Yıllardan beri BM Parametreleri çerçevesinde devam eden görüşme sürecinde Kıbrıs Türk ve Rum halklarının siyasi eşitliği ve iki eşit Kurucu Devletin oluşturacağı yeni ortaklık temelinde Kıbrıs sorununa adil, kalıcı ve yaşayabilir bir çözüm bulunması Kıbrıs Türk tarafının ve Türkiye’nin hedefi olurken Rum liderliği bu vizyonu paylaşmayarak Kıbrıs Türk halkı ile eşitlik temelinde bir çözümü hiç ama hiç düşünmeyerek zamana oynamayı ve Enosis’e giden yolu açmak için Kıbrıs Türk halkını ‘azınlık’ hakları ile ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yamalamayı hedeflemişlerdir…
GKRY lideri Anastasiadis her vesile ile Rum tarafının nasıl bir siyasi çözümü hedeflediğini her vesile ile ortaya koymaktadır. Bu çerçevede Anastasiadis her şeyden önce anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin olmayacağı ve Türk askerinin Kıbrıs’tan gideceği bir anlaşmayı ve siyasi çözümü hedeflemektedir..
Kıbrıs’ta olası bir siyasi çözümde Rum liderliği Kıbrıs Türk halkının karar almada yönetime etkin katılımını öngörmeyen bir anlaşmayı hedefliyor. Nitekim Kıbrıs Türk tarafının siyasi çözüm adına , Rumlarla birlikte federal bir çatısı altında bir araya gelmesi adına son 3 yıl içerisinde verilen tavizlerle geldiğimiz noktada görüşme sürecinin yeniden başlaması durumunda Kıbrıs Türk halkını çok zor günler beklemektedir.
Günümüzde KKTC Cumhurbaşkanı sayın Akıncı olası bir çözümde kurucu devletlerden konu ederken Anastasiadis Kıbrıs Türk halkını ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyetine Maronitler ve Ermeniler gibi ‘azınlık’ olarak yamalayarak Enosis’e giden yolu açmaktır..
Şu bir gerçek ki Federasyonlar, Konfederasyonlar ve birleşik devletler yıkılmaya mahkumdurlar. Örneğin; 1991’de Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyetleri arasında başlayan iç savaşın neticesinde ülke, çok kısa bir sürede yedi ayrı egemen ülkeye bölündü. Bu devletin bulunduğu alanda bugün Bosna-Hersek, Sırbistan, Hırvatistan, Makedonya , Karadağ, Slovenya ve Kosova bulunuyor.
Rumların AB’ne üye olmaları sonrası Vasiliu “biz tek taraflı olarak AB’ne girerek Enosis’i gerçekleştirdik” derken günümüzde Rum liderliği ve Rum Ortodoks Kilisesi Helenizm ruhu içinde yaşamaya devam ediyorlar ve Kıbrıs Helen toprağıdır diyorlar.
Kıbrıs Türk halkı Federal bir devlet istemiyor, KKTC’ni yaşatmak istiyor. Rum halkı da Federasyon istemiyor, üniter devlet istiyor. Rum-Yunan ikilisi ve dünya kamuoyu Kıbrıs’taki gerçekleri görmezden gelemezler.
Federal devletler , Konfederasyonlar, Birleşik devletler yıkılırken yeni maceralar peşinde koşmayalım. Federal bir devlet Kıbrıs Türk halkına iyi bir gelecek vaat etmiyor.
Rumların şimdilerde siyasi çözümden anladıkları, Annan Planı Referandumu günlerinde elde ettikleri haklardan daha fazlasını elde etmek, daha fazla toprak kazanmak; Şubat 1959 Zürih ve Londra Anlaşmaları temelinde , 16 Ağustos 1960 Lefkoşa Anlaşmalarıyla kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası ile Kıbrıs Türk halkının elde ettiği kazanımları ve yine bu anlaşmalarla anavatanımız Türkiye’nin elde ettiği kazanımların ortadan kaldırılmasını sağlamak, 1960 Garanti Anlaşmalarını ortadan kaldırmak, Türk askerini Kıbrıs’tan uzaklaştırmak ve tüm göçmenlerin evlerine dönmelerini sağlamaktır.
Nitekim; 15 Kasım 2018’de KKTC’nin kurluşunun 35’nci yıl dönümü nedeniyle yapmış olduğu konuşmada anavatanımız Türkiye’nin garantörlükten vazgeçmeyeceği yönündeki açıklamalarına; 14 EOKA’cının İngilizler tarafından öldürülmesinin yıl dönümü nedeniyle 18 Kasım’da düzenlenen Anma töreninde cevap veren GKRY Başkanı Anastasiadis:
“Kıbrıs Helenizmi, işlevsel olmayan bir çözümü onaylamayacaktır. Halkın emriyle bulunduğum bu konumda kaldığım sürece , böyle bir şeyi kabul etmeyeceğim ve halka da sunmayacağım” demişti..
Rum liderliğinin şimdilerde olası bir siyasi çözümde öncelikli hedefleri; AB normlarının ve 4 Temel Özgürlüğün uygulanması ile 41 yıl önce BM gözetiminde yapılan görüşmeler sonunda 2 Ağustos 1975’te yapılan Nüfus Mübadele Anlaşmasıyla Kıbrıs’ta gerçekleşen iki bölgeliliğin ortadan kaldırılmasını sağlamaktır, KKTC’ni ortadan kaldırmaktır.
Sonuç olarak; Gelinen aşamada oluşturdukları yapı içerisinde Kıbrıs Türk halkına anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünde ‘siyasal eşitlik’ çerçevesinde bir siyasi çözümü asla düşünmüyorlar..
Rum liderliği; 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile uygulamaya koydukları Akritas Planı çerçevesinde Kıbrıs’ı Helenleştirmeyi hedeflerken gelinen aşamada günümüzde Kıbrıs Cumhuriyeti olarak AB içerisinde Yunanistan’la ortak geleceklerini şekillendirirken AB üyesi bir ülke olmanın verdiği her türlü avantajı kullanma gayreti içindedirler..
Rumların bu hedefleri bilinirken hala daha KKTC Cumhurbaşkanı sayın Akıncı Rumlarla federal bir devlet çatısı altında bir arada yaşamak için Guterres Belgesi çerçevesinde görüşme sürecinin yeniden başlamasına yeşil ışık yakmamaya devam etmektedir..
Ocak 2017’de Cenevre Konferansı günlerinde KKTC Cumhuriyet Meclisi’ni ve hükümetini ve Kıbrıs Türk halkını hiçe sayarak ‘harita’ veren ve de daha göreve yeni geldiği ilk günlerde Garanti Anlaşmalarının da görüşme masasına taşınmasına giden yolun açılmasına yeşil ışık yakan, KKTC’nin varlığına inanmayan KKTC’nin 4’ncü Cumhurbaşkanı sayın Akıncı istifa etmelidir, istifa etmediği taktirde KKTC Cumhuriyet Meclisi sayın Akıncı’yı görüşmecilik görevinden almalıdır..
KKTC Cumhuriyet Meclisi federasyon görüşmelerine son verilmesi kararı ile birlikte KKTC’nin yaşatılması ve tanınmasının sağlanması yönünde bir yol haritası çizmelidir..
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok yaşa..