1877-78  Osmanlı-Rus Harbi’nde Osmanlı Devletinin yenilmesi üzerine 3 Mart 1878’de  imzalanan Ayestefanos Barış Antlaşmasının (Yeşilköy)  ardından   13 Temmuz 1878’de Berlin  Antlaşması ile Osmanlı Devleti,Kıbrıs’ın yönetimini İngiltere’ye bırakırken Türk İstiklal Savaşı sonrası  gerçekleşen  24 Temmuz 1923 Lozan Barış Antlaşması ile de Kıbrıs Adası’nın İngiltere’ye ait olduğu kabul ediliyordu.
Kıbrıs Türk halkı, İngiliz Sömürge Yönetiminde dahi büyük Türk milletinin ayrılmaz bir parçası oldukları gerçeğinden  hiçbir zaman ayrılmayan Kıbrıs Türk halkı,  Anavatanımız Türkiye ile olan yakın ilişkilerini sürdürerek Rum-Yunan ikilisinin tarihin derinliklerinden gelen Megali-İdea  hayalleri çerçevesinde yer alan Enosis isteklerini gerçekleştirme çabalarına karşı her zaman direnerek Anavatanı Türkiye’nin dikkatini çekmişlerdir.
Türk Kurtuluş Savaşını yakından izleyen  ve de kendi imkanları dahilinde gizli yollardan Anadolu’ya ulaşarak maddi  ve manevi katkıda bulunan, İngiliz Sömürge Yönetimine rağmen ellerinden gelen katkıyı sağlayan ve 29 Ekim 1923’te  Türkiye Cumhuriyeti’nin  kuruluşunu yakından izleyen Kıbrıs Türk halkı,   Atatürk İlke ve Devrimlerini  hiçbir zorlama olmadan benimsemişlerdir.Anadolu’daki  Türk Kurtuluş Savaşına maddi ve manevi katkılarda bulunan Kıbrıs Türk halkı arasından yüzlerce kişigizli yollardan kendi imkanlarıyla Anadolu’ya geçerek Türk İstiklal Savaşına katılmışlardır. İstiklal Savaşı sonrası Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan edilmesinin ardından da Anavatanlarına yürekten  bağlı Kıbrıs Türk Halkı  elbet bir gün Atatürk’ün kendilerini de  kurtaracağı inancı, daima Kıbrıs  Türk halkına ışık tutmuştur.
Araştırmacı, yazar ; Ali Nesim, Kıbrıs Türklerinde Atatürk İlke ve İnkılapları adlı kitabında şöyle diyor:1925 yılından itibaren  29 Ekim’in Milli Bayram olarak ilan  edilmesi üzerine adanın her tarafındaki İlk Okullarda, köylerde ve kasabalarda,kulüplerinde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı coşku ile kutlanmıştır. Muhterem Gazinin   açtığı nurlu ve feyizli yolda yürümek her Türk’ün milli vazifesi olmuştur.  (Söz gazetesi, 17.10.1925) . 29 Ekim günü   Kıbrıs Türk halkı  her tarafı Türk bayraklarıyla donatmış, her tarafa Atatürk’ün resimlerini asmış, geceleri   kutlama törenleri, Fener Alayları tertiplemiştir.. O günde binlerce Kıbrıslı Türk, Türkiye Cumhuriyeti Konsolosunu tebrik etmek üzere ziyaretine gitmişlerdir.O günlerde “Cumhuriyet Marşı” Kıbrıs Türkü’nün ağzından düşmüyordu.  Cumhuriyet idaresinin gelişinden duyulan memnunluk ve Türkiye Cumhuriyeti’ne  bağlılık her fırsatta yineleniyordu..
