçmeyecektir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..
 
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.