Dünyada, önemli devletlerin uyguladığı 5 dış politika prensibi vardır. Dış politikada uygulanan 5 önemli başlık şöyle sıralanabilir. 1. Ulusal güvenliğin sağlanması; 2. Demokrasiyi desteklemek; 3. Dünya barışını ön planda tutmak; 4. İhtiyaçlı olanlara yardım etmek; 5. Açık, sınırsız ticaretin uyugulanması... Türkiye Cumhuriyeti’ni bahsi geçen önemli devletler listesine koyabiliriz. KKTC’ye gelince: KKTC Devleti bağımsızlığını 35 yıl önce ilan etmiş olmasına rağmen, şu veya bu nedenle henüz resmen tanınmamış olduğu için dış politikası içinde bulunduğu duruma göre, yani statüko’ya göre değerlendirilmelidir. KKTC ilk olarak bağımsız, egemen statüsünü kabul ettirerek tanınmalıdır. Tanınma olayının zor, ancak imkansız olmadığını kabul ederek yola çıkmak gerekir. İşte bu bağlamda, tepki politikasını önemli ölçüde kenara itip, KKTC’nin resmen tanınmasını gerçekleştirecek yeni önerilerle yola çıkmak uygun olur. Bunu yapabilmek için KKTC Dışişleri’nin, Rumların politikalarına tepki yerine tanınma yolunu açacak önerilerle ön planda hareket etmesi gerekmektedir.
“Federasyon çözümüne” gelince: Dünyada iki bağımsız, egemen devletten oluşan bir tek “federasyon” yoktur. Dünyada takriben 25’e yakın “federal devlet” vardır. Bunların tümünde de tek ve bir devlet vardır. Bu devletin içinde de 1, 2, 3, 5 veya daha fazla “federe” yönetimler vardır. Bunların tümüde esas devlete bağlı, hiçbir bağımsız, egemen statüsü olmayan “federe” yönetimlerdir.
“Kıbrıs Sorunu” bu bakımdan incelendiği zaman, KKTC’nin anladığı veya istediği biçimde bir “federasyon çözümü” olası değildir. KKTC’nin tanınması ve tanıtılması acilen ön planda tutulmalı ve KKTC’nin dış politikası bu yöne doğru gidecek politikalar uygulanarak yönetilmelidir. Böyle bir dış politika yönetilirken propaganda en başta gelen unsurlardan biridir. Propaganda’nın 3 altın kuralı ise şöyle sıralanabilir: 1. Kendi politikalarınızı güçlendirmek; 2. Düşmanın veya rakibin politikalarını demoralize etmek; 3. Dünya görüşlerini diplomatik beceriyle manipule etmek. Yani kısacası, KKTC Devleti kendi tanınma politikasını güçlendirebilirse, Rumların politikalarını demoralize edebilirse, BM ve genel olarak “Kıbrıs Sorunu” ile ilgilenenlerin görüşlerini diplomatik becerilerle manipule edip kendi lehine çevirebilirse, o zaman tanınma hedefine ulaşılabilir.