Erhürman CTP ve TDP tabanının ötesindeki seçmene yönelik iyi kurgulanmış bir seçim stratejisi izliyor. Bu kurgunun önemli bir parçası olarak da Kıbrıs sorununa çözüm konusunda kaçak güreşmeyi tercih ettiği bir planı takip ediyor.

Kıbrıs sorunu hakkında söyledikleri ve söylemedikleri ile hem kendi tabanının hem de ona seçimi kazandıracağını düşündüğü parti tabanının ötesindekilerin aklıyla kibar bir şekilde alay ettiği kanısındayım. Seçim stratejisini başarılı kılacak olan unsurlardan biri seçmen nezdindeki genel bir bıkkınlık diye özetleyeceğimiz ruh halinin devam etmesidir. Bunu sağduyu! koalisyonu onun adına yürütüyor. Diğer bir unsur da Tatar’ın kendi performansından endişe duyduğu için Erhürman’ı bir açık oturuma çağırmayacağı varsayımıdır.

Erhürman geldiği siyasi gelenekteki ondan öncekiler gibi “esas statükocu Türk tarafıdır ben gelirsem federasyon olur” iddiasında değil. Peki Erhürman yalnızca federal çözüm için mücadele vereceğini mi vadediyor? Bunu bu seçim sürecinde net bir şekilde şu ana kadar söylemedi.

Spesifik olarak bu konudaki sessizliği ile kendi tabanına geçmişte söylediklerime bak diyor. Aynı anda kendi geleneksel tabanının ötesindekilere de bu seçim sürecinde söylemediklerim üzerinden beni değerlendirme diyor.

Bunun için Erhürman’a sormak lazım “ille de federal çözüm” siyasetinde bir değişiklik var mı?

Örneğin bir beş yılı daha heba etmemek adına çözümün adını koyma derdine düşmeden ve bırak Rum tarafını, uluslararası camia tarafından da kabul görmeyeceği bilinen ön koşullar öne sürmeden “ille de federal çözüm yerine “ille de bir anlaşmaya” ulaşmak için mi mücadele etmeyi vadedebiliyor mu?

Diğer bir anlatımla, Kıbrıs sorununun getirdiği zorlukları, Kıbrıs Türkü’nün birey olarak günlük hayatında yapmak istediğini gerçekleştirmesinin önündeki engelleri aşmaya odaklanacak bir vizyon koyup bunun için mi mücadele edecek?

Bu bağlamda “İlle de federal çözüm” siyasetinde bir değişiklik varsa bunu seçim sürecinde söyleyebilir mi?

Seçim sürecinde şu ana kadar bu temel konu hakkında Tatar’ın içi boş bırakılan ve bize 5 yılda ne kazandırdığı meçhul iki devletli çözüm siyasetine rağmen hangi noktada olduğunu biliyoruz. “Federasyon görüşmem” diyor Tatar. Erhürman’ın tam olarak hangi noktada olduğunu gerçekten biliyor muyuz?

Erhürman’a oy verebiliriz ama seçimden sonra Kıbrıs sorununda çözüm arayışında takınacağı siyasi tavrı ve söyleyeceği lakırdıları seçimden sonra söylemesi yerine öncesinde söylemesi gerekmez mi?

Türkiye devletinin ortaya koyduğu Kıbrıs politikası ve söylemi ortada. Erhürman kendi parti meclisi etkisinde gelgitlerin yaşanacağı bir Cumhurbaşkanlığı dönemi mi bize vadediyor?

Rum liderin federasyon yanlısı Erhürman’ı değil de Tatar’ın seçilmesini tercih edeceği yönünde yorum yapanlar var. İş hayatımdaki tecrübeme dayanarak söyleyeyim, Rum-Yunan kafası o kadar basit çalışmaz. Tüm benzerliklerimize rağmen tez ve anti tez üretme konusunda bizden farklılar. Eğitim sistemlerinden başlayarak kafalarının içindeki referans noktaları farklı. Buradan hareketle Rum lider şu an acaba Kıbrıs Türkü ile T.C. devleti arasında bu temel konu üzerinden dışa yansıyacak bir kriz çıksın diye Erhürman’ın seçilmesini tercih edemez mi? Rum liderin kafasının içinden ne geçtiğini bir kenara koyalım esas olarak Erhürman’ın kafasının hangi noktada olduğuna odaklanalım. BM gerçeklerini biliyoruz ama bir de 50 yıllık müzakere sürecinde ortaya çıkan hakikat var. Erhürman hakikatin yanında mı duracak, yoksa BM kararları gerçeğinin gölgesine mi saklanacak?

Bunu da polemik yaratmak için yazmıyorum.

Sorumluluk alıp yönetmek için aday olmak bir iddia işi olduğuna inandığım için yazıyorum.

Bir göreve aday olma iddiası bir şey olmak için değil, temel konularda ilerleme kaydetmek, değiştirmek ve fark yaratmak için ortaya konulur. Siyaset bu iddia ile yapılırsa anlam kazanır. Cumhurbaşkanı olma iddiasında olan biri için temel bir konuda kaçak güreşmek seçenek olmamalıdır. BM kararları ile hakikati ve kendi parti tabanını nasıl harmanlayarak bir denklem ortaya koyacağını seçim sürecinde ortaya koymasını beklemek en doğal hakkımızdır.

İddianın inandırıcılığını pekiştirmek adına altını da doldurabilmek bir gerekliliktir. Bu iddia ister içi şu ana kadar boş kalmış iki devletli çözüm olsun, isterse BM kararları gerçeğine dayalı ama hakikat ile 50 yıldır tüm denemelere ve tavizlerimize rağmen uyuşmayan federal çözüm arayışı olsun.

Sandığa giderken tam da bu temel konuda adayların hangi noktada olduğunu anlamanın bir yolu tümünü bir açık oturumda bir araya getirmektir.

Seçmen nezdinde farklı fikirleri aynı ortamda karşılıklı ortaya koymadan sandığa gitmek, Kıbrıs Türkü’ne yakışmaz.

Bunu da Türkiye’deki yeni siyaset anlayışından ithal ettik. Malum son 25 yıldır bu temel demokrasi geleneği Türkiye’de rafa kalktı.

Kıbrıs Türkü’nün hoşgörü ve demokrasi anlayışına güzel bir örnek teşkil etmek için, adayların katılacağı bir açık oturumu talep ediyor, bekliyoruz. Bu yazı bu ihtiyacın gerekçelerini ortaya koymak için yazılmıştır.