Günümüzde Rum Ortodoks Kilisesinin ve de Rum Ulusal Konseyi’nin desteğini alan ve de siyasi bir çözüm için önce güvenlik ve garantiler gelir diyen Anastasiadis: “Garanti anlaşmaları çağ dışı kalmıştır, garantiler iptal edilmezse anlaşma olmaz” diyor.
19 Ocak 2017’de Güney Kıbrıs’ı ziyaretinde Yunan Savunma Bakanı Kammenos: “Türkiye’nin ve işgal kuvvetlerinin Kıbrıs’ta hiçbir yeri yok” derken GKRY Savunma Bakanı Fokaidis : “Kıbrıs sorunu Türk askeri tamamen çekilmeden ve mevcut 1960 garanti sistemi kaldırılmadan çözülemez” diyordu.
Rumların yüzde yüzü “Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi ve de tek yanlı müdahale hakkı kalkmadan, Türk askeri çekilmeden çözüm olmaz” diyor.
Günümüzde, Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskopos’u II. Hrisostomos, 21 Aralık 1963’te Türkler bize saldırdı, biz de kendimizi savunmak durumunda kaldık” diyor ve buna neredeyse kendi de inanıyor!...
Ancak maalesef günümüzde bu yalanlarıyla, yaptıkları propagandalarıyla Rum liderliği dünya kamuoyunu o kadar inandırmışlar ki bir çoğu Ada’nın Kuzeyinin Türkiye’nin işgali altında bulunduğunu ve bu topraklarda bağımsızlığını tek taraflı olarak ilan eden KKTC’den bahsediyorlar…
Şu bir gerçek ki Kıbrıs sorununun bu günlere kadar gelmesinde BM Güvenlik Konseyi’nin 186(1964) , 541(1983) ve 550(1984) tarih ve sayılı kararları yanında; 24 Nisan 2004 Annan Planı referandumunda ‘hayır’ diyen Rumları 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti olarak 1 Mayıs 2004 tarihi itibarıyla üye kabul etmeleridir….
Rum-Yunan ikilisine bu yönde de destek veren büyük güçler acaba 1963-1974 yılları arasında Kıbrıs Türk halkı 6 aylık bebelerden tutun da seksenlik yaşlılara kadar toplu mezarlara gömülürlerken neredeydiler? Türk ordusu Kıbrıs’ı 1974’te kirletti diyen Anastasiadis’e tarihi gerçekleri görmeye davet ediyoruz. Kıbrıs’ı kirleten Türk ordusu değil, 15-19 Temmuz 1974 tarihleri arasında 1500 soydaşını komünist diye öldüren Yunan Ordusu ve Rum Milli Muhafız Ordusudur. 11 yıl boyunca Kıbrıs Türk halkına silahlı saldırılarda ve katliamlarda bulunan Rum liderliği çok iyi bilmelidir ki 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Türk Ordusu Kıbrıs’a barış ve huzur getirmiştir. Türk ordusu, Rumları da iç savaştan kurtarırken Yunanistan’ı da Cunta idaresinden kurtarmıştır, Yunanistan’a demokrasiyi getirmiştir.
Günümüzde de Rum kötü niyetli olmasa, mevcut Garanti ve İttifak anlaşmalarının aynen devamını isteyeceklerdi. Ancak, Rum liderliği art niyetli olduğu için garanti anlaşmalarının iptalini sağlayamazlarsa bile sulandırmayı hedefliyorlar. Neticede, Megali İdea hayali içinde yaşayan Rum-Yunan ikilisi anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi sulandırılmasını sağlayarak hedeflerine ulaşmak isteyeceklerdir.
Görünen o ki, gündemde büyük güçlerin ; her garantör ülke kendi halkının güvencesinden sorumlu olması hedefleniyor. Türkiye sadece Kıbrıs Türk halkını ve Yunanistan da kendi halkından ve İngiltere de Ada’daki kendi üslerinden sorumlu olması gündeme getirilmek isteniyor…Böyle bir garanti sistemi olamaz ve kabul edilemez. Dünya bilmelidir ki anavatanımız Türkiye’nin Kıbrıs’ta garantör olması başka şeydir, Kıbrıs Türk halkının güvenliğinin sağlanması başka bir şeydir. Anavatanımız Türkiye gelmesi muhtemel bu teklifleri elinin tersi ile itecektir.
Sonuç olarak; mevcut görüşme sürecinde Rum Kıbrıs Türk halkının özgürlüğüne, bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’nin varlığına ve de siyasi eşitliğimize ve self-determinasyon haklarımıza, insanca yaşama haklarımıza karşı çıkmaktadırlar; garanti anlaşmaları iptal edilmeden, Türk askeri Kıbrıs’tan çekilmeden çözüm olmaz diyorlar. Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskopos’u II. Hrisostomos “Size Türkçe Söylüyorum, Çözüm Yok” diyor, Rum liderliği Kıbrıs Türk halkını ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti’ne azınlık’ olarak yamalamak istiyorlar, bunu açık açık da söylüyorlar ve biz hala daha siyasi çözüm arayışlarında ısrarlı olmaya devam ediyoruz!...
Dünya kamu oyu çok iyi bilmelidir ki Kıbrıs Türk halkı Rum’un asla azınlığı olmayacaktır. Kıbrıs Türk halkı bağımsız ve egemen devleti KKTC’ni yaşatmak ve tanınmasını sağlamak için mücadelesine devam edecektir….