Seçimlere ilişkin yaptığım hiçbir “tahmin” şimdiye kadar tutmadı.

Bu; son seçimlerde de böyle oldu.

Hatta, seçim akşamı sonuçlar açıklanmaya başladığında, ta İngiltere’den arayarak “Tufan Erhürman yüzde 60’ın üzerinde oy alacak” diyen akademisyen arkadaşıma “abartma…” diye çıkıştım.

Gerçekten de Tufan Erhürman abarttı… İki tane devlet, üç tane parti, köpek sürüsü kadar trol, bir o kadar yalaka medya… Hepsini sildi geçti…

Kıbrıs’ın kuzeyinden dünyaya; barışçı, çözüm isteyen bir toplumun “irade”sini başarıyla duyurdu.

Bay Tatar’ın bu seçimde sadece yüzde 35.76 oy alabilmesi büyük bir “hezimet”tir.

Hem kendisini destekleyen üç partinin, hem de taşeronluğunu yaptığı politikaların yenilgisidir bu…

Bay Tatar, Ocak 2022’de partisinin aldığı yüzde 39.5 oy oranını bile tutturamamıştır.

DP’nin ve YDP’nin destekleri ise “külliyen yalan” bir rüzgârdan ibaret kalmıştır.

Bu seçim; sonuçları bakımından birçok tarafa “net” mesajlar göndermiştir.

Herşeyden önce Bay Tatar, Ankara’nın da yönlendirmesiyle tehlikeli bir “sağ blok” oluşturarak seçimleri “KKTC’nin beka seçimi”ne dönüştürmeye çalışmış ve “bölücü” bir seçim stratejisi izlemiştir.

Seçimleri “iki devlet” ile “federal çözüm” arasında bir referandum olarak sunmuş, ciddi bir “ayrışmayı” körüklemiştir.

Bu seçimin böylesine bir nitelik taşımadığını bu sütunda defalarca anlattım.

Gene de Bay Tatar ve başarısız ekibinin sunduğu gibi “seçimlere” bakacak olursak; seçmenin “federal çözüm”den yana olan iradesini koruduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Hatta; 2004’teki referandumdan bu yana bu “irade”nin güçlü biçimde bir kez daha yinelendiğini söylemek mümkün.

Yani; Bay Tatar’ın 5 yıldır sürdürdüğü ayrılıkçı “iki devlet” politikası, toplumda hiçbir karşılık bulmamıştır.

Kıbrıs sorununda 5 yılı “müzakere etmeden” geçirmesi, dünyaya meydan okuyan şöven üslubu, Rum tarafı ile sürekli “gerginlik” yaratması, toplumun onayını almamıştır.

Seçmen; Bay Tatar’ın TC ile kurduğu “vıcık vıcık” ilişki düzenini de onaylamamıştır. Anadolu kentlerine yaptığı “turistik” geziler, oralarda Erdoğan’ın propagandasına alet olması, 20 üniversiteden “doktora” alması hiçbir işe yaramamıştır.

Bu seçimlerde “Ankara’nın müdahalesi” de ciddi bir şamar yemiştir.

Seçmen; buralarda ev ev dolaşıp oy isteyen TC’li politikacılara da, ekranlarda savaş naralarıyla Tatar’ı seçtirmek için canhıraş çaba harcayan yandaş yalaka medyaya da gereken yanıtı vermiştir.

Mesaj çok nettir: “Bizi rahat bırakın. İrademize karışmayın”

Bay Tatar; “demokrat bir lider” portresi çizememiştir. Hatta “devlet” diye tuttururken bile bu devletin anayasasında yer alan “laik”liği savunamamıştır. AKP’nin “dinci” politikalarına teslim olmuştur. Müteahhitlerin, kapitalist çevrelerin, toplumdaki fanatik milliyetçi damarın “aparatı” olmayı tercih etmiştir.

Tarafsızlık ve toplumu kucaklama gibi “anayasalar gerekeleri” es geçmiş, partili bir politikacı gibi davranmıştır.

5 yıl içinde devlet kadrolarında, üst düzey atamalarda Bay Tatar’ın “partizanca” yaklaşımları toplumu rahatsız etmiştir.

Bay Tatar’ın, kendinden “kaynaklanan” yukarıda sıraladığım “kabahat”ları yanında, özellikle UBP-DP-YDP üçlü koalisyonu ile birlikte tam bir “siyasi cephe” oluşturması ve toplumun bütününü kucaklayamaması da “başarısız”lığına neden olmuştur.

Bu üç partinin “devlet”i nasıl üleştikleri, Kıbrıslıları sevmeyen ayrılıkçı bir küçücük particiğe nasıl boyun eğdiği toplumun dikkatinden kaçmamıştır.

Tufan Erhürman ise “Türkiye ile kavga etmem” diyerek, karma evlilikler ve güneye geçemeyen seçmenler ile güneyde hapsedilen iş insanları gibi konularda TC’li çift kimlikli seçmeni ikna etmiş ve o kesimden büyük destek sağlamıştır.

Erhürman’ın “seçim kampanyası” dopdolu bir manifesto ile hayal satmaya çalışan Tatar’a fark atmıştır.

Afişleri, sloganları, posterleri ve topluma yönelik mesajları seçmende etki yaratmıştır.

Tabii; ta başından kendisinin yanında yer alan, aday çıkarmayan TDP’nin de ciddi katkılarını belirtmemiz gerekiyor.

Özellikle Lefkoşa Belediye Başkanı Harmancı’nın “apaçık” desteği çok anlamlıdır.

Tufan Erhürman bu başarıyla “ayrılıkçı” particiğe ve onun Kıbrıslı düşmanı başkanına ciddi bir “darbe” vurmuştur.

Bu kesimi “kristalize” biçimde kontrolünde zanneden Arıklı’nın, “nefret söylemi” ile ayrıştırmak istediği Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıs Türkleri; bu seçimde belki de ilk kez böylesine bir “paydaşlık” yaşamışlardır.

Tufan Erhürman’ın işi elbette zordur. Hem de çok zordur.

Ancak bu “değişim”in rüzgârı bile çok şeyin başarılmasına yeter.

Erhürman, Kıbrıs’ın kuzeyinde barış ve çözüm yanlısı capcanlı bir “toplum”un yaşadığını, tüm dünyaya göstermiştir. Tatar’ın “hamaset” dolu, şöven milliyetçi söylemlerinin dünyada Kıbrıslı Türkler aleyhine yarattığı “yıkım”ı kaldırmak, AB ve BM ile yeniden ciddi “ilişkiler” kurmak, Erhürman’ın öncelikli çabaları arasında yer alacak.

Rum tarafı ile özellikle “güven artırıcı önlemler” konusunda ciddi projelere imza atması, iki toplumu yakınlaştıran ve beş yıldır Bay Tatar tarafından engellenen projelerin, temasların önünü açması merakla beklenecektir.

Tabii; seçmenin bu “irade beyanı” karşısında “hükümet partileri” çoktan istifalarını açıklamalıydı.

Kendi partilerinin toplamından daha yüksek bir oy oranıyla işbaşına gelen Erhürman’ın bu hükümetle “çalışması” ve iş üretmesi hiç de mümkün görünmüyor.

Bu yüzden bu koalisyon ortakları da, Bay Tatar’la birlikte şapkayı önlerine koyarak “istifa” etmeli ve “erken seçim”in yolunu açmalıdır.

Yeni yıla yeni bir hükümetle girilmesi, son beş yılda “rayından çıkan” KKTC’nin tekrar rayına konması açısından acil bir durumdur.