Farkında mısınız; dünya artık “dingonun ahırını” aratmaz hâle geldi. Küresel düzenin bir pamuk ipliğine bağlı olduğu, nükleer silahların çocuk oyuncağına döndüğü, gücü olanın saldırdığı, zayıfın yok sayıldığı bir çağda yaşıyoruz.
Gücünün yeteceğine inandığında “canı çeken!” istediğine füze fırlatıyor. Bu durum, Mayıs ayı başında Hindistan-Pakistan arasında yaşandı. İçinde yaşadığımız Haziran ayında ise, ki sorun devam ediyor, İsrail-İran arasında sınırları aşan füze düellosuna tanık olduk. Bu süreçlerde sıkça BM ilkeleri ve uluslararası hukuk ihlalleri ifadeleri sıkça dillendirildi, diplomasi çağrısı yapıldı. Maalesef, diplomasi dilimizde, hukuk kitaplarda kaldı. Oysa gerçek meydanlarda yaşanıyor. Hukukun üstünlüğünün dikkate alınmadığı bir ortamda diplomasi ne işe yarayacak! Kimin işine yarayacak! O nedenle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Dünya beşten büyüktür” sözünü anmadan geçmeyeceğim.
Gazze’de son iki yılda 60 bine yakın insanın can verdiği bir ortamda, gözlerimizin önünde İsrail’in yaptığı soykırım tüm şiddetiyle devam ederken, insan olanın yüreğini acıtan derin bir sessizlik hâkim. Uluslararası hukuk ise laf cambazlığından öteye gitmiyor.
En taze kriz, İsrail ile İran arasında yaşanan füze savaşları, güvenliğin su ve ekmek kadar vazgeçilmez, yaşamsal bir ihtiyaç olduğunu çarpıcı bir şekilde yeniden hatırlattı.
Kıbrıs adası da sürekli olarak, kriz ve savaş ikliminin gölgesinde, stratejik bir konumda. Sağımız solumuz savaş ve kriz dolu; bölgemiz adeta bir barut fıçısı. Kıbrıs Rum tarafının aşırı silahlanması da cabası…Böyle bir coğrafyada yaşıyorsak, güçlü olmak bir tercih değil, zorunluluktur. Güçlü olmak ve güvenli gelecek inşa edebilmek ise önceden hazırlıkla, dayanışmayla, milli güvenliğe sahip çıkmakla mümkün olur.
İşte bu noktada, KKTC’de karada ve denizde başarıyla icra edilen Şehit Teğmen Caner Gönyeli-2025 Arama Kurtarma Davet Tatbikatı sadece bir tatbikat değil, zamana karşı yaşamla ölüm arasındaki yarışın ta kendisi ve güvenli ortak gelecek hazırlığıydı. Tatbikatta, Türkiye ve KKTC’nin arama-kurtarma yetkinliği koordinasyon içinde yeniden sınandı, insan hayatına verilen önemin altı çizildi.
İnsani mesaj veren tatbikat, sadece bir senaryo değil; Türkiye ve KKTC’nin kriz anlarında da birbirine kenetlenerek ne denli hazır olunduğunu ve her tehlikeye karşı kararlılıkla karşı konulacağını da gösterdi.
Şunu unutulmamalıyız ki, diplomasi eyleme dönüştüğünde anlam kazanır. Uluslararası hukukun sesi kısıldığında, milletlerin iradesi ancak sahadaki hazırlıklarıyla yankı bulur.
Güçlü ve güvenli gelecek için, hazırlığı bir görev değil, bir zorunluluk olarak görmeliyiz. Bu yüzden Türkiye ile KKTC’nin koordineli hazırlıkları, sadece bugünün değil, yarınlarımızın da güvencesidir.
Güçlü Türkiye, güçlü KKTC’dir!