Kıbrıs Türk ve Rum halklarının siyasi eşitliğine , egemenliğine ve ortaklığına dayalı olarak 19 Şubat 1959 Zürih ve Londra Anlaşmaları temelinde  Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantörlüğünde 16 Ağustos 1960  Lefkoşa Antlaşmaları ile ilan edilen Kıbrıs Cumhuriyeti,  Rum-Yunan ikilisininMegali İdea hayalleri çerçevesinde  21 Aralık 1963 Kanlı Noel’inde gerçekleştirilen   silahlı saldırıları ile   yıkılıyordu..  Rum-Yunan ikilisinin yıllarca  devam eden silahlı saldırılarına  ve katliamlarına maruz kalan  Kıbrıs Türk halkı Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşerek Anavatanımız Türkiye’nin desteğinde  büyük mücadeleler verdi.
11 yıl boyunca Kıbrıs Türk Halkı Adanın her yanında  Rum-Yunan ikilisinin  silahlı saldırılarına ve  katliamlarına  uğrar  ve 30 bin  Türk, göçmen durumuna düşerken  BM Güvenlik Konseyi aldığı 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararı bir bakıma  Rumların Megali-İdea hayallerine destek olurken;  o günde bu kararlara itiraz eden Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf R. Denktaş’a, ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios, adaya giriş yasağı koyacaktı.
Bu gelişmelerin ardından  Rum-Yunan silahlı saldırıları ve katliamları  tüm adaya yayılırken  15 Kasım 1967’de Geçitkale ve Boğaziçi köylerine Yunan Cuntası desteğinde  gerçekleşen Rum silahlı saldırılarının ardından  Türk Savaş Uçaklarının  gerçekleşen  ihtar uçuşları sonrası yapılan görüşmelerin  ardından  12 000 Yunan askeri ve General Grivas’ın  adadan çıkmaları  sağlanırken yaşanan gelişmelerin ardından  Adaya giriş yasağının Makarios tarafından kaldırılması sonrası 13 Nisan 1968’de  Rauf R. Denktaş’ın Adaya gelmesinin ardından Kıbrıs Türk ve Rum halkları  arasında yıllarca sürecek görüşme süreci  3 Haziran 1968’de başlayacak ancak adil ve kalıcı bir siyasi çözüme ulaşılamayacaktı..
Enosis’in bir an önce gerçekleşmesini hedefleyen Yunan Cuntası  desteğinde RMMO ve EOKA-B’nin , 15 Temmuz 1974’te Makarios’a karşı düzenlediği darbenin esas hedefi Enosis’e giden yolu  bir an önce açmaktı. Nitekim Makarios’un yerine getirilen NikosSamson 17 Temmuz 1974’te Kıbrıs Helen devletini ilan etmişti.
Anavatanımız Türkiye’nin bu gelişmelere seyirci kalması mümkün değildi.. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevit’in o günde diğer garantör devlet  olan İngiltere’ye kadar gitmesine karşın İngiltere’nin  oyalayıcı tutumu üzerine Anavatanımız Türkiye’nin gerçekleştirmiş olduğu  20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluştu.  31 Ağustos-2 Eylül 1975 tarihleri arasında yapılan görüşmelerin sonunda imzalanan Nüfus Mübadele Antlaşmasıyla birlikte BM denetiminde  ve gözetiminde  Güney’de kalan Türklerin Kuzey’e ve Kuzey’de kalan Rumların Güney’e geçmeleri ile birlikte  iki bölgelilik resmen oluşurken Kıbrıs sorununun adil ve kalıcı  bir şekilde çözümlendiği kabul edilmelidir…
Ama ne yazık ki Kıbrıs’ta dünden bugüne var olan gerçeklere rağmen, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin  başarılı olamayacağının   yaşanarak kanıtlanmasına karşın, günümüzde her iki halk kendi devleti içerisinde yan yana barış ve   huzur içinde yaşamakta iken, Rum-Yunan ikilisinin Megali-İdea hayalleri içerisinde oldukları bilinirken; her iki halk kendi kendini yönetirken, Kıbrıs’ta bağımsız ve egemen iki devlet varken ,  dini, dili kültürü ve ırkı tamamen farklı iki halkın bir arada yaşamasını, iki halkın ‘sözde’ Federasyon gibi bir  devlet çatısı altında bir araya gelmesinin istenmesi mantığa aykırı ve de art niyetli bir tutumdur.
