15 Temmuz 2023, Rum-Yunan ikilisinin tarihin derinliklerinden gelen Megali-İdea hayallerinin yaşama geçirilmesini ve adanın Yunanistan’a bağlanmasını hedefleyen faşist Yunan darbesinin 49. Yıl dönümüdür.
15 Temmuz 1974 darbesi, Yunan Cuntası öncülüğünde ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios’a karşı darbe yapılmış ve katliama dönüşmüştü. Hedef çok açık ve netti. Anavatanımız Türkiye’nin seyirci kalması asla mümkün değildi. Nitekim, anavatanımız Türkiye 1960 Garanti Antlaşmalarından kaynaklanan haklarını kullanarak gerçekleştirdiği 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’a barış ve huzur gelmiştir.
15 Temmuz 1974’te Makarios’a karşı düzenlenen Yunan darbesinin esas hedefi Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak ve Kıbrıs’ı Yunan adası yapmaktı. 49 yıl önce, Adanın kaderini değiştiren faşist Yunan darbesinin hedefi adanın Yunanistan’a bağlanmasını daha fazla uzatmadan Kıbrıs’taki subay ve askerleri, Kıbrıs Türk halkının direnişi nedeniyle 11 yıl ertelemek zorunda kaldıkları tarihin derinliklerinden gelen Megali-İdea hayalleri çerçevesinde Enosis’i bir an önce gerçekleştirmekti. Makarios’un da, Yunanistan’ın da hedefi tarihin derinliklerinden gelen Megali-İdea hayalleri nedeniyle Enosis’i gerçekleştirmekti. Ama Makarios zamana oynuyordu!.. Yunan Cuntası ise bir an önce tarihi hedeflerine ulaşmak istiyordu.
Gerilere dönüp bakacak olursak; Yunanistan’da 21 Nisan 1967’de gerçekleşen askeri darbenin ardından General Stilyanos Pattakos, Albay Yorgo Papadopulos ve Alb. Mararezos Cunta Yönetimi 15 Temmuz 1967’de Yunan Cuntası desteğinde RMMO ve EOKA-B’nin Geçitkale ve Boğaziçi köylerine gerçekleştirdikleri saldırıların hemen ardından Türk Savaş Uçaklarının bölgeye yaptıkları ihtar uçuşları sonrası yapılan Antlaşmalar çerçevesinde 12 000 Yunan Askerinin Adadan çıkmasının sağlanması yanında 4 Mart 1964’ten beri Makarios tarafından Adaya giriş yasağı bulunan Rauf R. Denktaş’ın giriş yasağının kalkmasının ardından 13 Nisan 1968’de Kıbrıs’a dönüş yapması sonrası 3 Haziran 1968’de Rauf R. Denktaş ve Glafkos Klerides arasında başlayan ve bir hafta sonra Lefkoşa’ya taşınan görüşmeler yıllarca devam edecekti.. Gerçek şu ki o günde Kıbrıs Türk Halkı Rum-Yunan silahlı saldırıları nedeniyle adanın %3’lük bir bölümüne sıkışıp kalmıştı..
Hiç şüphe yok ki, Makarios’un da hedefi Enosis’i gerçekleştirmekti ama anavatanımız Türkiye’nin konu ile ilgili olarak 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları karşısında Türkiye’nin ne kadar kararlı olduğunu Makarios çok iyi kavramış ve zamana oynamaya başlamıştı. Ancak Yunan Cuntası bir an önce hedefe ulaşmak istediği için Makarios ve Yunan Cuntası ters düşmüşlerdi!..
15 Temmuz 1974’te Makarios’a karşı EOKA-B ve Yunan Cuntasının birlikte gerçekleştirdikleri darbenin hedefi; Kıbrıs Türk halkını top yekün soykırımdan geçirerek, yıllarca hayali ile yaşadıkları Enosis’i gerçekleştirmek amacıyla EOKA tedhiş örgütü ile işbirliği halinde Makarios’u devirmelerinin ardından Makarios’un yerine getirilen Nikos Sampson 17 Temmuz 1974’te Kıbrıs Helen Devletini ilan edecekti.
Gelinen noktada EOKA-B ile Yunan Cuntası işbirliği içerisinde 15 Temmuz 1974 darbesi ile Makarios’u devirenler EOKA’cı Nikos Sampson’u ‘sözde’ Kıbrıs “Cumhurbaşkanı” ilan ederken Enosis’in bir an önce gerçekleşmesi için Makarios ve işbirlikçileri Kıbrıs Türk halkını Girit misali yok etmeyi hedefliyorlardı.
