20 Temmuz 1974 Barış Harekatının 48. Yıl dönümünün 2. Aşamasında Kıbrıs Türk halkı olarak, Türk milleti olarak  mutluyuz, gururluyuz.
 Bugün ikiye bölünmüş Kıbrıs Adasının  Kuzeyinde bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde   barış ve özgürlük coşkusu vardır, Güney Kıbrıs’ta  ise her yıl 20 Temmuz 1974’ün yıl dönümünün 1. Aşamasında olduğu  gibi 2. Aşamasında da Kıbrıs Türk halkına karşı, Anavatanımız Türkiye’ye karşı öfke ve kin vardır ve de bu duygularla gerçekleşen protesto eylemleri vardır.
19 Şubat 1959 Zürih ve Londra Antlaşmaları temelinde;  Türkiye, Yunanistan  ve İngiltere’nin garantörlüğünde  16 Ağustos 1960’ta imzalanan Lefkoşa Antlaşmaları ile 650 kişilik  Türk Askeri Alayı ve 950 Kişilik Yunan Askeri Alayı Mağusa limanından adaya ayak basarken 82 yıllık bir aradan sonra Kıbrıs Türk Halkı  Türk askerine  yeniden kavuşmanın mutluluğunu yaşıyordu.
Ancak, Rum-Yunan ikilisinin tarihin derinliklerinden gelen Megali-İdea hayalleri nedeniyle Kıbrıs Cumhuriyeti uzun ömürlü olmayacaktı. Nitekim, 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile  Kıbrıs Türk halkı 11 yıl boyunca adanın her yanında  silahlı saldırılara  ve katliamlara uğrarken Kıbrıs Türk Halkının  103 köyden göç etmek durumunda kaldığı çok iyi bilinmektedir.
21-25 Aralık 1963 günlerinde  Kıbrıs Türk Halkı 92 şehit ve 475 yaralı verirken kayıpların sayısı ise bilinmiyordu. Neticede ilerleyen günlerde 18.667  Kıbrıslı Türk 103 köyden göç etmek durumunda kalırken 1964 yılı sonuna kadar 364 Türk hayatını kaybetmişti. 
21 Nisan 1967’de Yunanistan’da, gerçekleştirdiği askeri darbe ile  iktidarı ele geçiren Yunan Cuntasının hedefi Kıbrıs’ı bir an önce Helen Adası yapmaktı.  Nitekim RMMO ve EOKA-B’nin Yunan Askeri desteğinde  15 Kasım 1967’de Geçitkale ve Boğaziçi köylerine yapılan silahlı saldırılarla anavatanımız Türkiye’nin ne yapabileceğini görmek isteyecekti!.
Ancak o günde Türk Savaş Uçaklarının gerçekleşen ihtar uçuşlarının ardından BM’nin de devreye girmesiyle  29 Kasım 1967’de 12 000 Yunan Askeri ve Grivas’ın adadan çıkması sağlanırken, 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararına itirazda bulunduğu için Makarios tarafından adaya giriş yasağı konulan  Rauf. R. Denktaş’ın adaya giriş yasağı kalkacak ve de 13 Nisan 1968’de adaya gelişinin ardından toplumlararası görüşmeler  3 Haziran 1968’de  Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf R. Denktaş ve ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi Başkanı  Klerides arasında başlayacaktı.  Ancak 1972’de Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevit’in çok iyi niyetlerle ‘Federasyon’  siyasi çözümünü gündeme getirmesinin ardından Klerides görüşmeleri terk edecekti.
Bu noktada , günümüzde maalesef hala daha  Rumlarla olası bir siyasi çözümde Federasyon diye yırtınanlar vardır, federasyon hayali ile yaşayanlar vardır. 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı günlerinde de , sonrasında da hep Federasyonu  Başbakan Ecevit gündeme getirmiş ama Enosis hayali ile yaşayan  Rum Yunan ikilisi  Enosis hayali ile yaşamaya devam edecekti. Şimdilerde “Kıbrıs’ta  ‘Federasyon’  tek çözüm yoludur” diyen  aramızdaki belirli kesime ithaf olunur!.
