On gün kadar öncesiydi... Yunanistan’ın yeni Cumhurbaşkanı Konstantinos Tasulas’la Rum lider Hristodulidis’in sınırlardaki varillerin arkasından Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini uzaktan izleyişleri vardı. Herhalde Tasulas çocukluğundan beri işittiği ve kendisine hep tek yanlı öğrettikleri “Deli Türkler” veya “katil Türkler” söyleminin gerçeklik payını anlamak için sınırları gezmiş ve variller arkasından kuzeyi izlemiştir.

Bir gelenek haline gelen ve nesilden nesile aktarılan bu adedi bozmadı Tasulas. O adet, ilk göreve geldikleri gün, ilk seyahatlarını güney Kıbrıs’a yapmaları.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Cumhurbaşkanı seçilir seçilmez sağ olsun, ilk ziyaretini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yapmıştı.

Lakin Kıbrıs Türkleri Rumlar gibi bir bardak suda fırtına koparmadılar. En ufak bir olay veya siyasi harekette feleklerini şaşırırlar ve sağa sola protesto yağdırılar.

Recep Tayyip Erdoğan KKTC’ye yaptırmış olduğu Cumhurbaşkanlığı ve meclis binaları ölümsüz eserler olarak Kıbrıs tarihine damgasını vurmuştur. Nitekim Sayın Erdoğan bu binaların açılışını 3 Mayıs 2015’te gerçekleştirmiş.

Tasulas’ın gelişin biz birşey demiyoruz. Ne de rezilane davranışlarda bulunuyoruz. Tasulas variller arkasından kuzeyi izlerken yaşanmış gerçekler kendisine anlatıldı mı? Her iki tarafın Cumhubaşkanları Kıbrıs’a gelirken kimse bu gerçekten kaçamaz. Ne biz, ne de Rumlar.

Yarım Kıbrıs’la kendilerini dünyaya pazarlayan Rumlar utanmadan Anavatan büyük ve siyasilerimize tepki koyuyorlar.

Bir soru sormak lazım.

Bütün sınırlarımıza konan dikenli teller, mevziler, duvarlar, hurda kamyonlar, variller ve daha bir sürü hurdalar neden kondu, onu anlattılar mı Yunanistan Cumhur başkanı Tasulas’a. Anlatmadılar. Lakin Tasulas’ın sınırları gezmesi ve variller arkasından kuzeyi izlemesi bazı düşünceleri beraberinde getirdi.

Kabul etmek gerekir. Bir defa Türkler o varilleri durduk yerde sınırlara koymadılar. Gerçek neden, can güvenliği. Bu variller sınırlara konurken, öte taraftan Rumlar, masum Türkleri yollardan toplayarak katlediyorlardı. Sadece onlar değil, toplu katliamlar da var. Banyo küvetine saklanan masum anne ve yavruların EOKA’cılar tarafından delik deşik edilerek öldürülmeleri dünya basınında yankı yaratmıştı. Dünya basını, “Bu resmen bir caniliktir” ifadelerini kullanmıştı.

Makarios bu katliam ve bölünmenin en büyük aktörüydü. 1963 olayları ile başlayan bölünme, yine bütün dünyanın gözleri önündeydi. Hatta Guardian gazetesi, ünlü karikatürist Cumming’in çizdiği karikatür, hayli dünyanın ilgisini çekmişti. Cesetlerin ortasında koltuğunda oturan Makarios’un “the problem solve” (problem çözülmüştür) sözleri ile trajik olayı anlatmıştı. Yani problemi çözdüm ifadeleri ile...

Rumlar neden kin ve nefretlerini yeni nesillere aktarırlar?

Rumların bir öğretim görevlisi basına açıklama yapmıştı.

“Biz Rumlar, çocuklarımıza düşmanlık ve nefret aşılıyoruz. Okul kitaplarında o nefret sözlerini görmek lazım. Bence okul kitapları kardeşlik ve dostluk ifadeleri taşımalıdır.”

20 Temmuz 1974’ten sonra, Kıbrısı’ın resmen bölünmüşlüğünde artık yollardan masum insanlarımız alınamadı. Toplu katliamlar olmadı. Yani Rumlar harekat sonrasında emellerine ulaşamadılar.

Hatırlayacaksınız... Bir Rum genci sınırımızdaki Türk bayrağını indirmeye kalktı, kurşunu beynine yedi. Sonra Rumlar suçlu genci kahraman ilan ettiler.

Tasulas bunu biliyor mu?

Veya biliyor da bilmek istemiyor.

İşin başı gerçekçilik. Gerçekçi olursanız ve gerçeklerden kaçmazsanız, herşey daha rahat analiz edilir. Aksi takdirde Rum siyasiler böyle Yunan siyasileri aldatarak böyle varillerden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini izleme acizliğine düşerler.