..Kıbrıs Türk halkının bu sıcak katılımına karşı genç Türkiye Cumhuriyeti de elinden gelen ilgi ve yardımı göstermekten geri kalmamıştır. Bunun en güzel örneklerinden birisi de daha önce sözünü ettiğimiz Lise’ye Kazım Nami  Duru Bey’in Müdür olarak görevlendirilmesidir. Kıbrıs’a, Tarih ve Fen dersleri için de en iyi ve milliyetçi genellikle asker kökenli öğretmenler seçilip gönderilmişti. Kazım Nuri Bey, Atatürk’ün Nutuk’unda da belirtildiği gibi Selanik’te İttihat ve Terakki Cemiyeti’nde yer almış ve İbrahim Paşa ile  Cemiyetin ilişkilerini sürdüren bir Yüzbaşı idi. Gerek İlk Okullarda gerekse Orta Okul ve Liselerde  okutulan kitaplar da Türkiye’den gelmekteydi.. Böylece Kıbrıs TürkTürklerinin Türkiye Türklüğü ile hiçbir  zaman kopmayan kültür ve eğitim birliği Osmanlı Devleti döneminde olduğu gibi Cumhuriyet döneminde de sürdürülmüştür…
..O günde Türkiye Cumhuriyeti’nin yaptığı en önemli işlerden birisi de 1925 yılında Asaf Bey’in Türkiye Şehbenderi (Konsolosu) olarak Kıbrıs’a atanmasıdır. Lefkoşa’dabir Türk Konsolosluğunun açılması Kıbrıs Türk Halkını son derece sevindirmiştir. O günde , AsafBey ilk iş olarak gazete sahiplerini toplayarak sorunlarıyla ilgilenmiş ve onlara Türkiye Cumhuriyeti tarafından maddi yardım yapılacağı haberini vermiştir..Yapılan toplantıda Doğru Yol gazetesi sahibi Ahmet Raşid ve Söz gazetesi sahibi Mehmet Remzi, ayda 5’er Kıbrıs liralık yardımın yeterli olduğunu kabul ederlerse de Birlik gazetesi sahibi Hacıbulgurzade Ahmet Hulusi Efendi, bütün gazetelerin ortaklaşa kullanacakları bir matbaa kurulmasını isteyerek para yardımı ileriki yıllarda daha da artırılarak günümüze değin  sürüp gelmiştir..
..Ancak 1927 yılı başlarında Türkiye Konsolosluğunun bilinmeyen  nedenlerden dolayı kapatılışı Kıbrıs Türk halkını  yasa boğmuş, 1927 yılı Cumhuriyet Bayramı ayni coşku fakat büyük bir burukluk içerisinde kutlanmıştır.  Kıbrıs Türklerinin ısrarı üzerine 1928 yılında AsafBey yeniden Kıbrıs Konsolosu olarak atanmıştır. Konsolosluğun bu defa bir sahil kasabası olan Larnaka’da açılmış olması Kıbrıs Türklerinin Türkiye’ye bağlılıklarını daha da güçlendirmiş ve onu “Yaşasın Cumhuriyet! Yaşasın Kemal Paşa”  sözleriyle büyük bir kalabalık karşılamıştır.
..Atatürk’ün Türkiye’de yaptığı İnkılapları adım adım izleyen Kıbrıs Türk Halkı her vesile ile  Türklüklerini ortaya koyuyor ve Atatürk’e olan  bağlılıklarını gösteriyorlardı.1929 yılı Cumhuriyet Bayramında Leymosun Türk Ocağı tarafından Gazi Mustafa Kemal Paşa hazretlerine şu telgraf gönderilmiştir..
“Reis-i Cumhur Gazi Paşa Hazretlerine
Ankara
Ulu milletimizin, ulu bayramını tebrik ederiz.
Leymosun Türk Ocağı 
29.10.1929”
Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın telgrafa verdiği yanıt ise şöyle:
“Leymosun Türk Ocağı
Kıbrıs
Tebriklerinize teşekkürler ederim.
Reis-i Cumhur
Gazi Mustafa Kemal
5.XI. 1929”
Geriye dönüp bakacak olursak; 1931 isyanının hemen akabinde İngiliz Yönetimi Kıbrıs Türk Halkını Türkiye’den  koparmak ve sömürgeleri arasında bulunan  milyonlarca Müslüman ile Kıbrıs Türklerini birleştirmek için; Türk adını kullanmayı resmen yasaklayacak ve bundan böyle hep Müslüman deyimi kullanılacaktı!..
..1931 isyanını Rumlar çıkardığı halde, Rumlar yanında  Türklerin de özgürlüklerini kısıtlayan İngiliz Yönetimi Okullara veCamilere Türk Bayrağı çekilmesini, İstiklal Marşının söylenmesini, Milli Marş öğretilmesini ve  Ulu Önder Gazi Mustafa Atatürk’ün  resimlerinin asılmasını, 23 Nisan, 19 Mayıs ve 29 Ekim’in törenlerle kutlanmasını yasaklamıştır. Türkiye’den kitap gelmesi yasaklanmış, var olanların da içlerindeki milli konuları ve resimleri içeren sayfalar sökülüp atılmıştır. Pek çok milliyetçi öğretmen tedirgin edilmiş,istifaya  ve göçe zorlanmıştır..