Ancak Yunan Cuntası rahat durmayacaktı!..  Neticede Yunan Cuntası desteğinde RMMO ve EOKA’nin   15 Temmuz 1974’te Makarios’a karşı darbe düzenleyerek iktidarı ele geçirmelerinin ardından Makarios’un yerine getirilen Nikos Sampson 17 Temmuz 1974’te Kıbrıs Helen Devletini ilan etmişti. O günde darbeden sağ kurtulan Makarios’un İngilizler vasıtasıyla adadan çıkmasının  sağlanmasının ardından Londra üzerinden ABD’ye giden Makarios, 19 Temmuz 1974’te  BM Güvenlik Konseyi’nde yapmış olduğu konuşmada “Ülkem Yunanistan’ın işgali altındadır. Kıbrıs’ta Türklerin de Rumların da hayatları tehlikededir, müdahale ediniz” dediği hatırlardadır.
15 Temmuz 1974’te Kıbrıs’ta darbenin gerçekleştiği günde Afyon’da bulunan T.C Başbakanı Bülent Ecevit, yaşanan olaylarla ilgili ilk tepkisinde  başta Rum-Yunan ikilisi ve onlara destek veren  ülkeleri sert bir dille eleştirerek  “Kimse Kıbrıs’taki Kargaşayı Fırsat Bilerek Türklerin Haklarına  El Koymaya Kalkışmasın!.. Hiçbir Oldu Bittiyi Kabul Etmeyiz; Türklerin Haklarına El Sürdürmeyiz” demişti.
Ancak o günde tüm ülkeler Kıbrıs’ta Yunan Cuntası tarafından  yapılan darbeyi kınamaktan öteye hiçbir şey yapmayacaklardı.  Anavatanımız Türkiye’nin karşısında iki seçenek vardı: Ya Kıbrıs’ta oluşan fiili durumu kabullenecek, ya da Ada’ya müdahale edip Enosis’in gerçekleşmesini önleyecekti. 
O günde Anavatanımız Türkiye bir yandan yoğun diplomatik atağını sürdürürken, diğer yandan da askeri hazırlıklarını  tamamlamaya çalışıyordu.
Ne yazık ki o günde  Batı Dünyası ; Kıbrıs Türk halkının ; Hristiyan Rum-Yunan ikilisi tarafından  ezilmesine , horlanmasına ve haksızlığa uğramasına seyirci kalıyor ve kılını kıpırdatmıyordu. 
O günde  diğer garantör devlet İngiltere ile birlikte hareket etmek isteyen T.C Başbakanı Bülent Ecevit , İngiltere’ye kadar giderek 17 Temmuz 1974’te  İngiltere Başbakanı Harold Wilson  ve  Dışişleri Bakanı James Callaghan  ile  görüşerek birlikte hareket etmek isteyecek ,  ancak İngiltere’nin Türkiye ile ortak hareket etmekte son derece isteksiz davranacak ve de Başbakan Ecevit’in 18 Temmuz akşamına kadar  devam eden İngiltere’deki temasları olumlu sonuç vermeyecekti.
20 Temmuz 1974 günü sabahı saat 06.10’da Türkiye Radyolarında yapmış olduğu konuşmada Başbakan Bülent Ecevit: “Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kıbrıs’a İndirme ve Çıkarma Harekatı  Başlamış Bulunuyor. Allah Milletimize, Bütün Kıbrıslılara ve İnsanlığa Hayırlı Etsin.  Bu Şekilde İnsanlığa Hizmette Bulunmuş Olacağımıza İnanıyoruz.” Diyordu.
Neticede 20 Temmuz 1974’te  Türkiye, sabah saat 06.20’de, 19 Şubat 1959  Zürih ve Londra Antlaşmalarından kaynaklanan  meşru garantörlük ve müdahale hakkına dayanarak Barış Harekatını  başlattı.  Türk Hava Kuvvetleri, Adadaki askeri hedeflere hava taarruz düzenledi..
