banner913
banner932
banner1012

KIBRIS SORUNU, BM GÜVENLİK KONSEYİ VE AB


Metin FAHRİOĞLU

Metin FAHRİOĞLU

Okunma 18 Mayıs 2022, 13:34

Rum-Yunan ikilisinin, Kıbrıs Türk halkına karşı  21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarının esas hedeflerinin ne olduğunu bilmeyen yoktur. Rum-Yunan ikilisi Megali-İdea hayalleri çerçevesinde Kıbrıs’ı Yunan adası yapmayı hedefliyordu.  BM Güvenlik Konseyi ve AB; Kıbrıs’ta Rumların Kıbrıs Türk halkına karşı  ne zaman ve hangi maksatla silahlı saldırıya  geçtiğini en az Kıbrıs Türk Halkı kadar hatta ve hatta fazlasını bildiğinden hiç kimsenin şüphesi yoktur. Keza  çok iyi bilinmelidir ki; Kıbrıs sorunu BM Güvenlik Konseyi’nin ve de AB’nin aldıkları tek yanlı kararlarla bugünlere taşınmıştır.
Rum-Yunan ikilisinin 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarının daha ilk günlerinde BM Güvenlik Konseyi  aldığı 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararıyla Rumları Kıbrıs Cumhuriyetinin tek egemeni olarak ilan ederek  masum Kıbrıs Türk Halkının  haklarını gasp ederek cezalandırmıştır.  Konu  bu kararla  Kıbrıs’a gönderilen Barış Gücü Askeri, Rum-Yunan ikilisinin Kıbrıs Türk halkına karşı silahlı  saldırılarına karşı şahitlikten öte bir şey yapmadılar. Hatta ve hatta Barış Gücü nezaretindeki  Türk hastalar bile  katledildiler, hastane penceresinden aşağı atıldılar, katliamlara uğradılar. Ancak Kıbrıs Türk halkının çok büyük beklentileri olduğu BM Barış Gücü,  Rum-Yunan ikilisinin  Kıbrıs Türk Halkına karşı gerçekleştirdiği silahlı  saldırılara ve katliamlarına karşı daima sessiz ve duyarsız  kaldılar, Kıbrıs Türk Halkının 103 köyden göç etmek zorunda kaldığını görmezden geldiler.
Dünden bugüne gelinen süreçte BM Güvenlik Konseyi’nin büyük güçler desteğinde  bilerek ve maksatlı olarak aldığı  tek yanlı oldu-bitti kararlarıyla Kıbrıs sorununun bugünlere gelmesinde önemli bir rolü vardır. 186 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı;  Rum-Yunan ikilisine silahlı saldırılarının tüm Kıbrıs’a yayılması yönünde yeşil ışık olmuştur. BM Güvenlik Konseyi  tek yanlı ve adaletsiz oldu bitti kararları yerine  hakkaniyetli davransaydı, 1964-1974 yılları arasında Rum-Yunan ikilisi Kıbrıs’ta adanın her yanında Kıbrıs Türk halkına karşı  silahlı saldırılarda ve toplu katliamlarda bulunamayacaktı, Kıbrıs sorunu bugünlere taşınmayacaktı, Rum-Yunan ikilisinin Megali-İdea hayallerinden kaynaklanan Kıbrıs sorunu bu kadar dallanıp budaklanmayacaktı.
Kıbrıs Türk halkı yıllarca yollardan, tarlalarından  toplandı, ovalarda koyunlarını otlatanlar;  silahlı Rum sürüleri tarafından kaçırılarak katledildiler. Bunların yaşandığı yıllarda  BM Barış Gücü Askerleri şahitlikten öte bir görevde bulunmadılar, yaşanan olayları not tutmakla yetindiler.  Dahası Rum-Yunan askerlerinin resmen  silahlı saldırılarını görmezden geldiler.
8 Ağustos 1964 günleri öncesinden başlayarak binlerce Rum-Yunan Askeri; Erenköy ve bölgesine silahlı saldırılarda bulunurken  BM Barış Gücü askerlerinin hangi olumlu girişimleri oldu da bilmiyoruz? BM Güvenlik Konseyi Rum-Yunan silahlı saldırılarını ne zaman kınadı da biz  bilmiyoruz?
Gerçek şu 1960 Anlaşmaları  Garanti Anlaşmaları çerçevesinde  Anavatanımız Türkiye, Yunanistan ve İngiltere garantör devletlerdi. O günde garanti anlaşmaları çerçevesinde Türkiye ihtar uçuşlarında bulunmasaydı, onun da öncesinde 8-9 Ağustos 1964’te Erenköy bölgelerine binlerce Yunan askeri desteğindeki Rum silahlı  saldırıları Türk Savaş uçaklarının  etkili bombardımanı olmasaydı Erenköy ve bölgesinde seri katliamlar olacaktı..
Kıbrıs Türk Halkı, Ada genelinde  yıllarca silahlı saldırılara ve katliamlara uğradı. Kadın , erkek, çocuk demeden  toplu mezarlara gömüldüler ama BM Güvenlik Konseyi daima etkisiz kaldı.