..1932 yılında Adana’dan gelen futbol takımı ile Lefkoşa’da yapılan karşılaşmada Türk takımının kendi forması olan Kırmızı-Beyaz renkli fanilaları giymeyerek Kırmızı-Sarı renklerini seçmeleri İngiliz baskılarının büyüklüğünü göstermesi nedeniyle çok anlamlıdır..
..Bu yasakların yanında Anavatanımız Türkiye’den   Kıbrıs Türk halkına kitap gelmesi de yasaklanmıştı. Dahası Kıbrıs Türk halkının, öğretmenleri ve öğrencilerin ellerinde var olan kitapların içindeki milli konuları ve resimleri içeren konu sayfalar sökülüp atılıyordu.. Türkiye’den gelen Türkiye haritalarının üzerindeki bayraklar ve Atatürk resimleri bir şekilde kapatılırken  Türk tarihinin  okutulması yasaklanmıştı.. Dahası, milliyetçi öğretmenler istifaya zorlanmıştır, adadan göç etmeye zorlanmışlardır..Ancak tüm baskı ve  engellemelere karşın öğretmenler milliyetçiliğin  bayraktarı olmuşlar, okullarda  Milli Tarih  okutulmuş, Türk Bayrağı, Atatürk resimleri öğretmenler tarafından gizlice  öğrencilere gösterilmiş, Milli Marşlar öğretilmiş ve böylece Kıbrıs Türk halkı Türkçülük ve Atatürkçülük ile olan ilişkilerini kesintisiz sürdürmeyi başarmıştır..
…Bu dönemde meydana gelen en önemli olaylardan birisi de 1937 yılında Cumhuriyet Bayramını kutlamak isteyen öğrencilerin okulu boykot etmeleri sonunda 4 öğrencinin okuldan atılmaları olayıdır. Ancak tüm bu gibi baskı ve engellemelere rağmen Lise ve oradan yetişen  öğretmenler Türk Milliyetçiliğinin bayrağı olmuş, okullarda milli tarih okutulmuş, Türk bayrağı ve Atatürk resimleri gizlice gösterilmiş, Milli Marşlar öğretilmiş böylece Kıbrıs Türklerinin Türkçülük ve Atatürkçülük ile olan ilişkisi kesintisiz sürdürülmüştür ..
..Kıbrıs Türklerinin milliyetlerine, Anavatanları Türkiye’ye ve Atatürkçülüğe olan bağlılıkları o denli büyüktü ki, bu bağlılık zaman zaman Türk toplumunun nüfus yoğunluğu üzerinde olumsuz bir etki yaratmıştır..  1923 Lozan Antlaşmasıyla  Kıbrıs üzerindeki İngiliz egemenliği Türkiye tarafından resmen tanınıyordu. Ayrıca Lozan’ın 19 ve 20. Maddeleri vatandaşlık konusuna da açıklık getiriyor ve Türk vatandaşlığında kalmak isteyenlerin iki yıl içinde adayı terketmesini öngörüyordu. İşte bu  maddelere dayanarak Kıbrıs Türkleri arasında başlayan Türkiye’ye göç hareketi 1936 yılına kadar sürmüştür. Özellikle Milliyetçi ve Atatürkçü olarak bilinen Lise mezunlarının Kıbrıs’ta kalması  milliyetçiliğe ‘hakaret’ olarak sayıldığından  aydın, ve eğitimli  Kıbrıs Türkleri sürekli olarak adayı terk etmeyi tercih etmişlerdir..