..Nakliye Uçakları Hava İndirme Tugayı Birlikleri paraşütle atlamaya başladı. Rumların yoğun olarak yaşadıkları bölgelere uçakla İngilizce ve Rumca yazılı broşürler atıldı. Bu broşürlerde, Rum halkı, direnişten vazgeçmeye , Rum askeri de teslim olmaya davet ediliyordu..
..Donanma Topçusu saat 06.40’ta Girne açıklarından Beşparmak Dağları yamaçlarındaki hedefleri ateş altına aldı ve ilk birliği taşıyan LCM-8, saat 08.30’da , daha sonraki günlerde ‘Yavuz Çıkarma Plajı’ olarak isimlendirilen   Pladini bölgesine çıktı. Çıkarma dalgaları art arda devam etti. Saatler 09.00’u gösterdiğinde , ilk Türk Bayrağı sahil gerisindeki iki katlı bir binaya çekildi. Plajın emniyeti sağlandıktan sonra 50. Piyade Alayı karaya çıktı ve plaj Kara  Birliklerine devredildi. Kaynak: https://www.net/45-yildonumunde-20temmuz-barıs-harekati/
20 Temmuz 1974’te sabahı saat 06.20’de Barış Harekatının başlamasıyla birlikte duygularını dile getiren Rauf R. Denktaş: “Derinden top sesleri duyuldu. Hemen arkasında Gönyeli ovalarına  yağan paraşütler. Etrafa baktım, ağlayanlar, toprağı öpenler vardı. Ben de ağlamaktaydım” demişti. Kaynak: https:www.net/45-yildonumunde-20-temmuz-baris-harekati/
20 Temmuz 1974 sabahı  Girne  Kıyılarında başlayan  Türk  Barış Harekatı , Rumların 11 yıldır yapılan tahkimatlarına rağmen plajlar ve sarp Beşparmak Dağlarına rağmen  süratle gerçekleşti. Amfibi Deniz Piyade Alayı’nın Kıyı başını tutması, Komando ve Hava İndirme  Tugaylarının düşman gerilerine inmesi ve 2. Gün çıkan 28. Ve 39. Tümeninin ilerleme  yollarını açarak taarruza devam etmeleri sonucu öğleye kadar Beşparmak dağları zirvelerine ulaşıldı. Kaynak: Dr. Oğuz Kalelioğlu, tarih Boyunca Türk-Yunan İlişkileri ve Megali-İdea, s.234. Bilgi Yayınevi, 2009
O günde Amfibi Deniz Piyade Komando  ve Hava  İndirme Tugaylarının düşman gerilerine  inmesi ve 2. Gün karaya çıkan 28. Ve 39. Tümen askeri birliklerinin ilerleme yollarını açarak taarruz etmelerinin bir sonucu Türk Askeri 21 Temmuz günü öğleye kadar Beşparmak Dağları zirvelerine kadar ulaşacaktı.
Neticede 28. ve 29. Piyade Tümenleri, Komando ve Hava İndirme Tugayları  ve Deniz Piyade Alayı’nın katıldığı 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı dünyanın bakışları  arasında başlamıştı. 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı, 11 yıldır tahkimat yapılan plajlar ve sarp Beşparmak dağlarına rağmen hızla geçildi.
Sonuç  itibarıyla BM Güvenlik Konseyi’nin çağrısı üzerine 22 Temmuz 1974’te saat 17.00’den itibaren harekatın I. aşamasına son verilmişti.  ABD ve İngiltere Dışişleri Bakanlıklarının aracılığıyla Türkiye ve Yunanistan arasında Ateş-Kes antlaşmasına varıldı.  Yapılan harekatla Lefkoşa-Girne kara yolunun denetim altına alınmasıyla Lefkoşa’nın Türk kesiminin  denizle bağlantısı sağlanmıştı. Ancak, başta Mağusa olmak üzere diğer yerleşim bölgelerinde ise Türklerin güvenliği tam olarak sağlanamamıştı.
20-22 Temmuz 1974 tarihleri arasında Türk Silahlı Kuvvetleri Kıbrıs’ta Girne-Lefkoşa arasındaki sahanın kontrolünü ele geçirirken 22 Temmuz 1974 günü saat 17.00’de Ateş-Kes ilan edilecekti. YARIN DEVAM EDECEK..