21 Nisan 1967’de Yunanistan’da iktidarı ele geçiren  Yunan Askeri Cuntası  desteğinde  RMMO ve EOKA-B, Enosis’in bir an önce gerçekleşmesini  sağlamak için 15 Kasım 1967’de Geçitkale ve Boğaziçi köylerinde gerçekleşti. O günde Yunan Cuntasının esas hedefi; Anavatanımız Türkiye’nin tepkisini ölçmekti. Nitekim hiç beklemedikleri şekilde Türk Savaş uçaklarının gerçekleştirmiş oldukları kararlı ihtar uçuşlarının ardından  12.000 Yunan Askerinin ve E. General Grivas’ın adadan çıkması sağlanırken, BM Güvenlik Konseyinin 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararına karşı çıktığı için   Adaya giriş yasağı konulan  Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf. R. Denktaş’ın da  Adaya giriş yasağının kalkmasının ardından 13 Nisan 1968’de adaya dönüş yapması sonrasında 3 Haziran 1968’de Rauf R. Denktaş ve Glafkos Klerides arasında toplumlararası görüşme süreci başlayacaktı.
Ancak Yunan Cuntası rahat durmayacak ve de Enosis’e giden yolu açmak için 15 Temmuz 1974’te Makarios’a karşı darbe düzenleyecekti..  Nitekim Makarios’un  yerine getirilen Nikos Samson 17 Temmuz 1974’te Kıbrıs Helen Devletini ilan etti.  Ama BM Güvenlik Konseyi bu gelişmelere de karşı seyirci kalacaktı!.. Bu gelişmelere  yine garantör devlet İngiltere ve de ABD de seyirci kalmışlardı.  Nitekim o günde Türkiye Cumhuriyeti  Başbakanı Bülent Ecevit birlikte hareket etmek için diğer garantör devlet olan İngiltere’ye kadar gidecek ancak İngiltere’den eli boş dönecekti.
Anavatanımız Türkiye’nin  gerçekleştirmiş olduğu 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı’nın daha ilk gününden itibaren    BM Güvenlik Konseyi peş peşe kararlar alarak Barış Harekatını durdurmak isteyecek ancak anavatanımız Türkiye’yi durduramayacak ve gerçekleşen Barış Harekatının 2. Aşaması ile de bu günkü sınırların çizilmesinin ardından  Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluşurken  Kıbrıs’a barış ve huzur gelmiştir.
BM Güvenlik Konseyi ve AB nezdinde Rumlar  neden  her zaman için haklı durumda oldu?  BM Güvenlik Konseyi   Rum-Yunan ikilisine neden dünden bugüne hep  destek veriyor? Kıbrıs Türk Halkının,  çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek demeden Rum-Yunan ikilisi tarafından  katledilmesine yıllarca göz yumulurken, Türkler  kadın, erkek, çocuk  demeden toplu mezarlara gömülürken BM Güvenlik Konseyi neredeydi? Rum-Yunan ikilisinin katliamları karşısında BM Güvenlik Konseyi Kıbrıs Türk halkına karşı gerçekleşecek katliamları önlemek adına hangi kararları ve tedbirleri aldı da biz bilmiyoruz? BM Güvenlik Konseyi çok iyi bilmelidir ki; 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararı  barışı sağlamadığı  gibi, ilerleyen günlerde de aldığı kararlarla  Kıbrıs Türk halkına karşı girişilen katliamlara bir bakıma destek olmuştur. 
Halbuki, BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964  tarih ve 186 sayılı kararı ile  Barış Gücü Askerinin Kıbrıs’a  geleceği haberine Kıbrıs Türk halkı çok sevinmişti!. Kıbrıs Türk halkı BM Güvenlik Konseyi’nin bu kararı ile  barışın geleceğine inanmıştı!. BM Güvenlik Konseyi’nin kendilerini koruyacağına inanmıştı!.  BM Barış Gücü askeri yaşananlara seyirci kalacağını hiç ama hiç düşünememişti!..
Gelinen noktada  BM Güvenlik Konseyine düşen görev; 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararı ve benzeri kararları  iptal etmesi ve de Kıbrıs’ta  adil ve kalıcı bir siyasi çözüme,  Kıbrıs’ta var olan gerçekler ışığından bağımsız ve egemen iki devletin yan yana yaşamasına olanak sağlayacak bir girişimde bulunması gerektiğine inanıyoruz. KKTC’nin tanınmasına giden yoldaki   engelleri BM Güvenlik Konseyi’nin  kaldırması gerektiğine inanıyoruz.
 24 Nisan 2004 Annan Planı Referandumunda , BM’nin verdiği mesajları  ve Anavatanımız Türkiye’den gelen mesajları dikkate alan Kıbrıs Türk halkı;  KKTC Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş’ın ‘Hayır’ duruşuna karşı;  Annan Planına  %64.91 oranında ‘Evet’  derken  %75.83 ‘Hayır’ diyen Rumlar bir hafta sonra 1 Mayıs 2004 itibarı ile AB’ne üye olmasının ardından Kıbrıs sorununu kendi açılarından siyasi çözüme ulaşmanın  mutluluğu ve rahatlığı içerinde görüşme sürecinde uzlaşmaz tutumunu sürdürerek bugünlere gelinecekti.
Sonuç olarak; Kıbrıs sorununun bugünlere taşınmasında BM Güvenlik Konseyi’nin ve  AB’nin çok ama çok önemli bir rolü vardır.  Kıbrıs Türk halkına düşen görev; anavatanımız Türkiye’nin desteğinde bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yaşatmak ve tanınmasını sağlamaktır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa…
 
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.