Aralarında fikri olarak bir fark var mı belki de daha yerinde bir sorudur. Mümkün olsa üçü de hala daha federasyon görüşmelerinin devamını istemektedir dersek yanlış olmaz.

Erhürman, ön koşullarım var diyerek sağ seçmene kamış gibi eğilip bükülecek biri olmadığı mesajını veriyor ama diğer taraftan da federasyon fikrinin hala daha hayatta olduğunu söylemiş olmuyor mu? Ön koşullar kabul görmez ise görüşmeler başlamaz ama federasyon fikri hayatta kalmaya devam eder inancını suni teneffüs ile yaşatma çabasındadır Erhürman.

Aralarında fikri olarak bir fark yoksa, ki öyle gözüküyor o zaman fark nerede olabilir? Müzakere yönteminde ve dışa vurmak istemediği müzakere süreci taktiğinde mi?

Bunu analiz etmek için biraz geriye gitmek lazım.

Akıncı Crans Montana’ya kadar çok belirgin bir şekilde söylemlerinde ‘’ucu açık’’ müzakere olmaması için bir siyaset yürüttü.

Destekler ya da desteklemezsiniz ama çözüm için samimi bir şekilde ciddi bir çaba ortaya koydu Akıncı.

Crans Montana’da Rum’u haritayı da vererek köşeye sıkıştırıp batının da desteği! ile bir anlaşmaya zorlayacağını düşündü. Tek sıkımlık kurşunu vardı. Sıktı ama tutturamadı. Verdikleri BM’nin New York’taki kasasında, alamadığı uzay boşluğunda kaldı.

Crans Montana’nın başarısız olmasıyla 50 küsur yıllık birikime sahip federasyon sürecinin kristalize olmasının nasıl bir sonuç doğuracağını hiç hesap etmedi. Bir anda kendini federasyonun olmayacağını tescilleyen siyasi konumuna oturttu. Olacak iş değil ama tarih önünde de son tahlilde bununla anılacak. Rum siyasi iradesinin partiler üstü bir şekilde ortak bir federal devlet kurma konusunda hangi noktada olduğunu kafasında acaba diye soru işareti olan Kıbrıs Türküne gösterdi Akıncı.

Bugün Erhürman ve CTP bile artık federasyon konusunda kem küm ediyorsa sebebi budur.

Hele hele Anastasiades ’in Çavuşoğlu ile federasyon dışındaki, samimiyeti test edilmeye muhtaç olarak tarihe mal olmuş açılımı Akıncı ile ayni liglerde oynamıyor olduğunun tespitiydi. Dogmanın ezberinin bozulduğu, kelamsız ve nefessiz kaldığı andı. Bir tarafta BM kararları gerçeği hemen karşısında da hakikatin iyice su yüzüne çıkması Akıncı’yı afallattı.

Bunun şaşkınlığı ile akıl edemediği ‘’iki devletli gevşek federasyon fikrini mi Rumlar istiyor’’ diye aslında bize değil Rum tarafındaki kamuoyuna onu kurtarmaları için ip atılmasını istedi. İnkardan çıkamayanın imdat demesinin işaret fişeğiydi. Yoksa Akıncı’nın iki devletli çözümü bir kenara bırakın gevşek federasyon ya da konfederasyon ile bile işi yoktu.

Erhürman liderliğindeki CTP Rum liderin tekrar ediyorum samimiyeti test edilmeye muhtaç farklı çözüm modelleri açılımını niye değerlendirmiyorsun diye Akıncı’ya bir eleştiride ya da telkinde bulunmadı.

Niye Türkiye ile bu noktada uyum içinde çalışmayı reddediyorsun da demedi Erhürman.

İlle de çözüm istiyoruz bu şekilde olacaksa bu tarihi fırsatı değerlendir. Bizim de desteklediğimiz çözüm iradesini bu yöne kanalize edelim, arkandayız demedi. Diyemedi.

O zaman Erhürman ile Akıncı ve Talat arasında fikri temelde bir fark yok dersek yanlış bir ifade olmaz.

Hani bugün seçim sürecinde ‘’Türkiye ile uyumlu çalışacağız” diyerek yakın geçmişe bir yerde Crans Montana sonrası Akıncı’ya gönderme yaparak “farkımız burada’’ demeye getiriyor ya, bu noktada o gün Erhürman’dan tıs çıkmadı.

Görüldü ki gün saat geldiğinde tercih yapmak gerektiğinde ‘’ille de federasyon’’ son derece haklı sebeplere ve Türkiye’ye rağmen 3. bir yol ile ‘’ille de çözüm’’ iradesine bile ağır bastı.

Erhürman direk söylemese de Türkiye ile ilişkilere yönelik ‘’ben kalkıp Suriye ve Hatay konusunu medya üzerinden gündeme taşımazdım’’ demekten öteye bir farkım olmazdı demeye getiriyor.

Ya da Talat’ın KKTC ilan edildiğinde ağladım diyebilecek naiflikte biri değil. Dilinin ucuna gelse bile söylemez.

RTE’nin 3-4 yıl önce KKTC meclis ziyaretinde parti grubunun aldığı oturuma katılmama kararına ters düştüğünün bilinmesini ister.

Başörtüsü konusunda verdiği demeç ile ne şiş yansın ne de et misali söylem ile T.C deki iktidar çevresine ben Akıncı ve Talat’tan farklıyım diyerek bayrak sallayabilir.

Erhürman en son söyleyebileceğini en baştan söyleyebilecek bir siyasetçi olmadığını gösterdi. Akıncı ve Talat için ayni cümleyi kurmak mümkün değil. Aradaki fark budur.

Görünen o ki Türkiye devletinin en tepesi bu tespitin de etkisi ile nötr kalması için yeterli olmuştur. İyi de olmuştur. Devlet aklı bambaşka hesap ve çıkarları devletin üstüne konumlandırılmamasını gerektirir.

Devlet adına çıkarı olan demokrasinin matematiği ortaya çıkmadan, öncelikle demografinin eğilimine bakar. Taraf olmaz. Hedeflediğine ulaşmak adına siyasetine esneklik kazandırıp kazandırmadığını değerlendirir. Seçim sonucu ne olursa olsun çıkarına toz kondurmadan yoluna devam eder. Rasyonel olan budur.

Erhürman’ın fikri olarak değil, neyi ne zaman ve nasıl söyleyip söylemeyeceği ile ilgili Talat ve Akıncı’ya olan farkı ona destek verme eğiliminde olan sağ kesim için de yeterli bir güvence olacak mı?

Seçim günü bunu göreceğiz.