banner913
banner932
banner1012

Akıncı’yı “dışlamak” Kıbrıslı Türkleri dışlamaktır…


Hasan KAHVECİOĞLU

Hasan KAHVECİOĞLU

Okunma 16 Ekim 2018, 15:39

Aslında, Crans Montana başarısızlığının ardından “gideceğimiz köyün minareleri” görünmüştü…
TC Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun “BM parametrelerinin artık bir anlamı kalmadı” şeklindeki sözleri, iki toplumlu görüşmelerin “zeminini” berhava etmeye adaydı…
Belli ki Türkiye’yi yöneten güçlü otorite “başka sularda yüzmeyi” kafasına takmıştı…
Böylesi durumlarda Kıbrıslı Türkler’in “itirazı” olmamalıydı…
“Anavatana bağlılık” böyle bir anlam taşıyordu…
Büyük düşünen büyükler, bizim adımıza da düşünecek, bizim için “en iyi” olanı saptayacak, bize de tüm bunları “içselleştirmek” kalacaktı…
Bugüne kadar hep böyle olmuştu…
Cumhurbaşkanı Akıncı’nın “BM parameterleri dışına çıkmak” ya da “iki devletli çözüm”ü savunmak gibi bir “misyonu” yoktu…
Kıbrıslı Türkleri sonuçsuz maceralara sürükleyecek bir “lider” olmak gibi bir hedefi yoktu…
Halktan aldığı “yetki”nin anlamını da, sınırlarını da çok iyi biliyordu…
Ancak öyle anlaşılıyor ki Çavuşoğlu, böylesine bir “lider”i dinlemek, onunla uzlaşmak gibi bir “politik kültür”e sahip değil…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın öncülüğünde oluşturdukları Türkiye’nin dış politikası, Ortadoğu’da “dizayn” ettikleri stratejiler bunu apaçık gösteriyordu…
Çavuşoğlu’nun “başka sulara dalmak” şeklindeki maceracı yaklaşımının, Akıncı ile Erdoğan ve Akıncı ile Çavuşoğlu arasındaki ilişkileri “soğuttuğu” anlaşılıyor…
Böyle olmasa; Akıncı, son günlerde birkaç kez ciddi uyarılarda bulunmak zorunda kalmazdı herhalde…
Cumhurbaşkanı çok net olarak şunları söylüyor:
“Türkiye’nin Rum tarafı ile doğrudan ilişki kurması beni rahatsız etmez. Yeter ki bu ilişki “niyet okuması” şeklinde olsun ve “mütekabiliyet” prensibi çiğnenmesin…
Akıncı’nın bu uyarısı; Kıbrıslı Türklerin gereksiz bir varlık gibi “aradan çekilmesi”ni yıllardır savunan Rum tarafına sunulan “ballı börek” gibi algılanmasını önlemeye yöneliktir.
Her Kıbrıslı Türk eminim; Sayın Akıncı’nın yapmak zorunda “bırakıldığı” bu uyarının anlamını kavrayabilecek durumdadır…
Sayın Akıncı’nın politik geçmişini bilenler, onun “ulu orta” böyle uyarıları toplum gündemine taşıyacak biri olmadığının farkındadırlar…
Akıncı’nın uyarısı son derecede yerindedir ve her Kıbrıslı Türk politikacı, her yurttaş “olanı biteni” kavramak için bundan yararlanmalıdır…
Cumhurbaşkanı’nın “rahatsızlığı” apaçık ortadadır: “Anastasiades, Türkiye ile doğrudan görüşerek Akıncı’yı devre dışı bırakmak istemektedir. Türkiye Rum tarafı ile “sürekli” biçimde görüşmeler yaparsa, Kıbrıslı Türkler devre dışı kalır ve Rum tarafının yıllardır talep ettiği şey, yerine gelmiş olur…
Öte yandan, Anastasiades; BM Genel Sekreteri Guterres’in raporunu Güvenlik Konseyi’ne sunmasına ramak kala, ortaya “iki devletli çözüm” ya da “yumuşak federasyon” gibi düşünceler atarak ortamı adeta “zehirlemektedir…”
Anastasiades’in; içini doldurmadığı, ne olduğunu belki de kendisinin bile tam olarak bilmediği “gevşek federasyon” tezini ortaya atması, kendisi açısından son derecede “can kurtaran simidi” gibidir…
Birincisi; Anastasiades, Akıncı’nın “Startejik anlaşma olarak imzalamaya hazırım” dediği “Guterres Belgesi”nden kurtulmak istemektedir…
İkincisi; Kıbrıslı Türkler’in devlet kurumlarındaki “etkin katılım” için siyasal eşitliğin şartı olarak talep ettiği “en az bir Kıbrıslı Türk üyenin onayı”ndan kurtulmak istemektedir.
Üçüncüsü ve galiba da en önemlisi; zaman kazanmak ve Akıncı’dan “belki” kurtulmak istemektedir…
“Belki” diyorum, çünkü “zamana oynayarak” Akıncı’dan kurtulmak büyük risk taşıyan ciddi bir kumardır…
Akıncı’nın ikinci dönem için aday olmayacağı, ya da “Çavuşoğlu’nun Prensi” olacak birilerinin seçim kazanacağı çok zayıf bir ihtimaldir…
Bu yüzden şimdilerde Çavuşoğlu’nun uyguladığı yeni “strateji” Türkiye’nin Ortadoğu politikaları gibi “kaosa oynamak” gibidir…
Türkiye; Anastasiades’ten Akıncı’yı dışlayarak ne konuşacak?
Bugüne kadar konuşulan “federasyon” modeli, zaten “yumuşak federasyon”un ta kendisi değil midir?
Eğer Türkiye gerçekten bunu konuşmak isterse, Akıncı’nın ya da herhangi bir Kıbrıslı Türk liderin “itirazı” mı vardır?
Yok eğer; Çavuşoğlu ya da “ray değişikliği”ni öneren Büyük Türkiye’nin Büyük beyinleri Anastasiades’in samimiyetle “iki devletli çözüm”ü konuşacağını sanıyorlarsa kendi kendilerini aldatıyorlar…
Peki geriye ne kalıyor?
Anastasiades, Çavuşoğlu ile hangi “ortak nokta”da buluştu da, gizli görüşmeler yapmak, Akıncı’yı devre dışı bırakmak her ikisinin de “ortak tavrı” haline geldi?
Burada çok ürkütücü bir “tahmin” devreye giriyor maalesef…
Belki de her ikisi de, “Akıncı’dan kurtulmak” derdine düştü…
Buralarda, Çavuşoğlu’nun “Prensi” olabilecek bir-iki adayın varlığı, bazı işaretler vermiyor değil…
Ama; Kıbrıslı Türkler’in gerçek “ses”i olmayı başarmış, dik ve onurlu duruşuyla halkının desteğini almış bir “lider”i dışlamak, devre dışı bırakmak hiç ama hiç de kolay değildir…

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.