Günümüzde, Rum-Yunan ikilisi ve onlara destek verenler  hedeflerine ulaşmak için aramızdaki işbirlikçilerini de kullanarak 5.kol faaliyetleriyle Kıbrıs Türk halkını içeriden çökermeye çalışmaktadırlar, Kıbrıs Türk halkını Anavatanımız Türkiye’den koparmaya çalışmaktadırlar. Ne yazık ki aramızdan bazıları hala daha bindikleri dalı kesmeye çalıştıklarının farkında olmayıp, bu yıkıcı kampanyalara sempati duymakta ve de destek vermektedirler. Rum-Yunan ikilisince tezgahlanan oyunun Kıbrıs Türk halkının varlığını tehdit ettiğinin farkında olmayanlar vardır. Rum-Yunan ikilisinin hedeflerini görmezden ve bilmezden gelerek  onların hedeflediği birleşme-Federal devlet zemininde bir siyasi çözümü  tek çıkış yolu olarak göstermenin mantıklı bir açıklaması kesinlikle yoktur..
Kıbrıs Türk halkı olarak bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden vazgeçtiğimiz gün, bu coğrafyada  Rum-Yunan ikilisinin, Kıbrıs Türk halkınainsanca  yaşama fırsat vermeyecekleri çok açık ve nettir ve de Girit misali yok olmakla karşı karşıya kalacağımızı çok iyi bilmeliyiz.. Rum-Yunan ikilisinin 5. Kol faaliyetleri ciddiye alınmalıdır. Rum-Yunan ikilisi Megali İdea hayalleri çerçevesindeki hedeflerini gizleme gereği duymazken Rum-Yunan ikilisinin Federasyon-Birleşme oyunlarına gelmeyelim.
Rum-Yunan ikilisi dün olduğu gibi bugün de Megali İdea hayalleri çerçevesinde Enosis’e giden yolu açık tutacak bir siyasi çözüm peşindedirler.. Rum-Yunan ikilisinin hedeflediği siyasi çözümde tek egemenliğin, tek vatandaşlığın , tek  uluslararası kimliğin olacağı, iki bölgeli , iki toplumlu Birleşmiş Federal bir Kıbrıs’tır.  Her vesileyle Rum liderliği;  kendi değişleriyle  “Askersizleştirilmiş ve bağımsız bir devlet için , Kıbrıs sorununun  çözümü için görüşmeler 07 Temmuz 2017’de CransMontana’da kaldıkları yerden mümkün olan en kısa zamanda yeniden başlamalıdır, çünkü diyaloğun yokluğu ve yeni oldu bittilerin yaratılması ülkemizin nihai bölünmesine yol açmaktadır” demektedirler.
Ne yazık ki  dün olduğu gibi bugün de aramızda  “çözüm ve barış umutları yeşermeli” diyenler  var!.. Federasyon temelinde bugüne kadar mutabık kalınan konuların tartışılmasını ve görüşme sürecine kaldığı yerden devam edilmesini isteyenler vardır!.. 
Günümüzde Rumlar hala daha EOKA tedhiş örgütünün kuruluş yıl dönümü 1 Nisan günleri kutlanmakta, yine  Rum Ortodoks Kilisesinin 15 Ocak 1950’te düzenlediği  Enosis Plebisiti yıl dönümlerini kutlamaya devam ediyorlar.. Rum-Yunan ikilisi dünden bugüne Enosis hayali ile yaşarken BM Güvenlik Konseyi’ne düşen görev öncelikle Kıbrıs Türk halkına  dünden bugüne uygulanan izolasyonları kaldırmaktır.. Kıbrıs Türk halkı siyasi çözüm adına 24 Nisan 2004 Annan Planına bile ‘evet’ derken Rumların ‘Hayır’ demelerine rağmen  1 Mayıs 2004 itibarı ile AB’ne üye olduklarını hiç ama hiç unutmayalım..
Sonuç olarak; günümüzde Rum-Yunan ikilisi, Garanti Antlaşmaları iptal edilmeli, Türk askeri adadan gitmeli, tek devlet, tek egemenlik, tek uluslararası temsiliyet derken, Rum-Yunan ikilisi er veya geç Enosis’i gerçekleştirme hayali ile yaşarken, Kıbrıs Türk halkının bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinden ve de anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden vazgeçmesi asla söz konusu olamaz.
 Türk askerinin bu adadan ayrıldığı gün, bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden  vazgeçtiğimiz gün, Kıbrıs Türk halkı olarak bu coğrafyada yaşamamız söz konusu olamaz.  Rumlarla ayni devlet çatısı altında bir araya geldiğimiz gün bilmeliyiz ki  en kısa sürede Kıbrıs Türk Halkı Girit misali yok olacaktır.Aramızdan bazıları çok iyi bilmelidir ki bugün Batı Trakya’da ‘azınlık’ hakları ile yaşayan kardeşlerimiz, içinde Türk kelimesi olan bir tabela bile bulunduramaz!.
Kıbrıs’ta adil ve kalıcı tek  siyasi çözüm bağımsız ve egemen iki devletin yan yana yaşaması ile mümkündür.  Kıbrıs Türk Halkına düşen görev bağımsız ve egemen  devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yaşatmak ve tanınmasını sağlamaktır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa…