Toplumsal Egemenlik ve Şanlı Limasol Direnişimizin 52nci yıl dönümünde şehitlerimizi saygıyla anıyoruz.
21 Aralık 1963de Rumların Lefkoşada başlattıkları Kanlı-Noel saldırılarıyla Akritas Planı devreye konulur. Hedef , Megali İdea hayali çerçevesinde yer alan Enosisi gerçekleştirmekti. Kıbrıs Türk halkını bir soykırımla ortadan kaldırmak için harekete geçen Rumlar hiç beklemedikleri bir dirençle karşılaşırlar. Lefkoşada Türk direnişini çökertemeyen Rum saldırıları kısa sürede tüm adaya yayılır.
52 yıl önce , Yunan Alayından da alınan destekle silahlı Rum saldırılarına maruz kalan bir avuç yiğit Limasol Türk halkının yarattığı destan bugün Kıbrıs Türk halkının varoluş mücadelesine 2. Plevne müdafaası olarak geçmiştir.
10 Şubat 1964 akşamı başlayan ve 3 gün , 3 gece devam eden saldırılarda , Mustafa Ali Zihni, Kemal Selim, Ayhan Hüseyin, Faik Cahit Karamanca ve Münür Şago adlı 5 mücahidimiz şehit düşerken sivil halkımızdan da Ali Fevzi ve Halil Hasan isimli iki soydaşımız şehit olmuşlardı.
O günde , Limasol Sancağına bağlı Piskobu, Bağlarbaşı, Aşağı Binatlı, Evdim ve Çanakkale yerleşim birimlerimize de saldırılarda bulunulmuştu.
Limasol Türk halkı, kendinden sayıca , silah ve mühimmat bakımından kat kat üstün Rum-Yunan kuvvetlerine karşı direniş göstererek Kıbrıs Türk halkının varoluş mücadelesinde hafızalardan silinmeyecek kahramanlık örneği sergilemişlerdir.
14 Şubat 1964 tarihli Bozkurt Gazetesi verdiği haberde : “…Limasolda Rumların Türkleri imha amacını güden saldırganlığı 11 Şubatı 12 Şubata bağlayan gece , sabaha karşı saat 4.30da başlamış , iyice hazırlandıkları ve çizilmiş bir plana göre hareket ettikleri anlaşılmıştır. Rumlar önce Limasol Kalesi, Amatus Seyahat Acentesi binası, , Hacı Pavlo İçki Fabrikası , Gümrük Ambarları, Rum Belediyesi , Sıhhiye binası , Kiremit, KEO ve Koka-Kola fabrikaları ve resmi İnşaat Dairesi binaları üzerine yerleştirdikleri elliden fazla ağır makineli tüfekle Türk mahallelerine ateş yağdırmışlardır….Limasol Türklerine karşı hunharca harekete geçen ve her türlü modern silahlarla , zırhlı tanklarla mücehhez Rumlar, bir avuç kahraman Türkü bir santim dahi geriletememişlerdir. Limasolda yapılan ateş-kes anlaşmasına rağmen EOKAcılarınsaldırıları dün de devam etti. Mücahitlerimiz destanlar yarattı…” deniliyordu.
15 Şubat 1964 tarihli Halkın Sesi Gazetesinde yer alan “….Limasoldaki Mücahitlerimize” başlıklı yazısında çok değerli Lise tarih öğretmenim sayın Vergi H.Bedevi : “…Yetkili bir İngilizin dediğine göre Limasolda Rumların kullandığı mühimmat , bütün Ada Türklerine karşı yapılacak bir savaşa yetecek kadar çoktu….
Limasolda destanlar yaratan kahraman Türk Mücahitleri !
Atamayacak kadar az olan kurşunlarınıza imanınızı da katarak , piç sürüleri karşısında bir adım gerilemediniz. Karadan ve denizden mütemadiyen takviye alan düşmana karşı , her taraftan sarılmış olduğunuz halde , Türke has bir cesaret ve metanetle karşı koydunuz . Galibiyetiniz şanlı tarihimiz yeni bir sayfa daha ekledi….
Binlerce baldırı çıplağı silahlandırmakla Türkleri kolayca bertaraf edeceklerini uman ‘meşru idareciler , çok yanıldılar. Kıbrıs Türkünün otomatik silahlara av tüfekleriyle karşı koyacağını , Türk gencinin tankın üzerine , “Time” dergisi muhabirinin bizzat gördüğü gibi, bahçe tırmığıyla yürüyecek kadar kahramanlık göstereceğini düşünemediler. Türkün damarlarındaki kanın , mucizeler yaratabilecek kudrette olduğunu bilemiyorlardı…
Bilememekte haklıydılar. Zira bunlar, kiliselerde “Enosis” nutukları çekmekle , pusu kurarak İngilizleri arkadan vurmakla öğrenilemez….” diyordu..
15 Şubat 1965 tarihli Limasolun Sesi gazetesi manşetten verdiği haberinde “İkinci Plevne Müdafaası , Tarih Olmuş Üç Günün Gerçek Hikayesi, 11-13 Şubat Limasol Türk halkının Şahlanışının Yıldönümüdür” deniliyordu….
Kıbrıs Türk halkının egemenliğini, meşru hak ve çıkarlarını , bağımsızlığını güvence altına almak ve Rum yönetiminin tüm adaya egemen olmadığını ve Kıbrıs Türk halkını temsil etmediğini dünyaya haykırmak için 15 Kasım 1983de KKTCni ilan etti.
Bugün Kıbrıs Türk halkı olarak sahip olduğumuz kazanımların ; geçmişte çekilen acıların , yapılan fedakarlıkların kaybedilen yaşamların sayesinde gerçekleştiğini hiç ama hiç unutmayalım…
Ölüme meydan okuyan Mehmetçik ve Mücahit olmasaydı bugünkü özgürlük ortamını yaşayamazdık. Şehitlerimize; özgürlüğümüz için, toplumsal egemenliğimiz için, bağımsızlığımız için , bize emanet ettikleri vatan toprakları için Ay yıldızlı bayraklarımız için ve evlatlarımıza verdikleri gelecek için borcumuz vardır. Bu borç ancak KKTCnin tanınması ve tanıtılmasıyla ödenebilir…