Demografik yapımız değiştikçe, sorunlar ve dehşet saçan durumlar da artıyor. Bayağı son zamanlarda, özellikle galericilere yönelik tehdit ve silah sıkmalar arttı. Bu olagelen kabul edilmez olaylar adeta bana “Burası Teksas mı?” sorusunu sorduruyor.
Haberlere göre yaşları 18 ile 22 arasında bazı gençler birkaç günlüğüne silahları ile adaya geliyorlarmış. Bu birkaç günde ne vurursam kardır anlayışı hakim olunca böyle durumlar da oluyor. Bu gençlerimizin arkasında herhalde birileri vardır diye düşünüyorum.
İki türlü düşünmeye sevkediyor bu olaylar bizi.
Birincisi adaya gelen gençlere yazık değil mi, bu tür işlere girişmeleri ve hapsi boylamaları?
İkincisi de yazık değil mi para yapan insanların tehdit altında yaşamaları?
Dr. Küçük’ün bir yazısı vardı.
“Eskiden biz böyle değildik. Yaşadığımız olaylar bize geçmiş günlerimizi hatırlattı. Kapımız penceremiz açık yatardık. Hatta arabalarımızı bile kilitlemezdik. Lakin görüyorum harekattan sonra halkımızın güven endişesi çoğaldı. Ne olacak bu memleketin hali?”
Merhum lider Dr. Küçük bütün bunları ve olacakları tahmin etmişti. Ya şimdi hayatta olsaydı ne yazacaktı köşesinde? Bir düşünün bakalım.
“Kalk Doktor yattığın yerden de memleketin ne hale geldiğini kendi gözlerinle gör” diyesim gelir.
Aklıma gümrük kapılarından geçişler geliyor. Ben de ekleyim...
Eskiden, ta İngiliz zamanında ateşli silah kullanmak çok büyük suçtu. Silah kullanmak izne tabiydi. Hatta Harekatın sonrasında bile silah kullanmak Bakanlar Kurulu’nun onayına tabiydi. Herhalde şimdi de Bakanlar Kurulu’nun iznine tabidir de, memlekette patates satar gibi el altından silah satılıyor veya pek çok insan silaha sahip oluyor.
Harekat sonrasında özel göçmen olarak adaya gelenlerin pek çoğunda silah vardı. Bunu iskan uygulamalarında gördük.
Bu nasıl bir iş?
Polisimizin ne kadar canla başla çalıştığına şahit oluyoruz. Polisin uğraşmadığı olumsuzluk sayılamıyacak kadar çoktur.
Polisimiz uyuşturucu belasıyla mı uğraşsın, galerileri tehdit edenlerle mi, yoksa sorumsuz araba kullanan gençlerin hız tutkunu gençlerle mi? Veya araba kundaklayanlarla mı?
Özellikle polisimizi bir kez daha kutluyorum. Uyuşturucu alanındaki yenilikleri tatbik ederek içki kullananlar gibi, uyuşturucu kullananları anında tespit edebiliyor. Üstelik halkımızın güvenliği için uğraşan polisimizin kendini bilmez, kabından taşan bir sürü insan tarafından da darbediliyor.
Polisi darbetmek nedir Allah aşkına? Bu tür hareketlerde bulunanlara güneş yüzü göstermemeleri gerekir.
Eskiden hapishanemiz bom boştu. Suçlar sıfır denecek kadar azdı. Ya şimdi.
Hapishanemiz değil, hapishanelerimiz doldu taştı.
Bu mu bizim zenginliğimiz? Hadi canım sizde...
Gümrüklerden girişlerde yolcunun beraberinde belli bir para miktarını getirmesi gereken caydırıcı önlemler alınmalıdır. Yani ipini koparan KKTC’ye geliyor.
Demografik yapımızın değişiminde zencilerin de payı büyüktür bence..
Ülkemize öğrenci olarak gelen ve dünyanın uyuşturucusunu piyasaya süren zenciler için mutlaka candırıcı önlemler alınmalıdır.
Devletimiz zaman zaman sarsıntı geçiriyor, maddi açıdan. Neden?
Önemli suç içleyen bazılarını sınır dışı etmede devletin hazinesi buna yetmiyor.
Bazı açıkgözler kasıtlı olarak suç işliyorlar, sırf hapseye atılmaları ve karınlarını bedavadan doyurmaları ve gün geçirmeleri için.
Peki ben de soruyorum?
Ne olacak bu memleketin hali?
Bir taraftan Rumlarla bitmeyen Kıbrıs sorunu ve çözüm tartışmaları, bir taraftan da bozulan toplum yapımız. Haydi siz söyleyin bakalım.
Ne olacak bu memleketin hali, Teksas’a döndükten sonra.