Rum-Yunan ikilisi dün olduğu gibi bugün de Kıbrıs’ta olası bir siyasi çözümle birlikte Enosis’e giden yolu açmayı hedefliyor. Bunun için de her vesileyle 1959’da Zürih’te imzalanan ve 1960’ta yürürlüğe giren Kıbrıs’ın bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve güvenliğini tayin eden Garanti Antlaşmaları iptal edilmeli Türk askeri adadan gitmeli; Rum göçmenler Kuzey Kıbrıs’taki evlerine ve mülklerine geri dönmeli diyor. Olası bir siyasi çözümle birlikte Rum liderliği tek devlet ve tek egemenliği hedefliyor. Kıbrıs Türkleri ‘azınlık’ haklarına razı olmalı diyor, başka bir şey demiyor.

Kıbrıs Türk ve Rum halklarının siyasi eşitliğine dayalı olarak ; Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantörlüğünde 16 Ağustos 1960’ta ilan edilen Kıbrıs Cumhuriyetinin kabullenemeyen Rum-Yunan ikilisinin 21 Aralık 1963 Kanlı Noel silahlı saldırıları ve katliamları ile başlayan Kıbrıs sorununun temellerinde Rum-Yunan ikilisinin Megali-İdea hayalleri vardır. Dünya kamuoyu dünden bugüne bu sorunu dinlemekten artık bıktı ve usandı. Ama Rum-Yunan ikilisi hala daha ayni hayal içinde yaşamaya devam ediyorlar ve de ayni kafa ile direniyorlar.

Şu bir gerçek ki Rum liderliğinin ana hedefi Megali-İdea hayallerini gerçekleştirmektir, bunun için de öncelikle Kuzey Kıbrıs’taki topraklarına, mallarına ve mülklerine geri dönmektir, egemenliklerini tüm adaya yaymaktır. Rum liderliği Kıbrıs Türk halkı ile hiçbir şeyi paylaşmak istemiyor!.. Dünden bugüne Rum liderliği Kıbrıs Türk halkı ile ‘Ortak Bir Yaşam’ hedeflemiyor. Rum liderliği “Ortak Bir Paylaşım” konusunda güvence vermiyor ve de bunu hedeflemiyor. Rum liderliği, Garanti Anlaşmalarının da iptalini hedefliyor, Türk askeri adadan ayrılmalı diyor, Kıbrıs Türk halkını ‘azınlık’ haklarına razı edip ilerleyen yıllarda Girit misali yok etmek istiyor.

Gerçek şu ki; Rum liderliği dün olduğu gibi bugün de mülkiyet konusunu Kıbrıs Türk halkına karşı bir ‘silah’ olarak kullanmayı hedefliyor. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş, çok kez bu sorunu bütünlüklü olarak çözmek istedi ama Rum liderliği buna yanaşmadı..

Genelde Kıbrıs Türk Halkı, olası bir siyasi çözümde öncelikle bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yaşatmayı ve tanınmasını sağlamayı hedeflerken azınlık da olsalar aramızda hala daha ‘sözde’ Federasyon gibi bir siyasi çözümü hedefleyenler vardır, ne yazık ki “çözüm olsun da AB çatısı altında birlikte yaşarız!” diyenler vardır..

09 Haziran 2025 tarihli yerel yazılı basınımıza yansıyan haberlere göre Eski Meclis Başkanı ve eski Başbakan Hakkı Atun, KIBRIS TV’de Hasan Hastürer’in sunduğu programa konuk oldu. Gündeme ve geçmiş uygulamalara ilişkin değerlendirmelerde bulunan sayın Hakkı Atun, özellikle 1974 sonrası iskan ve mülkiyet politikalarına dair çarpıcı bilgiler verdi..

..Güney Kıbrıs’ın mülkiyet konusundaki tutumunu eleştiren sayın Hakkı Atun, Rumların çifte standart uyguladığını söyledi. Selanikte bir Türk vatandaşına ait mala el konulduğunu hatırlatan satın Hakkı Atun, “Bu olay siyasi bir boyut taşıyor. Rumlar güneydeki mallarımızı kullanıyor ama karşılığında göstermelik uygulamalarla dünyayı kandırıyorlar” dedi..

..Mülkiyet konusuna ilişkin geçmişte alınan radikal kararları da savunan sayın Hakkı Atun, devletin kuruluş sürecinde kararlılık gösterildiğini belirtti. “Nasıl Tarik Bin Ziyad İspanya’ya geçerken gemileri yaktıysa , biz de o kararlılığı gösterdik” diyen sayın Atun, kuzeydeki malların devlete ait olduğunun yasal zemine oturtulduğunu ifade etti..