..Yeni Türk Harflerinin kabulünden sonra adada yayınlanan Türk gazeteleri de yeni Türk Harfleri ile çıkmak için  faaliyete girişmişlerdir. Söz gazetesi sahibi Remzi Bey, derhal Almanya’ya bir firmaya Latince Matbaa Harfleri sipariş etmiştir. Bir tesadüf eseri ayni firmaya Söz gazetesinin sipariş tutarını da Türkiye Cumhuriyeti’nin yaptığı  siparişlerin faturasına eklemiştir. Bu işlerle görevli olan Naşit Hakkı Uluğ durumu Mustafa Kemal’e arz etmiş bunun üzerine  Ulu Önder “Hay Hay, Söz Gazetesinin Siparişi De Bizim Tarafımızdan Ödensin, Kıbrıs’ta Türk Sesi Sönmesin” demişlerdir.Nitekim kısa zaman içinde Söz ve Birlik gazeteleri yeni Türk harfleri ile çıkmaya başlamışlardır. Kaynak: Ali Nesim, Kıbrıs Türklerinde Atatürk İlke ve İnkılapları, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt V, Sayı 4, sayfa 309-341, yıl 1989
Netice itibarıyla; Kıbrıs Türkleri, Türklüklerine bağlı oldukları oranda Atatürkçü ve Atatürk İnkılapçısıdır. Kıbrıs Türk halkı,  Atatürk’ü tek önder olarak kabul etmiş ve  onun muzaffer olması için çaba göstermişler, onun yaptığı, söylediği her şeyi uygulamayı kaçınılmaz bir emir olarak kabul etmişlerdir. Kıbrıs Türk Halkı; Milliyetçi ve Atatürkçü oldukları  oranda, yeniliğe açık insanlardır. Eğitime çok büyük önem veren Kıbrıs Türk halkı,  kısa zamanda kendilerini Osmanlı zihniyetinden, gericilikten arındırmışlar; öztürkçe’yi kullanmışlar, öztürkçe adlar ve soyadları almışlar, Atatürk’ün gösterdiği yolda çağdaş ve uygar insanlar olmaya çalışmışlardır..
Kıbrıs Türk halkı, Türk Milletinin ayrılmaz bir parçası olarak Atatürkçü , İnkılapçı ve Milliyetçi ve de mücadeleci bir  halk olarak yaşamlarını sürdürerek verdikleri mücadelenin sonunda önce Kıbrıs Türk ve Rum halklarının siyasi eşitliğine ve ortaklığına dayalı olarak Şubat 1959 Zürih ve Londra Antlaşmaları temelinde 16 Ağustos 1960 Lefkoşa Antlaşmaları ile Anavatanımız Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin  garantörlüğünde ilan edilen ve Kıbrıs’a 650 Türk askeri ve 950 Yunan askeri ayak basarkenilan edilen Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Rum-Yunan ikilisiMegali İdea hayalleri çerçevesinde Enosis’e giden yolda bir sıçrama tahtası olarak göreceklerdi.
Nitekim Rum-Yunan ikilisinin,düzenledikleri 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarıyla  1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ninyıkılmasının ardından Kıbrıs Türk halkının Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT)etrafında bütünleşerek  Anavatanımız Türkiye’nin de desteğinde11 yıl boyunca verdiği mücadelenin sonunda Kıbrıs Türk halkı 20 Temmuz 1974 Barış Harekatının mutluluğunu  yaşadı.
Anavatanına ve Atatürkçülüğe son derece bağlı olan Kıbrıs Türk Halkı çok acı ve yalnız  dönemler geçirdiler, fakat Anavatanına bağlılıklarını ve elbet bir gün gelip Türkiye’nin kendilerini kurtaracağı ümidini asla yitirmediler. Kıbrıs Türk halkı, hep inandıve direndi ve de  bugün Anavatanlarına ve Atatürk İlke ve İnkılaplarına olan  bağlılıklarının neticesinde bağımsızlığına ve özgürlüğüne kavuşmanın mutluluğunu yaşıyor..
Kıbrıs Türk halkı Anavatanımız Türkiye’nin verdiği sınırsız desteğiyle  15 Kasım 1983’te Bağımsız ve Egemen Devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etti..Kıbrıs Türk halkına düşen görev Anavatanımız Türkiye’nin  desteğinde bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yaşatmak ve tanınmasını sağlamaktır..
10 Kasım 1938’de Ulu Önder Atatürk, bedenen aramızdan ayrılmış olsa da;  çizdiği yol, bugün büyük Türk milletinin kopmaz bir parçası olan Kıbrıs Türk halkına da rehber  olmaya devam etmektedir.. Keza Atatürk; zekası, geniş ufku ve  de ilke ve devrimleriyle  sadece büyük Türk milletine değil,  günümüzde tüm dünyaya ışık  tutmaya devam etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ölümünün 83. Yıl dönümü nedeniyle  bir kez daha sevgi, saygı, özlem ve rahmetle anıyorum..
Ne Mutlu Türküm Diyene!..