Işık Kitabevi’nin düzenlediği “Kitap Fuarı”nın bu akşam çok değerli bir konuğu var…
Bu yılki “Onur Ödülü”nü bu akşam alacak olan Takis Hacıdimitriu…
Takis; Kıbrıs sevdalısı, 91 yaşında bir düşünce ve eylem insanı…
Çok kültürlü, çok uluslu, birlikte yaşama kültürünü özümsemiş; önyargılara, fanatizme karşı savaşan “Bambaşka bir Kıbrıs” hayaliyle hâlâ üreten bir entelektüel…
1959 yılında Atina’daki yüksek eğitimini tamamlayıp adaya döndüğünde “içi dışı Yunanistan’dı…”
Oradaki öğrenci örgütlenmelerine katıldı, gençlik hareketlerinde öncülük yaptı, “Komünist” diye etiketlendi, mahkemeyi, hapsi ve polis hücresini tanıdı.
Enosis için “Büyük mücadele” veren her Kıbrıslı Rum genci gibi “beklenmedik” bir “son”la karşılaştı 1960’lı yılların başında…
“Kıbrıs Cumhuriyeti” doğmuş ve Kıbrıslı Türkler de bu “devlet”in ortağı olmuştu…
Ufuklarını genişletmek ve yeni kurulan “Kıbrıs devleti”nin Türklerle birlikte vatandaşı olabilmek yerine, içine çekildikleri “geçmiş”le yaşayan bir neslin neferiydi…
Tıpkı, yakın tarihimizde o “geçmişe” takılıp kalmış binlerce Kıbrıslı Türk genci gibi…
Takis; çok uzun yıllar sonra; kendi “bireysel dönüşümü”nü de içine alan, o dönemi hallaç pamuğu gibi savuran bir kitap yayımladı…
“Kıbrıs Cumhuriyeti ve Derin Devlet” adını taşıyan ve Galeri Kültür yayını olarak Türkçesi de çıkan bu kitapta 1959-1964 yılları arasındaki dönemi “analiz” ediyor; hataları, yanılgıları, yanlış hesapları, siyasal rekabeti ile özellikle Rum toplumu içinde kaynayan “siyasal kazanı” fokur fokur karıştırıyor…
Takis; “Benzeri görülmemiş başka bir çağdaydık. Makarios ve Grivas… Mit’ler, şan şerefler, Gerçekliklerin ötesinde bir dünya…” diye tanımlıyor o dönemi…
Ve biliyor ki “59-64 dönemiyle uğraşmak cesaret ister”
“Yüceltilen ve aklanan liderlerin karşısına dikilmek” de çok zordur.
Ancak Takis; bu cesareti gösteriyor, zorluklarını göğüslüyor ve bugüne kadar yapılmayanı yaparak o günlere kocaman ve objektif bir mercek tutuyor…
Gerçekten; tüm olayları, tüm kişileri ele alırken, belirli bir mesafeden odaklanıyor ve “resmi tarih”i tümüyle reddederek, bugüne kadar bilinenleri, yani ezberimizi bozuyor…
Takis; bu kitapta “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin oluşum dönemini, uluslararası güç dengelerinin oynadığı rolü, soğuk savaşın etkilerini, iç cephede yaşananları güvenilir belgelere dayanarak ele alıyor.
Özellikle Makarios’un Londra ve Zurih anlaşmalarına ilişkin önce “olumsuz” tavır takınmasına, arkasından aniden imzalamayı kabul etmesine geniş yer veriyor.
Bu bağlamda; Yunanistan ile yaşadığı tartışmaları, bizzat Başbakan Karamanlis ile girdiği polemiği detaylarıyla anlatıyor.
Apaçık bir kavgaya tutuşmuştu Makarios Papandreu ile…
Hatta bir Yunan gazetesinde şöyle bir başlık yer alıyordu: “Makarios dün de direndi. Kraliçe kendisini telefonla aradı. Averof Makarios’u Kıbrıs ve Yunanistan’ın mezar kazıcısı olarak niteledi.”
