KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Erhürman ile Rum lider Hristodulidis’in ilk görüşmesinden sonra iki devlet arasında ufak, tefek sorunların çözümlenmesinden başka ve özellikle siyasi çözüme ilişkin hiçbir umut yoktu. İki devletin kalıcılığı gün gibi ortadayken, Rumların çok istediği federal çözümden vazgeçmesi beklenemezdi. Aynı şekilde, KKTC Devletinin de iki devletli çözümü bir kenara bırakıp, bu çözümden vazgeçmesi hiçbir zaman olası değildi. Rum liderin görüşmeden önce, daha doğrusu çok uzun zamandır, “İşgalci adayı terk edecek ve federasyon çözümü şemsiyesi altında iki halk Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliği altında birleşecek…” politikası aynen devam ediyor… Bunun böyle olacağı belliydi zaten…
Rumların, Türk Ordusu’nun KKTC’den ayrılması ve iki “toplumun” federal çözüm ile Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliği altında birleşmesi hayali devam ediyor. Bu durumda ileride gerçekleşebilecek herhangi bir görüşmede hiçbir sonuç çıkmaz. Bu gerçeği herkes biliyor. KKTC Devleti ve Halkı için tek çıkar yol tanınmadır. KKTC’nin tanınması için çok ciddi tanınma girişimlerinin başlatılması şarttır. Tanınma hedefinin başarıya ulaşması için de tek yol var. O da KKTC Devleti’ne sempatisi olan ülkelerden başlamak üzere tanınma politikasını Türkiye’nin büyük desteği ile başlatmaktır. KKTC’nin tanınma istemesine ve tanınmasına ne BM ne ABD ve ne de AB engel olamaz. Bağımsızlığını ilan eden bir devletin tanınma hakkını hiçbir güç elinden alamaz. Bu hak Uluslararası Hukuk’tan kaynaklanmaktadır.
Kırk yıl daha hiçbir sonuç vermeyecek Rumlarla müzakere sürecini başlatmanın hiçbir anlamı yoktur. AB’nin çok anlamsız ve saçma, “AB üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti bölünmüş kalamaz…” politikasının tamamıyla ortadan kalkması için KKTC’nin ayrı bir devlet olarak kalıcılığını vurgulaması şarttır. BM’nin durumu malum… BMGK’nin KKTC’yi tanımayan kararlarına karşı, KKTC Devleti’nin çözüm için artık tanınması gerektiği gerçeği vurgulanmalı ve bu yönde adımlar atılmalı.