O günde Yunan Cuntasının gerçekleştirdiği darbeden sağ kurtulan ve İngilizler vasıtasıyla adadan çıkmayı başaran Makarios Londra üzerinden ABD’ye kadar gidecek ve BM Güvenlik Konseyi’nde konuşma yapacaktı. 19 Temmuz 1974’te BM Güvenlik Konseyi’nde yapmış olduğu konuşmasında Makarios bir yandan Yunanistan’ın hedefini çok açık ve net olarak ortaya koyarken Kıbrıs’ta son günlerde yapılan katliamları anlatması yanında Kıbrıs Türk Halkını da bekleyen tehlikeleri dile getirmişti!.
19 Temmuz 1974’te BM Güvenlik Konseyi’nde yaptığı konuşmada Yunanistan’ı Kıbrıs’ı işgal etmekle suçlayan ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios, “Yunanistan’ın Askeri rejimi Kıbrıs’ın bağımsızlığını ihlal etmiştir, Yunan Cuntası Kıbrıs halkının demokratik haklarına zerre kadar saygı göstermeden diktatörlüğünü Kıbrıs topraklarına yaymıştır” demişti.
Yine konuşmasında Gizikis’e gönderdiği ve Yunanlı subayların adadan ayrılmasını istediği mektuptan sonra Yunanistan’ın Kıbrıs Büyükelçisinin kendisini ziyaret ettiğini ve subayların adadan ayrılması durumunda Türk tehdidi karşısında Kıbrıs’ın savunmasının zayıflayacağını söylediğini belirttikten sonra Yunan Büyükelçisine verdiği yanıtı aktaran Makarios, “Kıbrıs’ta olayların gidişatı karşısında Türk tehdidini daha önemsiz gördüğümü söyledim. Görüldüğü gibi korkularımda haklı çıktım” demişti..
..Makarios, Kıbrıs’ta olup bitenleri, Kıbrıslı Rumların iç meselesi olarak göstermek istediğini, fakat bunun gerçek olmadığını belirttikten sonra “Söz konusu olan Kıbrıs Cumhuriyetinin bağımsızlığını ve egemenliğini ihlal eden dış kaynaklı işgaldir” dedi. Darbe Milli Muhafız Ordusunu yöneten Yunanlı subayların eseridir. Şunu da belirtmeliyim ki, Kıbrıs’a karşı bu saldırıda Garanti Antlaşmaları çerçevesinde adada bulunan 950 kişilik Yunan Subayı ve Erleri başı çekmiştir..
..Makarios darbenin Yunan Cuntası tarafından düzenlenip, Kıbrıs’ta görev yapan Yunanlı subaylar tarafından yönetildiğine dair en küçük bir şüphesi olmadığını belirterek, darbede ölen Yunan askerlerinin uçaklarla Yunanistan’a götürülüp Yunanistan’da gömülmelerinin en açık kanıtı olduğunu ileri sürdü. Makarios darbeden sonra Cuntanın Cumhurbaşkanı olarak atadığı Nikos Sampson’u ünlü bir silahşör/katil olarak tanımladı ve darbenin bir iç mesele değil, işgal olduğunu söyledi..
..Makarios, işgal devam etmektedir ve Kıbrıs’ta Yunan Subayları olduğu sürece de devam edecektir. Normal anayasal düzene geri dönmezsek, demokratik özgürlükler yeniden tesis edilmezse, bu işgalin Kıbrıs için sonuçları kalıcı olacaktır” demişti. Makarios, Yunan Subaylarının Milli Muhafız Ordusunda görev yapmasına kendisinin izin verdiğine de değinerek hatasını kabul ettiğini söyledi: “Onlara güven duyduğum için hatamı itiraf ediyorum. Güvenimi istismar ettiler. Kıbrıs’ın bağımsızlığını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü korumaya yardım edecek yerde, bizzat kendileri işgalci oldular” dedi..
..Makarios, BM Güvenlik Konseyi’nden Atinalıların darbesinin yarattığı bu doğal olmayan duruma son vermesi için elinden gelen çabayı göstermesini ve elindeki araçları gecikmeden anayasal düzenin ve Kıbrıs halkının demokratik haklarının yeniden tesis edilmesi yolunda kullanılmasını istedi. Yunan Cuntasının darbesi bir işgaldir ve sonuçları Rum-Türk bütün Kıbrıs Halkına zarar vermektedir diyen Makarios: “Güvenlik Konseyi, Yunanistan’ın askeri rejimine Kıbrıs’ın Milli Muhafız Ordusunda görev yapan Yunanlı Subayları geri çağırmak ve Kıbrıs’taki işgale son vermek için çağrı yapmalıdır” demiştir..