18 Şubat 1959’da Kıbrıs Beşli Konferansı’nda önce “hayır” diyen Makarios’un 19 Şubat günü anlaşmaları imzalaması gerçekten çok ilginç idi.
O akşam düzenlenen resepsiyonda Yunansitan Başbakanı Karamanlis’e şöyle demiş:
-Sayın Başkan gerçekten anlaşmaları imzalamayacağımı mı sandınız?
-Öyleyse bütün bunları bize neden yaptınız?
Makarios gülümsemiş:
-Nedenlerim vardır...
Demek ki Makarios önce “blöf” yapmış ve herkesi tedirgin etmişti.
Sonuçta “Kıbrıs Cumhuriyeti” kuruldu ama çok geçmeden, Kıbrıs Anayasası’nı değiştirmeyi talep etti. 13 maddede özetlediği değişikliklerle ilgili Takis’in kitabında “objektif” değerlendirmeler var. Ayrıca kitapta bu süreç ele alınıyor ve perde gerisinde yaşananlar da dahil epey bilgi veriliyor.
Takis bu sürecin sonunda şöyle bir değerlendirme yapıyor:
“Makarios Enosis’i tamamen dışlayacak anlaşmayı “Ruhu acıyarak imzaladı.” Kendisi ve Kıbrıslı Grekler için acı çekerek...”
İşte; Kıbrıs’ta yaşadığımız 63-74 döneminin ana nedeni…
Tabii Kıbrıs’ta “ortak” bir devlet kuruluyor ama asıl güç; “derin devlet”in elinde…
Hem Rum toplumunda, hem Türk toplumunda…
Takis; tüm bu yasadışı örgütlenmeleri, kirli işleri, bircik bircik ele alıyor.
EOKA artığı “silahlı milis güçleri”nin her tarafta dilediği gibi at oynatması, yol kesip adam kaçırması, dilediğini infaz etmesi gibi olaylar kitapta tanıklıklarla anlatılıyor.
İçişleri Bakanı P. Yorgacis’in polis ve jandarma yerine kendi paramiliter silahlı milis gücünü oluşturması, adamlarını Amerika ve Yunanistan’da eğitmesi, gizli servis kurması, casusluk faaliyetleri, gündelik cinayetler, hatta Makarios’un makam odasına bile dinleme cihazı yerleştirmeye cüret etmesi; hepsi o dönemin “karakteristik” özelliklerini oluşturuyor.
Elbette Türk tarafında da bir başka “derin devlet” aynı faaliyetler içindedir…
Yorgacis’in takma adı olan Akritas’ın adını taşıyan ve Grivas’ın yıllar sonra ifşa ettiği “Akritas Planı” da kitapta ele alınıyor.
Rum tarafındaki Ömerye ve Bayraktar camileri bombalanıyor, Türkler Rumlar’ı, Rumlar Türkler’i suçluyor… Yıllar sonra bir Türk subay “biz koyduk” diyor.
EOKAcı Markos Dragos’un heykeli bombalanıyor, Rumlar Türkler koydu derken, yıllar sonra bazı EOKAcı Rum “itirafçı”lar “Bombayı biz koyduk” diyor.
Takis Hacıdimitriu; kitabında özellikle Makarios’u, kendi mektup ve açıklamalarıyla, aşırı yorumlamaya kaçmadan tarihteki “gerçek” yerine oturtuyor.
Onun 1 Mart 1964’te Yunan Başbakanı Papandreu’ya gönderdiği mektup tüm anlatılanların “tarihi bir belgesi” olarak kitapta yer alıyor.
Takis; zamanın siyasal liderlerine yönelik analizlere de yer veriyor kitabında…
Kendi partisi EDEK’in Başkanı Lissarides’e, ayrıca Kleridis’e de “sorumluluk” yüklerken, bu bağlamda AKEL’in gösterdiği zafiyetlere de dikkat çekiyor.
Bu kitabı okumanızı hararetle salık veriririm. Ayrıca Işık Kitabevi ile Galeri Kültür’ü yürekten kutlarım.