Yazın kavurucu sıcaklarından insanlar bezince şöyle derler:

“Bu yılki sıcaklar geçmişteki sıcaklara benzemez.”

Şu anda yazın ortasındayız. Geçmişte yaşadığımız aşırı sıcaklar, yine aynı sıcaklardır esasında. Lakin geçmişte yaşadıklarımızı unutuyoruz maalasef.

O zaman sıcaklara karşı korunmamız ve kızgın güneşin kavuruculuğuna bırakmayalım kendimizi. Doktorlar uyarıyor.

“Bu havalarda dışarı çıkmayın. Özellikle kalp problemleri olanlar çok dikkatli olmalıdır. Mutlaka kendilerini korumalıdırlar.”

Bu ifadeler de geçmişte yaşadığımız kavurucu sıcak günlerimizde ilgililerin yaptıkları telkinlerdir.

Yıllarca vantilatörle serinlemeye çalıştık. Ondan sonra klimalar girdi hayatımıza. Yani biz ve bizden sonra gelen nesiller çok şanslıdırlar bu yönden.

Eskiden vantilatör veya klima mı vardı? İnşa ettikleri evlerin serin esintisi alması için yuf deliği dedikleri minik pencereler vardı. Özellikle köy insanları doğal tedbirleri iyi alırlarldı.

Mesela evlerini inşa ederlerken “yatak odanız mutlaka meltem almalıdır” derlerldi.

Şu meltem rüzgarları işini bir de balıkçılar bilirler, açık denizde avlanırken.

Rahmetlik ninem anlatırdı...

“Suyumuzu serinlemesi için destiye koyar ve kuyuya sarkıtırdık. Hatta kavun karpuzumuzu da bir filenin içinde kuyuya sartkıtırdık. Yemek vakti gelince de meyvalarımızı ve destimizi yukarı çekerdik iple. Gündüzleri serinlemek için çareler arardık. Bizim evde çınar ağacının altında, kaba gölgede yarı gömülmüş bir fransa küpümüz vardı. Evimizi çevreleyen yüksek duvarlar vardı. O frasan küpüne elbiselerimizle girer ve saatlarce o küpün içinde kalırdık, serinlemek için. Ne yüzeldi o günler...”

Esasında yaz sıcakları bana rahmetlik ninemin hatıralarını yazdırdı.

Ninemin hatıraları size birşey hatırlatmıyor mu? Veya çağrıştırmıyor mu eski zamanla şimdiki zamanın yaşam koşullarını?

Sıcaklar nedeniyle hükümet öğle sıcağında güneş altında çalışmayı yasakladı. Rum tarafı da aynı tedbirleri aldı. Kolay mı kırk beş derece sıcakta ekmek parası kazanmak. Lakin ihtiyaçlı insanlar bu şartlar altında çalışmaya da razı. Hükümetin aldığı karar, doğru karardır, vatandaşın sağlığını koruma açısından.

Yaz sıcaklarında bana geçmişi hatırlattı yine. İngiliz idaresindeki yaz tedbirlerini. Kılık kıyafeti v.s....

Eski fotoğraflara baktığınızda İngiliz polis ve askerlerinin yaz döneminde sıcaklardan ötürü kısa pantolon ve diz altına kadar çorap yiyerlerdi. Kısa kollu gömler de öyle. Lakin en önemlisi İngiliz, kızgın yaz sıcağını atlatmak için bazı daireleri Trodos’a taşırdı. Memurlara da birer lojman tahsis ederdi.

Esaında Trodos’a gitmenin de şartları vardı. Uyguladıkları vardiya sistemine göre, bütün memurlar aileleri ile o lojmanlarda bir zaman geçirirlerdi. Hatırladığım kadarı ile en az bir çocuğu olan aileler gidebilirdi.

Trodos gece gündüz püfür püfür eserdi. Lakin geceleri bir kazak giyme ihtiyacı duyardınız.

Bu Trodos meselesini hasbelkader ben ve ağabeyim de yaşamıştık. Ağabeyin ortaokula, ben de ilkokula gidiyorduk. Rahmetlik eniştemle ablam görev icabı Trodos’a gidince, bir aylık yanlarında bir zaman geçirmek için bizi de Trodos’a götürmüşlerdi.. Eniştem İngiliz üslerinin kıdemli müstahdemlerinden olduğu için, oradaki lojmanlarda kalma hakkına sahipti. Lojmanlar iki yatak odalı ve tam donanımlıydı.

Kaldığımız lojmanın yanında bir domuz mazbahası vardı. Domuzların homurtuları hala kulaklarımdadır. Mazbahada domuz boğazlamanın ne olduğunu da görmüştük.

Akşamüstleri Trodos Meydanı’na gittiğimizde, bir sürü satıcıyı, eşeklerinin heybesine yükledikleri meyva ve badem, ceviz ve sucukları görürdük. Meydana kurulan küçük çaplı panayırda, zivaniya ve Trodos elmasından satın alırdık. Memleketteki İngiliz aileleri tam anlamı ile yazın ortasında Trodos serininde zaman geçirmeye bayılırlardı.

Yani demek istediğim, eski dönemle yeni dönem arsında benzerlik olsa da, büyük farklılıklar ve teknolojik imkanlar vardır.

Şu anda yaşadığımız zamanın insanlarını sosyolojik ve ekonomik açıdan incelediğimizde, kendi mali olanakları ile ya bir yazlık almışlar, ya da bir otelde deniz kenarında tatil yapmaktadırlar. Yani gelişen hayat ve gelişen insanlar...

Yine de siz bu sıcakalarda güneş altında dolaşmayın ve zaman geçirmeyin.

Sıkınız dişinizi iki ay sonra sıcak havalar ülkemizi terkedecek ve serin havaya kabuşacaksınız.