..Başpiskopos Makarios, 19 Temmuz 1974 Cuma günü BM Güvenlik Konseyinde yaptığı ve Cuntayı Kıbrıs’ı işgal etmekle suçladığı konuşmasını bitirdiğinde saatler 22.30’u gösteriyordu ve de 20 Temmuz 1974 sabahı erken saatlerde Barış Harekatı başlıyordu. Kaynak: https://gazeddakibris.com/makariosun-bm-genel-kurulunda-yaptigi-tarihi-konusma/
Gelinen noktada günümüzde Yunan Cuntasının Makarios’a karşı düzenlediği 15 Temmuz 1974 darbesinin esas amacının ne olduğuna dair tek kelime eden yok!.. Çünkü hedefleri, 15 Temmuz darbesini gündemden uzak tutmaktır ve de hafızalardan silmektir!. 15 Temmuz 1974 darbesine neden ihtiyaç duyduklarını günümüzde dile getiren Rum yoktur. Ama sözü 20 Temmuz 1974 Barış Harekatına getirmeyi de ihmal etmiyorlar!..
Gerçek şu ki; 15 Temmuz 1974 darbesinin esas hedefi, Kıbrıs Türk halkını Girit misali yok etmek ve de Kıbrıs Helen devletini ilan etmekti.
11 yıl boyunca Rum-Yunan ikilisi Kıbrıs Türk halkına karşı silahlı saldırılarda ve katliamlarda bulunurken Kıbrıs Türk halkı TMT etrafında bütünleşerek anavatanımız Türkiye’ye güvenerek büyük mücadeleler verdi. Kıbrıs Türk halkı kurucu ve eşit ortağı olduğu 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinden dışlandıktan sonra 11 yıl boyunca üretimden koparıldı, insanlık dışı kuşatma altında ve de yokluklar içinde adanın değişik bölgelerinde %3’lük bir bölümde yaşamak zorunda kaldı. Kıbrıs Türk halkı, 103 köyden göç etmek durumunda kaldı. Yüzlerce kadın, erkek, çocuk, yaşlı toplu katliamlara uğradı. Kıbrıs Türk halkının büyük bir çoğunluğu yıllarca Kızılay’ın gönderdiği yardımlarla yaşamak zorunda kaldı.
Kıbrıs Türk halkı 11 yıl boyunca Lefkoşa’da, Snt Hilarion’da, Mağusa’da , Limasol’da, Baf’ta, Erenköy’de diğer kent ve köylerde direnerek 20 Temmuz 1974 Barış Harekatının mutluluğunu yaşadı.
Gelinen aşamada Rum-Yunan ikilisinin Megali-İdea hayallerinden kaynaklanan Enosis hayalleri nedeniyle uzun yıllardan beri Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir siyasi çözüme varılamamıştır. Rum-Yunan ikilisi AB normları çerçevesinde gerçekleştirilmesini hedefledikleri siyasi çözümle birlikte Enosis’e giden yolu açmaktır. Hedefleri Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasında yapılacak değişikliklerle Kıbrıs Türk halkını kendilerine yamalamaktır.
Büyük güçler bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’nin Ulus-Devlet olarak doğuşunu hazmedememişlerdir. Büyük güçler, Kıbrıs Türk halkının self-determinasyon hakkına saygı göstermek durumundadırlar. Ama ne yazık ki; hedefleri bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini ortadan kaldırmaktır.
Netice itibarı ile Rum-Yunan ikilisi öyle istedi diye, Kıbrıs Türk halkı bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden, anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden asla vazgeçmeyeceğiz, bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne sahip çıkarak yaşatılması ve tanınması için mücadele edeceğiz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilelebet yaşayacak ve Kıbrıs Türk halkı, Batı Trakya örneğinde olduğu gibi ‘azınlık’ durumuna düşmeyecektir.
Sonuç olarak; Kıbrıs Türk halkı olarak; geçmişte çekilen acıların, yapılan fedakarlıkların, kaybedilen yaşamların sayesinde, aziz şehitlerimizin ve gazilerimizin emaneti olan bağımsız ve egemen devletimize sahip çıkacağız, çocuklarımızın ve torunlarımızın bu topraklarda onurlu insanlar olarak yaşayabilmeleri için mücadele vermeye devam edeceğiz; bayraklarımızın bu topraklarda ebediyen dalgalanması için kanlarını seve seve akıtan kahraman Mehmetçiklerimizin, TMT mensuplarının, Mücahit halkımızın ve aziz şehitlerimizin emanetine sahip çıkacağız.
Bu vesileyle, başta Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere; Liderimiz Dr. Fazıl Küçük’ü, KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş’ı ve dava arkadaşlarını, kahraman Mehmetçiklerimizi, Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) mensuplarını, Mücahit Halkımızı, aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi saygı ile selamlıyorum.
Kıbrıs Vatanımız, Türkiye Anavatanımız, Helal Olsun Canımız Kanımız.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..