Kötü yönetim değil, kötülüklerin yönetimine dönüşen bir içe çöküş yaşıyoruz.

Merak ettiğim, Rum’un bizim günlük iç siyasetimizi izleyip nasıl not düştüğüdür.

Böyle bir yönetime ne bankadan kredi verilir ne de tanıdık hısım akrabayla evlenmesine rıza gösterilir! diye not alıyorsa çok da haksız sayılmaz.

Gün geçmiyor içe çöküşün ve kokuşmuşluğun örnekleri ayan beyan ortaya dökülüyor. Sandık korkusu da kalmadı. Dedik ya içe çöküş. Dur durak bilmiyor.

Erhürman’ın seçilme şansını artıran yegâne unsur devlet yönetimindeki bu içe çöküştür. Kıbrıs sorunundaki görüşleri değil. Erhürman’ı Talat ve Akıncı’dan fikri olarak temelde ayıran bir durum söz konusu değil. Fark varsa da net bir şekilde çıksın açıklasın. Ön koşullara bağlı olarak adı önemli değil federasyonun bir çeşidini bir kez de ben müzakere edeyim noktasında.

Kıbrıs konusunda iplerin Türkiye’nin elinde olduğunu biliyoruz. Tüm taraflar bunu biliyor.

Neticede bu seçimde aday olanlarda Denktaş’ın T.C devletinin Kıbrıs siyasetini şekillendirecek ne ikna kabiliyeti ne bilgi ve tecrübe ne de karizması olmadığını da biliyoruz.

Bir ekleme daha yapalım eksik kalmasın. Türkiye’de Denktaş dönemindeki siyasetteki zarafet de yok. Diğer bir deyişle ben kapalı kapılar arkasında anlatır ikna ederim geçer akçe değil.

Erhürman’ı geldiği siyasi gelenekten ayıran en önemli unsur Türkiye devleti ile bir polemiğe girmek istememesidir. Bunu hem RTE’nin 2-3 yıl önceki KKTC meclis ziyaretinde kendi meclis grubuyla ters düştüğünün bilinmesini istemesi ile hem de başörtüsü konusunda verdiği ne şiş yansın ne de et misali demeç ile ortaya koydu. Ona meyil eden sağ seçmen için Türkiye ilişkileri adına bu bile bir güvencedir! Ama başörtüsü konusunda sağıyla ve soluyla Kıbrıs Türkündeki siyasi duruş beklentisi bu değildir. Yakında okullar açıldığında seçimi de fırsat bilip bu konu tekrar gündeme gelirse bu konuda çıkıp hiç kıvırtmadan demeç vermesini beklerim. Örnek ararsa Sibel Tatar ve Kudret Özersay’ın demeçlerine de bakabilir.

Anayasa çerçevesindeki yetkilerini teamülleri de zorlayarak adayların devlet yönetimindeki içe çöküş ile ilgili ne yapabileceklerini paylaşmaları bu seçim sürecinde değerli bir konuma gelmiştir.

Türkiye’nin desteğindeki içi boş “İki devletli” çözüm ve hakikatten uzak BM parametreleri çerçevesinde “ille de federal devlete dayalı çözüm” birer duruştur.

Halihazırda olan devletin yönetimindeki içe çöküşe karşı devletin en tepesine aday olanların “duruşu” nedir?

Görünüşe göre seçmen nezdinde bu noktadaki “duruş” Kıbrıs sorunundaki “duruştan” daha önemli bir konuma gelmiştir.

Kıbrıs Türkü umutsuz ve endişelidir.

Belki de ilk defa yalnızca Rum’dan yana değildir bu endişe. Endişe, kuruluşuna inandıkları devletin içine düştüğü durumadır. Bu durumdan kurtulmak için de devletin kuruluşuna üzüntüden ağlamış olan Talat’ın partisinin adayını kurtarıcı olarak görmektedir. Hem buna sebep olanlar hem de bundan faydalanacak olan için küçümsenecek bir siyasi başarı değildir bu!

Bunun da sırasıyla bir siyasi ödülü ve ödenecek bedeli olacaktır.