..İskan Bakanı olarak görev yaptığı döneme değinen sayın Hakkı Atun, Güneyden gelen göçmenlere eşdeğer mal verilmesinin şart olduğunu belirtti. Ancak, sonrasında yapılan uygulamalarda ciddi suistimaller yaşandığını kaydederek şunları söyledi:

“Özellikle tahsisten mal alanların büyük bir kısmı malları satarak zenginleşti. Parayı alıp tekrar Türkiye’ye dönenler oldu. Bu bir ciddi sorundu. 8 yıl devredilemez şartı vardı ama zamanla bu ihmal edildi”. İskan yasasının uygulama sürecinde Türkiye’nin tutumuna da değinen sayın Hakkı Atun, “Türkiye başlangıçta çok ihtiyatlıydı. Toprak dağıtımını resmi gazetede yayınlamamıza itiraz etti. Ancak uygulamalarımız zamanla yasal bir zemine oturtuldu” dedi..

..Demokrat Parti ve Cumhuriyetçi Türk Partisi arasında kurulan koalisyon dönemine dair konuşan Hakkı Atun, CTP’nin hükümet tecrübesinden yoksun olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “CTP’nin bırakın kıdemli kadrolarını , müdürlük yapabilecek bir memuru dahi yoktu. Bu nedenle yasa değiştirerek barem 16’ya kadar müdür tayin etme hakkı verdik. Bu bana yakışmazdı ama başka çare yoktu. Bu durum UBP’nin yıllardır süren partizanlık anlayışının sonucuydu”..

..Siyasi partilerin muhalefetteyken eleştirdiği üçlü kararname sistemine iktidara geldiklerinde dokunmamasını da eleştiren sayın Atun, “Sıra kendilerine geldiğinde kılını kıpırdatmadılar. Bugün kamu yönetiminin zayıflaması da bu nedenle oldu” ifadelerini kullandı. Atun, müşavir olan müdürlerle ilgili dikkat çekici bir anısını paylaştı. O dönemde bir çok müdürün işlevsiz bırakıldığını belirten sayın Atun, “Bu devlette en büyük ayıbın ne olduğunu biliyor musunuz? Size maaş ödediğimiz halde ne arıyoruz, ne soruyoruz. Ben en azından sizden yararlanacak bir formül arıyorum demiştim” ifadelerini kullandı..

..Programda Özker Özgür ile yaşadığı anlaşmazlıklara da değinen Atun, STFA ile yapılan elektrik altyapısı anlaşmasında Özgür’ün önce imza attığını, ardından parti meclisinde onaylatamayınca imzasını geri çektiğini anlattı. Bu durumun ciddi kriz yarattığını belirten sayın Atun, “O günden bugüne elektrik sorunu hala çözülmedi” dedi..

..Koalisyonun uzun ömürlü olmamasının nedenlerini açıklayan sayın Hakkı Atun, eşdeğer mal ve koçan verilmesi konularında Denktaş’a destek verdikleri için CTP içerisinde rahatsızlık olduğunu, Özker Özgür’ün bu nedenle istifasını sunduğunu aktardı. Özker Özgür’ün istifasının ardından dönemin CTP Genel Sekreteri Mehmet Ali Talat’ın “Biz devam edeceğiz” diyerek hükümetin başında kalmak istediğini belirten Atun, Talat’la birlikte hükümeti sürdürdüklerini söyledi.

Sonuç olarak; dün olduğu gibi bugün de Rum liderliğinin hedefi olası bir siyasi çözüm ile birlikte; Kıbrıs Türk halkını ‘azınlık’ hakları ile ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yamalamaktır. Bunun için de “Garanti Anlaşmaları iptal edilmeli Türk Askeri adadan ayrılmalı, Rum göçmenler Kuzey Kıbrıs’taki evlerine ve mülklerine geri dönmeli” diyor başka bir şey demiyor!. Ama ne yazık ki hala daha aramızda ‘sözde’ Federasyon gibi siyasi bir çözümle ayni devlet çatısı altında yaşamayı hedefleyenler vardır!..

Kıbrıs Türk halkına düşen görev birlik ve beraberlik içinde hareket ederek bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini Yaşatmak ve tanınmasını sağlamaktır.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..